« Anasayfa | Künye | Arşiv 24 Nisan 2024, Çarşamba
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Edeb Yahu
Nedret Kudret
Erdem Bayazıt Ey!

Gölgelik
Köksal Alver
Tek Söğüt

Dil Ağacı
İbrahim Demirci
Kafı Yutanlar

Kelimeler ve Şeyler
Abdullah Harmancı
Seni Ne İhtiyarlattı?

Mızrak ve İlmihal
Ahmet Murat
İmamın Hatırlanışı

Saksağan
Osman Özbahçe
Dünya Aklıma Yatmıyor

Şiir Çıkmazı
Mehmet Solak
Kimi, Nereye Götürür Şiir?

[ Edebiyat -> Ekstra ]

Soruşturma: Romanlarda Kimlik Anlatılıyor mu, Yağmalanıyor mu?

Hale Kaplan Öz

24.06.2007 - 09:54

Yeni dönem Türk romanlarında kimlik üzerinden yapılan anlatıların sayısındaki artış dikkat çekiyor. Ermeniler, Kürtler, Levantenler, Çingeneler, Yahudiler ile birlikte giyim dolayımındaki tercihleri nedeniyle başörtülüler ve cinsel tercihleri nedeniyle eşcinseller roman kahramanları olarak karşımıza çıkıyor. Romancı onlar gibi düşünüp, onlarından dünyasından ses vermeye çabalıyor. Yazarın niyeti kadar anlatış biçiminin de sorgulamaya açık olduğu bu alanda Orhan Pamuk 'Kar'da, Sibel K. Türker 'Şair Öldü'de, Nuriye Akman 'Örtü'de, Buket Uzuner 'İstanbullular'da, Esmahan Aykol 'Savrulanlar'da, Ayşegül Deveceioğlu 'Ağlayan Dağ Susan Nehir'de 'öteki' kahramanla romanını kotarmayı yeğledi. Bu listeyi uzatmak mümkün. Peki kimlik üzerinden ilerleyen bu yeni söylem okurda nasıl karşılık buluyor? Romancı öteki olmayı anlıyor ve bunu mu anlatmaya çalışıyor, yoksa aslında iyi bir niyetle de olsa çıktığı yolda öteki dediğini popülerleştiriyor veya marjinalize mi ediyor? Türk romanında 'öteki'nin ağılıklı olarak işlenmesinin sebebini Ömer Türkeş, Orhan Koçak ve Yıldız Ramazanoğlu dünya genelindeki eğilimle ilişkilendiriyor. Ramazanoğlu, Postmodernizmin örtücülüğüne sığınarak elindeki her tür malzemeyi, istediği gibi yapıp bozma hakkı görenlerin düştüğü yanlışı dile getirirken Jaklin Çelik, 'öteki'ni yazarken merhamet ya da öfke kıskacına alıp bir kez daha ötekileştirmemek gerektiğinin altını çiziyor.

Romancı 'öteki'ne kendi kimliğinden bakmalı

Ömer Türkeş: Yazarların niyetine girip oradan konuşmak çok mantıklı değil. "Yazar gerçekten Öteki'ni anlama derdinde mi?" bunu bilemeyiz. Ama sonuçta olgusallık kazandı ve çok tartışılan bir konu haline geldi 'öteki'. Toplumbilimciler bu konu ile ilgili bir çok çalışma yaptı. 80'lerden sonra kimlikler, dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çok tartışılan bir konu oldu. Kimliklerle birlite kimlik siyasetleri önem kazanmaya başladı. Herkes kendi kimliğini kamusal alana taşımaya başladı. Romancılar da bu topraklarda yaşayan insanlar. Bu durum onların zihninde de bir takım dönüşümler yaratıyor ve onlar da bunu gündeme getirmeye başlıyorlar. Aslında belki de daha fazla gündeme gelmesi gerekiyor. Daha zayıf kimliklerin çok çok da ön plana çıkmadığını görüyoruz. Ermeniler ile ilgili yazılan romanlarda şu dönemde bir artış var gibi görünmekle birlikte romanın geneline baktığımızda bu çok küçük bir sayı. Çingenelere baktığımızda neredeyse Türk romanında hiç yoklar. Yani bence kimlikler konusu az bile işleniyor. Çok doğal ve eksik bir gelişim diyebiliriz yani roman içinde. Burada şöyle ciddi bir sorun var. Yazar kendisini ötekinin yerine koyabiliyor mu? Ötekini anlayabilecek empatiye, inceliğe ya da donanıma sahip mi? Bir de tabii gözü iyi mi? Çünkü yazar her şeyi bilen değildir ama iyi gözlemleyebilendir. Öteki'ni yakalayabilendir. Kendilerini ne kadar 'öteki'nin yerine koymaya çalışsalar da kendileri de ona bir kimlikten baktıkları için çok başarılı olduklarını düşünmüyorum. Aslında bir takım kimliklerin, neler düşündüğünü atfediyorlar. Bu yanlış. Ben bu durumda yazarın kendi bulunduğu durumdan başkasını gözlemlemesini tercih ederdim. Kar romanı için Orhan Pamuk'u eleştirmiştim. Kendisini başörtülü kızların yerine koyarak, onların duygu ve düşüncelerini tahlil ederek çok yanlış bir iş yaptı. Keza iyi niyetle de olsa, Ermenilerin neler düşündüğünü yaptığımızda da bu hatalara düşebiliriz. Bu yazarın bakış açısı ve yeteneğiyle de yakından alakalı. Ne zaman ki bir roman bunu aşar, ötekini de kendisiyle dillendirebilir, çok seslilik dediğimiz durumuna ulaşabilir, biz de edebiyatımızda bu türün iyi bir örneğini görürüz.

