Roland Barthes'e göre "kendi yapısıyla, dünyanın yapısını, sözün yapısında kaybetmektir" yazmak..
M. Eroğlu'da romanının kahramanına "Yazarak kendim hakkındaki gerçekleri biraz değiştirmek istemiş olmam da mümkün. Kim kendi gerçeğinin çıplak haline katlanabilir ki?" dedirtirken, kendi yazma gerekliliğini vurguluyor olamaz mı?
Sartre, Bulantı da, "çocuklarımız bizimle ilgilenmedikleri için yazıyoruz biz, karımız kendisiyle konuştuğumuzda kulaklarını tıkadığı içindir ki, belli kişiliği olmayan bir dünyaya sesleniyoruz." diyor taksi şöforünün dilinden; aynı yuvarlakta dönüyor olmaktan başka tanışıklığımızın olmadığı insanlara yazıyor olmanın nedenini açıklıyor aslında..
Başta kendimize yazarız, sonra yakın başkasına kendimizi yazarız..
Bazen, yazmazsak bizi nefessiz bırakacak duygularımızı atmak için yazarız, bazen de yazmış olmanın rahatlığıyla nefes alabilmek için..
Dilimiz aracı olmak istemeyince ötekine anlatacağımız gerçeğe; kağıdı, bilgisayarı kısaca kendimize bitişik olmayan bir başka suç ortağını aracı kılıp yazarız bazen de..
Belki de, yetişkinliğin ağırlığında, artık sevgilinizin size uzatacağı bir anı defteri olmadığından, bana kağıt kadar temiz sevdanın tenini ayırdığın için teşekkür ederim cümlesini de içimizde tutamayacağımızdan, yazarız ..
Seven, sevinen, öfkelenen, ağlayan, acı çeken, özleyen, yani yaşayan her kimse en az iki satır yazıya gebedir bence..
Attığımız her adımda yazımızı da taşıyoruz kısaca ..
Hadi siz çıkarmaya başlayın sırtınızdaki kalemin cümlelerini, ben, içerime kan kırmızı mürekkep akıtan kalemi, kuzeyin sularıyla doldurmaya gideceğim..
Sonra yetişirim size artık..
Roland Barthes'e göre "kendi yapısıyla, dünyanın yapısını, sözün yapısında kaybetmektir" yazmak. M. Eroğlu'da romanının kahramanına "Yazarak kendim hakkındaki gerçekleri biraz değiştirmek istemiş olmam da mümkün.