1 EYLÜL 2001




MUHALEFET YAZILARI

Abdülhamit KÜHEYLAN

abdkuheylan@hotmail.com








Aslında her sıkıntı, refahı dopingleyen bir etkendir. Sıcak, anlamlı ve farkında bir mutluluk için sıkıntı anahtardır. Monotonlaşan refahın yeni baştan yaratılmasının bir başlangıcı, flulaşan bir rahatlılığın yeniden kanlanması ve canlanmasıdır. Tekdüzeleşen ve anlamsızlaşan bir düzleme çekilen hayatın sıfırdan başlatılmasıdır.




SIKINTI İNŞİRAHA GEBE MİDİR?

Kimi zamanlar vardır: ruhumuz daralır, kalbimiz göğsümüze sığmaz olur, dünya artık dar gelmeye başlar, kafamız zonklar, vücudumuz titrer. Sinirlerimiz gerginleşir, bakışlarımız ufku inadına deler, beynimizdeki tilkilerin kuyrukları birbirine dalaşır, alnımızın üstündeki çizgiler daha bir belirginleşir, şah damarımızın olağan durumunun aksine kabarmıştır. Bu durumda hiçbir şeyin tadı yoktur. Niye yaşadığını sorar insan kendine... 
Hatta daha ileri giderek niye yaratıldığını da... Feveran eder bazıları bu durumda: "Yok mu bu karanlık gecenin sabahı?! Ben insan değil miyim? Bu kadar kulun içinden beni mi seçtin?"

Kimisi duanın o psikolojik atmosferine sığınır, ister, istemesi gereken yerden... Kimileri de naz makamındadır sitem eder yukarıya doğru... Kimisi ağlamanın kucağına atar kendini... Kimisi derdini paylaşır, birileriyle rahatlamanın yolunu arar, kimi içine gömer, kangren olsun diye. Kimisi inadına sıkıntıyla boğuşur, tat alır bu mücadeleden... Kimisi de tırlar, kafayı sıyırır... Sıkıldıkça güler, ağzından bir meczubun dilinden dökülenler çıkar istemsiz olarak... Sıkıntı, bu kadar kötü müdür gerçekten? Sıkıntısız bir hayat, gerçekten anlamlı mıdır?

Aslında biz insan olarak hep, iyi şeylerin yanımızda yöremizde dolaşmasını isteriz. Ama iyilerle çepeçevre kuşatıldığımız anlarda pek anlamayız tadını. Rahatlık batar bize. "Nimetin içinde bulunulduğu zaman kıymeti bilinmez" der eskiler. Balık, denizden çıkarıldığında deniz nimetinin farkına varırmış. Sürekli bir rahatlık ve refah da, bazen sıkıcı gelmez mi? Tavuk yemeği seven birine her öğün tavuk yedirin... Kaç gün devam edebilir bu sevdiği yemekle haşır neşir olmaya... Bıkkınlık teranelerine sığınır, belki nefret etmeğe başlar. İçi dışı tavuk olmuştur. Nefesi tavuk kokmaktadır. Artık o sevmediği patlıcanı arar olur. Bazılarının zevk aracı olan acı biberin damaklarını yakmasına sığınır. Hayatın zıt kutbuyla deveran etmesidir, hayatı anlamlı kılan... Refah sürekliliği, bir sıkıntıyla tırpanlandığında anlam kazanır. Nimetin farkına varılır. Aslında her sıkıntı, refahı dopingleyen bir etkendir. Sıcak, anlamlı ve farkında bir mutluluk için sıkıntı anahtardır. Monotonlaşan refahın yeni baştan yaratılmasının bir başlangıcı, flulaşan bir rahatlılığın yeniden kanlanması ve canlanmasıdır. Tekdüzeleşen ve anlamsızlaşan bir düzleme çekilen hayatın sıfırdan başlatılmasıdır.

Sıkıntı, işgal ettiği zaman diliminde gerçekten sıkıcıdır; boğucudur. Ancak sıkıntı aşılınca rahatlığa dört elle sarılır insan. İşte ben... En yakın örneği. Tezimi bitirdim düşünebiliyor musunuz? Sıkıcı 4-5 beş yıllık bir cenderenin içinden çıktım. Nerde kalmıştık diyen benim? Rahatlığımın gidişatını sıkıntıya devrettiği tam o başlangıç günlerinin öncesine, önceki rahatlığımın sonuna döndüm. Yenilenerek ve tazelenerek... Kaldığım yerden ve fakat daha oturaklı bir şekilde rahatlığı yudumluyorum. Çektiğim sıkıntı rahatlığıma rahatlık katıyor. Sıkıntının gittiğine mi sevinsem, rahatlığımın arttığına mı? Galiba her ikisi de sevincimi hak ediyor. Eski yıpranmışlığının, tekdüzeliğinin, monotonluğunun yerine yenilenmiş, kız gibi duran bir rahatlıkla teşerrüf etmiştim. Neydi bunun böyle olmasına sebeb olan? Elbetteki o sıkıntılı dönem. Ve ben kuvvetli "ohh!" çekiyorum sıkıntılı günlerimdeki 'of anam'lara inat olsun diye. 'Ah ulan ah'ların yerini artık 'dünya varmış' alıyor. Zihnim sıkıntılı geçen günlerimle önceki rahatlığım ve yeni yakaladığım taze ve örselenmemiş refahımın muhasebesini yapıyorum. Ve ben teşekkür ediyorum iki refah dönemim arasında geçen sıkıntılı günlerime... Artılarını cepkenime atıyorum; örneğin dualara sıkıntılı günlerde daha bir sığınışım, rahat günlerimde hiç arayıp sormadığım kalbi bir eylem olan ağlamanın doyumsuz senfonisini tadışım, refah içinde yüzdüğüm o günlerde hiç hatırıma gelmeyen ötelerin ötesindekini yanışabaşımda hissedişim... ve daha niceleri... Bütün bunları yeni refah dönemine nasıl taşıyacağımın hesabını yapıyorum. İsyanlarımı, haddi aşmalarımı sıkıntılı günlerime hediye ediyorum. Zorluktan sonra bir kolaylığın tadını çıkarıyorum. Sıkıntıdan sonraki rahatlığımın hazzını eskisinden daha bir duyuyorum. Ve ben yeniden yaratılmış gibi zihnimdeki tilkilerimden kurtulmuş, beni sarsan o günlerin daraltmasından soyutlanmış olarak hayata yeniden başlıyorum. Ve ben sıkıntının en az rahatlık kadar bir nimet olduğunu anlıyorum. Demek ki diyorum, her şeyin zıddıyla kaim olması buymuş, tecrübe ediyorum. Sevabın karşısında tu-kaka duran günahın 'sevab'ı anlamlandırdığını sezinliyorum. Ve ben her sıkıntının mutlaka bir rahata gebe olduğunu kavrıyorum; yaşayarak ve görerek.

Şimdi ben, eskisinden daha rahat ve daha huzurluyum. Sağolasınız ey sıkıntılarım.


Ana Sayfa l Editör'den l Künye l Kültür-Sanat l Netleşi l Adres Çubuğu l Oyun l Arşiv l E-Mail