Kurgu da olsa, kahraman yazarın esiri değildir

Yıldız Ramazanoğlu: Öteki dediğimiz son tahlilde kendimizden başka olan değildir. Dünyada ötekinin hakikatine eğilme çabası yükseliyor her şeye rağmen. Bu konuda ilgi ve merak her zamankinden daha yoğun. Bunun bizim edebiyatımıza da yansıması kaçınılmazdı. Kimse başka olandan kaçarak ya da yok sayarak ilerleyemez. Fakat bir de insanları hayatları sadece malzeme olarak görmek var. "Bir kitapta herkesten söz ederim, malzemeyi genişçe kullanırım, Kürtler, Türkler, İslamcılar, Ermeniler herkesi yapar bozarım keyfimce, dokunur geçerim postmodernin örtücülüğüne sığınarak." Yanlış olan bu. Aidiyetlerle anlamaya çalışmadan saygı duymadan oynamaya kalkışmak. Hiçbirine derinlikle şefkatle yaklaşma gereği duyulmayan karton kahramanlar üretmek. Bu yapıldığında kalpler hemen eliyor dışarıda bırakıyor böyle metinleri. Farklılıklar üzerinden insanın birliğine biricikliğine gelen, böyleyken ıssız dünyadaki ortak kaderimizi yüzümüze vuran kitaplar da çıktı. Kurgu da olsa kahramanlar yazarın esiri değildir. Yazmak insanı hakikatinden koparıp metaya dönüştüren bir gözbağcılık gibi mi görülmeli?

Toplumu öykü ve proje deposu olarak görmeyin

Jaklin Çelik: Öteki hakkında yazmak, ötekinin öyküsünü tüketmek anlamına gelmiyorsa elbette yazarlar kendilerine öteki olarak kabul edilenlerin hikayelerini konu olarak seçebilirler. Hatta bunu yapmalılar da. Önemli olan "öteki"ni bir merhamet ya da öfke kıskacına alıp bir kez daha "ötekileştirmemek." Çünkü edebiyat öylesi bir alan ki, yazanın, hakkında yazdığı konuyla arasındaki samimiyet mesafesini hemen ortaya koyabiliyor. Ötekilerin kendi öykülerine aldırış etmek yerine, onlara tanıdık, bildik, tabiri caizse "ünlü" isimler aracılığıyla kulak kabartıyoruz. Edebiyatta siyasal bilinç eksikliğinin bir göstergesi olmaktan başka bir şey değil bence bu. Demek istediğim elbette edebiyatın siyasal bir alan olduğu değil. Ancak edebiyat tamamen siyasetten bağımsız da değil. Külliyen siyasi bir alan olmasını engelleyecek tek şeyse edebiyatın -yazarın- toplumu bir öykü ve proje deposu olarak görme tuzağına düşmeyip, kendine ve okura karşı dürüst olmaya çalışması.

Toplumu anlama çabası mı moda mı?

İbrahim Yıldırım: Bütün iyi niyetimle şunları vurgulamak istiyorum: Romancılarımız "öteki"ni yazarak- daha doğrusu kullanarak- kendi kimliklerini bulmaya, kendilerini tanımaya, kendilerini anlamaya çalışıyorlarsa iyi yapıyorlar... Çünkü "öteki"ni kavramak, kendimizi ve yaşadığımız toplumu daha iyi anlamamıza yarar. Böyle düşünüyorum. Ama yazarlarımız, "moda" sözcüğünün bütün çağrışımlarını ve getirilerini düşünerek yol- yöntem tayin ediyorlarsa, durum kendileri için de "öteki"ler için de vahim!

