Yıl:1 Sayı:5  OCAK 2001

Editörden
Künye
Kültür - Sanat

Röportaj

Adres Çubuğu
Arşiv

Anasayfa

 


DİL AĞACI

İbrahim DEMİRCİ


KUTLU VE MÜBAREK

"Ve güneş(te de onlar için bir işaret vardır): o, kendine ait bir yörüngede akıp gider; bu, kudret sahibi ve her şeyi bilen (Allah)ın iradesinin bir sonucudur; ve ay(da da bir işaret vardır ki) Biz onu, kuru ve eğik bir hurma dalını andırır hâle gelinceye kadar çeşitli safhalardan geçirdik: ne güneş aya erişebilir, ne de gece gündüzü yok edebilir, çünkü hepsi uzayda (yasalarımız doğrultusunda) hareket ederler." 

Kur'an-ı Kerim, Yâsin 36: 37-40


Güneşin ve ayın, yörüngelerindeki hareketleri, hicrî 1421'in Ramazan bayramı ile mîlâdî 2000'in son ayının son günlerinin yakın zamanlara denk düşmesini sağladı. Hıristiyan dünyası, özellikle Batı kiliselerinin kabulüne göre Hazreti İsa'nın doğum günü sayılan 25 Aralık gününü, her yıl olduğu gibi Noel âyinleri yaparak kutladı. İnananların ibadet vakitlerini ay takviminin değişkenliğiyle küresel ölçekte eşitlik sağlayan ritmine göre düzenleyen İslâm dininin oruç ayı da 26 Aralık günü bitti. 1 Şevval 1421 (27 Aralık 2000) Çarşamba, Ramazan bayramının ilk günü olarak kutlandı.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 22 Aralık'ta Hıristiyan yurttaşların Noel'iyle birlikte Musevi yurttaşların Hanuka (Hanukka?) bayramını da kutlayan bir mesaj yayınladı. Cumhurbaşkanının Ramazan Bayramı mesajı ise 26 Aralık günü yayınlandı. Bu mesaj, öncekine oranla daha uzundu ve birtakım uyarılar da içeriyordu. (Bu uzunluk, pekâlâ bir 'rahatsızlık' belirtisi olarak algılanabilir.) Fakat cumhurbaşkanının en uzun mesajı 31 Aralık tarihinde geldi. Bu kez yurttaşlarının "yeni yıl"ını kutluyordu. (Uzunluk arttığına göre, rahatsızlık da artmıştı ve bu ülkede "kutlama"nın "coşku" açısından yetersiz kaldığının işaretiydi.)

Bu kutlama çokluğunu, ülkemizin toplumsal ve kültürel zenginliğinin belirtisi mi sayalım, yoksa bir çeşit bölünmüşlük görüntüsü mü?

ANAP genel başkanı, devlet bakanı ve başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz'ın gazetelerde yayımlanan kutlama mesajına bakarsak, bu bir zenginliktir ve çoğumuzun zihninde çatışmakta olan "Ramazan" ile "yılbaşı" kolayca uzlaştırılabilir. Yılmaz'ın bir taşla iki kuş vurduğu mesajı şöyle:

"Bayramınız ve
Yeni Yılınız Kutlu Olsun

Bayramlar, birlik ve beraberliğimizin teminatı olan milli ve manevi değerlerimizin yaşatıldığı müstesna günlerdir; geçmişimizden geleceğimize kurulan köprülerdir.

Yılbaşları ise, geçmişin muhasebesini yaptığımız, geleceğe ilişkin planlarımızı gözden geçirdiğimiz takvim değişimleridir.

Biri milli ve manevi dünyamıza, diğeri insanlığın ortak kabulü durumundaki bir sembole ilişkin bu iki ve önemli mutlu günü aynı hafta içinde yaşıyoruz.

Bu günlerin, yaşadığımız sıkıntıları, sorunları, olumsuzlukları geride bırakmaya vesile olmasını temenni ediyorum.

Tüm vatandaşlarımızın Mübarek Ramazan Bayramları ile Yeni Yıllarını kutluyor, sağlık, afiyet ve esenlikler diliyorum."

İlk cümledeki "birlik ve beraberlik" vurgusu, Sevr'den beri süregelen "bölünme fobisi"nin hazin bir yansımasından ibaret. Aynı cümledeki "geçmişimiz" bir "şanlı mâzî" derinliği taşırken, yılbaşında "muhasebesi yapılan geçmiş", olsa olsa "geçen bir yıl"ı içeren, daha kısa bir "geçmiş".

