Yıl:1 Sayı:5  OCAK 2001

Editörden
Künye
Kültür - Sanat

Röportaj

Adres Çubuğu
Arşiv

Anasayfa

 


YUNAN MİTOLOCYASINA BAKIŞ

İlyas ALTUNER


Ne gariptir şu Yunanlılar!.. Yaşamlarında gizemli şeyler taşırlar. Âdeta varlıklarıyla herşeyi karıştıran esrarengiz budalaların insanlığı karıştırışıdır onlarınki. Bir de mitolocyaları yok mu?!

Yeryüzünde büyük millet olma şerefine ermiş her kültürün mitolocyası da tarihinde yerini almıştır. Fakat Yunan mitolocyası kadar, insanlığı, dini, hayatı ve kültürü etkileyen bir başka mitolocya yoktur. Binlerce yıldan beri, insanlığı etkileyegelen bu saçma din inancı/kültürü; edebiyattan sanata, dinden felsefeye her alanda ağırlığını hissettirmiştir.

Yunanca "mytos" (masal) ve "logos" (bilgi) kelimelerinden oluşan mitolocya, zamanla dinin yerini almış bir edebiyat kültürüdür. Homeros'a dayandırılan bir geleneksel edebiyat sendromu, tanrılar savaşından farkı olmayan bir kocakarı dedikodusu kadar gerçekliği mevcut hikayeden öte geçmez. Bizdeki hurafe ve bid'atların karşılığı olan mitolocya, Yunanlılar'ın elinde en hummalı şeklini almıştır.

Homeros denen zengin halk şairinin iki destanından oluşan ilk mitolojik verilerin, aslında ona ait olmadığı bilinmektedir. İlyada ve Odyssea destanları, Homeros'tan yıllarca sonra yazıya aktarılmış ve de Yunanlılar'ın resmi din kitapları olmuştur. Yani Yunanlılar, Homeros'u bir peygamber addetmiş, destanlarını da kutsal kitap haline getirmişlerdir. "Eh, bir tanrı eksik!" demeyin. Homeros'un baştanrısı Zeus, artık onların ilahı olmuştur.

Homeros'un mitolocyasında Zeus başkanlığındaki Olympos ilahlarının yönettiği bir dünya mevcuttur. Tanrıların her türlü haltı işlediği kutsal bir hayat alemi!.. Yeryüzü, tanrıların devamlı birbirleriyle savaştığı, didiştiği mekandır ona göre. Yunan zekasının bir dehası olan bu eserlerdeki tanrılar, Hellen kültürünün meyvelerindendir. Tek tanrı Zeus-Theus'tan sonra kucaklanan kültürlerden elde edilen bir yığın tanrı verileriyle içinden çıkılmaz bir inanç kaosu ortaya koyan Yunan mitolocyası, tanrıların harp yaptığı meydan olmaktan kurtulamamış edebiyat polemiğidir. Ama onların tanrıları en baştadır. Zeus, Olympos Dağı'nın zirvesinde, elinde bastonuyla kavga eden tanrıları hizaya çeker durur. Yalnız, karısının oyunlarından da asla kurtulamaz.

Yunan mitolocyası, binlerce yıl hegemonyasını sürdürebilmiş bir muhayyile sporu görünümündedir. Batı kültürünü etkisini almış ve bir daha da bırakmamış sağanak şeklindedir. Zeus adına olimpiyatlar, Afrodit adına güzellik yarışmaları, Apollon adına da uzay seyahatleri hala devam etmektedir. Etkileri her alanda süregelen bu mitolocyanın batıdaki etkisi, din etkisinden daha fazladır.

Mitolocya batının kültür dokusuna sinmiştir. Batının edebiyatından sanatına kadar her alanda izleri olan Yunan mitolocyası, Ortaçağ'da kendine rakip bulmuştur. Hristiyan Avrupa düşünürleri ve şairleri, kendi mitolocyalarını kurarak Yunan hegemonyasından kurtulmak istemeleriyle ortaya çıkan bu yeni kültür bile, köklerini Yunan mitolocyasından almıştır. Shakespeare'in Hamlet'i, Dante'nin İlâhi Komedya'sı, Goethe'nin Faust'u hep bu mitolocyanın esintileridir. Bunu açıkça da söyler bu insanlar. Çünkü sanat ve edebiyatın en önemli altyapı kaynakları, mitolocyadır.

Rénéssance (Rönesans) ile birlikte Yunan mitolocyasının artık eski etkisinin kalmadığı görülür. Bu dönemde akılcı felsefe akımlarının Yunan mitolocyası ile savaştığı görülür. Zenafanes, Sokrates gibilerden ilham alan filozoflar, bu mitolocyaya darbe indirmişlerdir. Auguste Comte, David Hume, Nicolai Hartmann, Bertrand Russel, Friedrich Nietzche gibi filozoflarla, Freud, Rimbaud, Baudelaire gibi şair ve yazarlar da, bu mitolocyaya karşı kendi eserlerini öne sürdüler. Ama yine de, Yunan mitolocyasını didik didik araştırmaktan geri durmadılar. Özellikle Nietzche, Yunan aklını savunarak Hristiyanlığa darbe vurmuştur.