Siyasi gündem romancıyı da etkiliyor

Orhan Koçak: Hem dünyada hem Türkiye'de bazı oluşumların yavaş yavaş çözülmeye çatlamaya başlaması, siyasi gündemi belirleyen konulardan biri oldu. Yazar da buna ayak uydurmak kendini uyarlamak zorunda hissediyor. Yazarların 'öteki'ni işleyiş biçimiyle ilgili genel bir şey söylemek bence yanlış olur. Öteki'ni ele alan her kitaba, kendi içinde tek tek bakmak doğru olacaktır.

Ayrılış ve arayış ile nazar ve göz arasındaki fark

Sibel Eraslan: 'Öteki'leştirme alışkanlığı çağımıza sarkan geç bir alışkanlık aslında. Mitolojik anlatılardan bu yana, temel kriterlerini aydınlanma cağında belirlemiş, koloniyal süreçle kendini legalize etmiş, modern sonrası zamanlarda ise kısmen mistik örüntülerle kendine yeni bir çoğaltım yolu arayan bir dil-zihin kurgusu bu... Bozumcu bir deneme olması hasebiyle beni heyecanlandırıyor. Ama samimi manada 'başkası olmak deneyimi' diyemem buna doğrusunu isterseniz. Daha çok egzotik ve el değmemiş, kuytuda ve kenarda kalmış 'obje'lerle gerçekleştirilen bir tezyinat... Aslında arayışa tekabül ediyor ve gelişmeye açık bu babtan. Ama bir de ayrılış'çılar var. Adem ve Nuh'tan bu yana dünyaya atılmışlık üzerinden dil kurmaya çalışan Doğu dili mesela, burada öteki yoktur, herkes gemide veya gezegendedir ve bir gün döneceği yere çevrilidir nazarlar... Varoluşu materyal arama ve anlamlandırma heyecanı üzerinden takip eden kritikçi içinse, her şey ötekidir ve nazar değil göz'dür asil olan... Ayrılış ve arayış ile nazar ve göz arasındaki farktan bahsediyorum...

Romanımız için verimli bir açılım

Handan İnci: İlk örneklerinden itibaren Türk romanı toplumsal sorunlarımıza büyük ilgi duymuştur. '80 sonrasında bu eğilimden biraz uzaklaşılır gibi olmuşsa da ikibinlerle birlikte yeniden toplumsal temaların, daha doğrusu tarihsel kökenli bazı olayların roman konusu haline getirildiğini görüyoruz. Bu süreçte, özellikle toplumsal yapımız içinde yer alan "öteki" kimlikler de kendi sorunları ve diğer kültürel kimliklerle ilişkileri açısından roman için elverişli ve çekici bir malzeme oluşturdu. Romanı giderek daha çok etkileyecek gibi görünen bu gelişmenin temelinde, geçmişimize ve kimlik sorunlarımıza eğilmek ihtiyacının rol oynadığını düşünüyorum. Türk romanında "öteki"nin işlenmesi bu eğilimin sonucudur ve "iyi edebiyat" içinde yapıldığı sürece giderek tıkanmaya başlayan romanımız için verimli bir açılım yaratabilir.

Romanlarda Kimlik Anlatılıyor mu, Yağmalanıyor mu? Soruşturma: Hale Kaplan Öz, Yeni Şafak Kitap, Haziran 2007.

Yeni dönem Türk romanlarında kimlik üzerinden yapılan anlatıların sayısındaki artış dikkat çekiyor. Ermeniler, Kürtler, Levantenler, Çingeneler, Yahudiler ile birlikte giyim dolayımındaki tercihleri nedeniyle başörtülüler ve cinsel tercihleri nedeniyle eşcinseller roman kahramanları olarak karşımıza çıkıyor.  
Türk Şiir AnıtlarıTümü »
» Şeyh Galib
» Taşlıcalı Yahya
» Ahmet Haşim
» Namık Kemal
» Mehmet Akif Ersoy
YarışmalarTümü »

» Öğretmenler Duysun Öğrenciler Katılsın
» Alvarlı Efe'de İlâhi Aşk Konulu Yarışma
» Ceyhun Atuf Kansu Ödülü Başvuruları Başladı
» Cemal Süreya Ödülü'ne Başvurular Devam Ediyor
» Ümit Kaftancıoğlu Öykü Ödülleri
MetinlerTümü »
» İkiz Yörünge Üstü Bir Cambazın Tek Seferlik Dansı / Mehmet Uğraş
» Durak / Suat Alan
» Meydan ve Kahvehane / Necip Mahfuz'dan Çeviren: Yusuf Sami Samancı
» Mutluluk Hastalığı / Necip Mahfuz'dan Çeviren: Murat Göçer
» Fazilet Mükâfâtı / Reşat Nuri Güntekin (Çevrimyazı: Elif Hafsa)

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!