Yılmaz'ın kutlama mesajında Ramazan'ın dinsel boyutunu duyumsatan tek sözcük "Mübarek" sıfatı. 

Biz Türkler, zaten "mübarek" olan günleri, geceleri "tebrik" ediyoruz. Bunda bir tuhaflık da yok. Allah'ın bereketli ve kutlu kıldığı zamanları, kul olarak "kutlamak"ta, "tebrik etmek"te ne tuhaflık olabilir?

Fakat, ülkemizde uygulanagelen resmî dil politikası, dinsel olan ile olmayan arasında bir ayrım ortaya çıkarmış durumda. Ben, bugüne kadar herhangi bir yetkilinin "Yeni yılınız" ya da "Cumhuriyet bayramınız mübarek olsun!" dediğini işitmedim; öylesi günler için hep "kutlu olsun!" ünlemi yeğlenmiştir. Aynı kökten gelen, "tebrik" sözcüğü ise, dînî-lâdînî ayrımı yapılmaksızın hemen her alanda kullanılabilmektedir. Öyle ki, özel günler kadar, herhangi bir başarı da "tebrik" vesilesi olabilmektedir.

Anadolu Ajansı'nın sınıflandırmasına göre "conservative/muhafazakâr" bir gazete olan Zaman'ın köşe yazarlarından Ahmet Turan Alkan Bey de, 30 Aralık 2000 tarihli yazısının sonuna şu cümleyi rahatça yazabilmektedir:

"Tebrik: Bütün okuyucularımın yeni yılını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dilerim."

Yakın dönemin koşulları, her ne kadar "kutlu" ile "mübarek" arasına bir ayrım koymuşsa da, yukarıda verilen örneklerin de gösterdiği gibi bu ayrımı geçersiz kılmak mümkündür. "Kutlu", "kutlama" (bir zamanlar "kutlulama" biçimi de kullanıldı) sözcüklerinin kökü olan "kut" eski Türkçede, tıpkı "bereket" gibi, tanrısal bir bağışı, mutluluğu ifade ederdi. İslâmî Türk edebiyatının bilinen en eski örneği olan Kutadgu Bilig, daha adından başlayarak "kut" ve türevleriyle ilgili çok sayıda örnek içermektedir.

Yusuf Has Hacib'in eserinin 1267 sayılı beyti şöyledir:

Bayat kimke kılsa inayet basut
İkigü ajunda bu er buldı kut


Günümüz Türkçesiyle söylemeye çalışırsak "Allah kime inayet kılıp yardım ederse, o kişi iki dünyada da kut (mutluluk, bereket) bulur."

Mesut Yılmaz'a göre "geçmişin muhasebesini yaptığımız, geleceğe ilişkin planlarımızı gözden geçirdiğimiz" ve "insanlığın ortak kabulü durumundaki bir sembol" olan "yılbaşı" birçok ülkede olduğu gibi yazık ki bizim ülkemizde de kimi insanlar için çılgınca eğlenmenin, sınırsız alkol tüketiminin vesilesi olmakta, böylece kutlamalar kutsuz ve uğursuz sonuçlara yol açmaktadır.

Oysa mübarek Yusuf Has Hâcib, yüzyıllar önce, özünü iyice tutan, nefsine hâkim olan kişinin alkollü içki (şarap,vb.) içmemesi gerektiğini ve ancak böylelerinin "kut gücü"nü bulacağını bildirmiş. Kutadgu Bilig'in 2649. Beyti şöyledir:

Bor içmez kerek ked özin tutğuçı
Özin tutğuçı er bulur kut güçi


Allah, cümlemize özümüzü tutmayı, kut gücüne ermeyi nasip etsin!

 

 
Yakın dönemin koşulları, her ne kadar "kutlu" ile "mübarek" arasına bir ayrım koymuşsa da, yukarıda verilen örneklerin de gösterdiği gibi bu ayrımı geçersiz kılmak mümkündür. "Kutlu", "kutlama" (bir zamanlar "kutlulama" biçimi de kullanıldı) sözcüklerinin kökü olan "kut" eski Türkçede, tıpkı "bereket" gibi, tanrısal bir bağışı, mutluluğu ifade ederdi. İslâmî Türk edebiyatının bilinen en eski örneği olan Kutadgu Bilig, daha adından başlayarak "kut" ve türevleriyle ilgili çok sayıda örnek içermektedir.

  

Anasayfa l Editörden l Künye l Kültür - Sanat l Röportaj l Adres Çubuğu l Arşiv l E-Mail