Özellikle 17. Y.Y. Avrupa'sında Montaigne'nin oluşturduğu bir Yunan hayranlığı görülmektedir. Onun çabalarıyla Homeros, Hesiodos, Theokritos gibi mitolocyaya hayat veren şairler ile, Sopokles, Aristophanes, Lucretius, Seneca gibi bunlardan ilham alan şair ve düşünürlere karşı bir sempati uyanmıştır. Bu vesileyle, yeniden dirilen Yunan mitolocyası, yine her alanda etkisini göstermiştir. Keşiflerden tutun, her alanda mitolojik isimler kullanılır olmuştur. Bu moda günümüzde de hegemonyasını sürdürmektedir.

Ülkemizde de Cumhuriyet sonrası bir Yunan mitolocyası rüzgarı esmeye başlamıştır. Özellikle edebiyatta ve sanatta ortaya çıkan bu Yunan hayranlığı, toplumun yapısında bozukluklar oluşturmuştur. İsmail Habip Sevük, Halikarnas Balıkçısı, Behçet Necatigil ve Azra Erhat gibi isimler, Homeros'un müridleri olmayı kendilerine şiar edinmişlerdir. Yunan mitolocyasının yaygınlaştırılmasını en çok bunlar benimsemiş ve bunun için çalışmışlardır. Sait Faik hikaye geleneğinin de temel kaynağı mitolocya olmuştur.

Schiliemann adlı bir Alman'ın Hisarlık Tepesi'nde birdenbire buluverdiği Truva enkazı, Arthemis Tapınağı, Efesus Harabeleri, vs... Yunan mitolocyasının artık edebiyat olmaktan çıkarak dinî bir hal aldığını ortaya koymaktadır. Yani, bu topraklarda pay sahibi olduklarını belli etmek isteyen Avrupalılar için, Yunan mitolocyası artık bir taktik-metot halini almış ve bir "oldu-bitti" ile bu mitolocya canlandırılarak kazanç elde edilmek istenmiştir.

Geleneksel edebiyatımızdan kopmak için yılana sarılırcasına Yunan mitolocyasına sarılan yazar ve şairlerimiz, ne yazık ki, bu lirizm dolu mitolocyayı tam olarak tanıyabilmiş değillerdir. "Homeros'un rüyasının 500 yıl sonraki tahakkuku" diyen Necip Fazıl, bu kültür yığınının karşısında kendi kültürümüzü tanımamızı hatırlatmıştır.

Her hali ile, binlerce yıl etkisini sürdüren Yunan mitolocyası, sanki, Ortadoğu ve Uzakdoğu kültürlerinden mülhemdir. İlyada Destanı ve Allah'abad (ilahi şehir) motifleri benzeşmektedir. Milman Parry adlı araştırmacı, bunu açıkça ortaya koymuştur. Her ne olursa olsun, Yunan mitolocyasının etkili olduğu ve de etkisini sürdüreceği su götürmez bir düşünce olmaya devam edecektir.


LÂNET OKUMAK VARDI

Susamak vardı vahâlara...
Göze gelmek vardı
Eğreti panayırında ruhun,
Kalbinden vurmak
Devşirme Bizans câriyesini
Yaralamak vardı bir göz atışıyla

Yakmak vardı...
Kırbaç sıkıntısını andıranda
Yüzüstü sürünen yel,
Melodileşen çağdaş müzik
Karga şefliğinde;
Yıkmak vardı şimdi medeniyeti,
Ezmek vardı nal seslerinde.

Vurmak vardı...
Koştuğunda kar ardından,
İliklerime dayandığında korku,
Bir kurdun diş geçirmekliğindeyken
Kör-topal yürüyen zaman...
Ve sevişmek vardı
Çırılçıplak soyunduğunda karşımda
Eriken duygularım,
Sardığında tenimi sıcacık;
Lânet okumak vardı yalnızlığa,
Küfretmek vardı...

 

 
Yunanca "mytos" (masal) ve "logos" (bilgi) kelimelerinden oluşan mitolocya, zamanla dinin yerini almış bir edebiyat kültürüdür. Homeros'a dayandırılan bir geleneksel edebiyat sendromu, tanrılar savaşından farkı olmayan bir kocakarı dedikodusu kadar gerçekliği mevcut hikayeden öte geçmez. Bizdeki hurafe ve bid'atların karşılığı olan mitolocya, Yunanlılar'ın elinde en hummalı şeklini almıştır.

  

Anasayfa l Editörden l Künye l Kültür - Sanat l Röportaj l Adres ÇubuğuArşiv l E-Mail