Yıl:2 Dönem:2 Sayı:1/13

       

AdamÖykü'nün 35. sayısında yayınlanan Tahir ABACI imzalı "FİNAL" hikâyesi iyiydi. Aynı derginin 32. sayısında yayınlanan "KOCA ANNE" adlı (Deniz GÜNAL'a ait) hikâye de yazarının zamanı tasarruf ediş biçimiyle etkileyici bir hale bürünmüştü. Sema KAYGUSUZ'un 28. sayıda yer alan "Tacettin" hikâyesi "argo"nun kısa öykünün imkânları dairesinde ne kadar hoş bir biçimde kullanılabileceğini göstermesi bakımından önemliydi. Doğrusu ya, bir kadın yazardan beklenmeyecek denli vukufiyet sahibi KAYGUSUZ. Neye mi vakıf? Argoyu böylesine tatlı, böylesine etkileyici bir biçimde kullanmaya; argonun imkânlarına... Kısa hikâyenin çerçevesine.


AdamÖykü'nün 30. sayısında yayınlanan "Zil" adlı hikâye berbat bir öykünün nasıl yazılabileceğini, bir öykünün nasıl berbat yazılabileceğini göstermesi yönüyle takdire şayandı.


Türk Edebiyatının uzun zamandır bir parçalanmışlık yaşadığını ve bu parçalanmışlığın, bilhassa sol çevrelerin kendi dışındaki edebiyat alanlarını görmezden gelmesiyle meydana gelmiş olduğunu, bu durumunsa anlaşılabilecek yahut anlaşılamayacak birtakım sebeplerinin bulunduğunu söylemeye gerek bile yok. Zaten bunu söylemek değil niyetim. Bu parçalanmışlık bizi bazı adlandırmalara mecbur ediyor ve bu adlandırmalar (zaruret icabı olsa da) edebiyat dışı saiklerle kuruluyor. Ne mi diyorum? İslamcı öykü... İslamcı şiir... deyivermek varken böyle uzatıyorum sözü işte. İslamcı camia içerisinde öykü türünde yeni yeni isimlerin kitapları yayınlanıyor, dergilerde gördüğümüz genç öykücü isimleri her geçen ay biraz daha fazlalaşıyor. Hasanali YILDIRIM, Selçuk ORHAN, Münire DANİŞ, Fatmagül K. ŞAHİN, Mihriban İnan KARATEPE... Bunlar ilk kitapları yayınlananlardan bazıları. Bir de ikinci, üçüncü kitabını yayınlayanlar var... Fakat bu eserleri karşılayacak bir öykü eleştirisinin olduğundan emin değilim. Diğer türlerin aksine eleştiri türü velûtluğu zorunlu kılar oysa.


İki tür dergi vardır. Sayfalarına alacağı şiiri ya da hikâyeyi belli bir kıyafet içerisinde görmek isteyen dergiler... Bu tür dergiler henüz bir dergide yazmak heyecanını yenememiş heveskârların mezarlığına dönüşebilir. Zira var olmanın tek yolu önerilen kıyafetleri giyerek katılmaktır baloya. Aksi halde kimsenin sayfalarını çevirmeye bile tenezzül etmediği dergilerde sararırsınız. Aksi halde... Oysa edebiyat ve dahi sanat ve dahi hikâye tam da aksi halde olmak değil midir? Kabaca düşünecek olursak evet, aksi halde olmaktır edebiyat. Kendinden öncekinin aksi halinde olarak var olabilirsin yahut aksi olmasa da farklı halinde olarak var olabilirsin ve bu dergiler senin var olmaman kaydıyla "var olabileceğini" söylerler sana. İma... İkinci grup dergilere gelince... Onlar kıyafetine bakmaz; tek aradıkları seviyedir; hayır hayır sadakattir; ancak bu sadakati birinci grup dergilerin genç yazarlarından istediği uyumlulukla, uysalbaşlılıkla, yaramazlıkyapmalütfenusludurla karıştırmayınız. Bu ikinci grup dergiler genç yazarların metinlerine karşı müdahaleci değildirler. Orada istediğin numaraları çevirebilirsin. Kafanızda birinci grup dergileri yaşlı ve geri kafalı, ikinci grup dergileri ise genç ve yenilikçi diye canlandırdıysanız size bir diyeceğim olabilir: Genellikle böyle ise de, çok genç ve yenilikçi diye bilinen dergiler de kapılarını çalan gençleri hizaya sokmaya çalışmışlar, onlara nasıl yazmaları gerektiğini, nasıl yazarlarsa çetenin bir üyesi olabileceklerini ima etmekten kendilerini alamamışlardır. İYİ BİR HİKÂYE EDİTÖRÜ NASIL OLUNUR?" başlığını taşıyan bir kitap yazmayı hiçbir zaman düşünmedim ve bu yüzden işte bunları söylemekle yetineceğim. Editör arkadaş! Kendi hikâye veya şiir anlayışını kendi derginde yazmak hevesinde olan gençlere dayatmaktansa sadece seviyeye, emeğe, yazarları bekleyen tuzaklara vurgu yap ve gençlerin heyecanlarına gem vurma... (Bu yazıda hiç kimseyi hedef almadım; hiç kimselere mesaj gönderme kaygısı gütmedim.)


İslamcı edebiyat akımı tarihi içerisinde çıkarılmış bir öykü dergisi yok. Ve bunca yeni öykücü var. "İlk" olmanın dışında da kimi niteliklere sahip olacak, iddialı, kapsamlı, fotoğraflarla, söyleşilerle ve ürünlerle dopdolu, rengarenk bir dergi... Neyi bekliyoruz? Ülkemizin ve dünyamızın düzlüğe çıkacağı daha sakin günleri mi? Bu bir yanılsama!

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV