40i+ Nedir?

     
  HİNT MÜZİĞİ ÜZERİNE*

Hint müziği, terminoloji, üslup ve müziksel gramer farklılıklarından ötürü Hindustani müzik (Kuzey Hindistan) ve Karnatik müzik (Güney Hindistan) olmak üzere apayrı müzik alanları olarak ele alınır. Bu ayrım pek çok bakımdan her iki bölgenin farklı kültürel ve politik tarihini yansıtır: Güney Hindistan, görece bozulmamış Hindu kültürüyle, geleneğe sıkı sıkıya bağlı, şeklen tutucu, Sanskrit metinlerine ve önceki din adamı/bestecilere uymaktan gurur duyan bir müzik üretirken, Hint müziği, Aryanlarla başlayıp İngilizlerle son bulmuş olan 4000 yıllık sürekli bir istila ile göçe zorlanmış bir bölgeden geldiği için doğal olarak yaşadığı sentezleri yansıtır ve her ne kadar geleneğe saygı tüm Hint müziğinin en önemli bir parçası olsa da, o miras aldığı geleneğin kısıtlamalarından fazla etkilenmemiştir. Pratikteki doğaçlama tüm Hint müziğinde merkezi bir rol oynar.

Kuzey Hindistan'daki İslam ve Hindu kültürlerinin çarpışmasının bir başka sonuucu da daha az dine dayalı bir müziğin ortaya çıkmasıydı. Dikkatin geleneksel metinlerden saf müzik alanını kayması Hint müziğinde daha esnek, daha maceracı bir tavrın doğmasına yol açmıştır. Fakat tarihsel ve kuramsal açıdan Hint müziğinin tümü ülkenin ruhsal hayatının içindedir. Müziğin ilkeleri ruhani ilkelerdir, yasaları ruhani yasalardır ve bu yasaların otoritesi dindir. Estetik ve dini düşünce ayrılmaz şekilde birbirine bağlıdır. Hint müziğinin tarihi, büyük ölçüde Hindu ve Müslüman din adamlarının öğretilerinin ve buyruklarının bir toplamıdır. Bir müzik kuramı kitabının bir dinsel ödevler kitabından ayırmak mümkün değildir ve müzik hakkında çok sayıda eser olmasına rağmen sistematik, yalın bir müzik kuramı neredeyse yok gibidir. Bu arka planın Hintli müzisyene en büyük avantajı dünyevi açıdandır. Hintli müzisyen, böylece bir yığın kuramsal ve işe yarayacağı şüpheli tavsiyeye uyma yükünden kurtulmuş ve müziği gerçekten çalma konusunda büyük bir özgürlükle başbaşa kalmış oluyordu. Özetle, Hintli müzisyene kalan tek kuramsal bilgi teknik değil tamamen estetik karaterdeydi. Hint müziği öğrencisinin, müzisyenliği geliştirmek için bir icracıdan pratik bilgi almak ve ustasının da yardımıyla, kişisel gelişimini ve müziksel kendine yeterliliğini sağlamatan başka bir seçeneği yoktu.

Hint müziğinde, doğaçlamanın içinde gerçekleştirdiği çerçeveye RAGA adı verilir ve bu değişken bir çerçevedir. Sanskritçede "duymak" anlamına gelen, kullanılan en küçük aralık olan SRUTİ ve raganın moleküler yapısı olarak tanımlanan ve ezgisel etkinliğin çevresinde döneceği bir merkez olarak kullanılan SUVARA ve Sanskritçede "avuç" anlamına gelen ve ritmik çevrim olan TALA da değişkendir. Bu yüzden Hintli müzisyenin esas hammaddelerinin hepsi de sabit olmayıp, yoğrulabilir karakterdedir. Hintli müzisyen için doğaçlama, müziksel hayatın bir gerçeğidir.

Böylelikle raga malzemeyi, malzemeyi işlemenin standart yollarının ve icranın çerçevesini sağlıyor. Ayrıca standartlaşmış pek çok süsleme ve çarpma sesleri de vardır. Fakat her şey bir akış içindedir ve son halini icra sırasında alır. Bir başka özellik de, çoğu doğaçlama müzikte olduğu gibi, müziği oluşturan bileşenlerin açık hiyerarşik değerlere sahip olmasıdır. Bir parçanın kişiliğinin en güçlü ifadesi, en küçük ayrıntıda bulunabilir.

--------------------

* Bu makale Derek Bailey'in Pan Yayıncılık'tan çıkan "Doğaçlama" isimli kitabından alınmıştır.
 

Geri Anasayfa


ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV