Yıl:2 Dönem:2 Sayı:2/14

       

     
  OKUR GÖRÜŞÜ:

NURETTİN TOPÇU'NUN "VAR OLMAK" KİTABI ÜZERİNE

ESMA ÜRKMEZ



"Herkesin ve kalabalığın alkışlarından aşk ile müstağni kalanlar kainattan ancak kendi anlayışıyle alkış seslerini alıyor ve gerçek saadeti yaşıyabiliyorlar."

Bu ifadelerin sahibi Nurettin Topçu, Sorbon Üniversitesi'nde doktora yapan ilk Türk öğrencidir. İdealleriyle ülkesine döndüğünde başvurduğu İstanbul Üniversitesi'nde bilgisinden çok hayat tarzı göz önünde bulundurulmuş ve ona akademik alanda çalışma imkanı verilmemiştir. O ise hayatını bir felsefe öğretmeni olarak kazanırken de incelemelerinden ve felsefi sistemini temellendirme çabalarından vazgeçmemiştir.

Var Olmak; insan niçin düşünür, nasıl hisseder, dimağ ile kalp beraber çalıştığında ortaya nasıl bir eser çıkar sorularının tahlilini içeren, filizlenen fikirlerin yazıya dökülmesiyle oluşan bir eser. Kitabın alt başlıkları var olmak ve bünyesinde barındırdığı diğer kavramların incelenmesinden oluşuyor. Kişinin edinmeye çalıştığı müsbet özellikler: İnanmak, Düşünmek, Bilmek, Sevmek, Namus, Kuvvet, Zafer. Ve bunlara çalışırken onu bekleyen zorluklar: Zulüm, Günah, Ölüm, Yalan, Izdırap, Çile.

Topçu konuları ele alırken merkeze sağlam bir ferdî duruş için ancak düşünme ile varılabilecek Hürriyet ve onun varlığının ilk şartı olan Hareket'in gerekliliği fikrini koymuş ve incelemelerini bu iki kavram etrafında genişletmiş. Felsefesinin temel kavramı olan Hareket'i şöyle tanımlıyor:

"Tam ve gerçek hareket, her defasında, en iptidaî bir karar ve feragatte bile bütün âleme yayılış, oradan da sonsuzluğa geçiş, sonra sonsuzluktan aldığı kuvvet ve bütün âlemden aldığı ibretle, aynı zamanda zekâ ile iradenin bütün kuvvetlerini kullanarak tekrar kendi ferdî âlemimize dönüş ve bu noktadan âlemle temastır."

Nurettin Topçu'ya göre var olmamız isteklerimizi ifade edebilmemize, bu da hareketi kullanabilme maharetimize bağlıdır. Bir fikri eyleme dönüştürürken iki amaçtan birisiyle ele alırız:

"Kendi dileğini âlemin dileği yapmaya çalışmak âlemin sonsuzluğa uzanan hareketlerine engel koymaktır, kainatın hürriyetine set çekmeyi istemektir. Âlemin dileğini kendi dileği yapmak istemek ise âlemin kalbini kendi varlığına sığdırmaya çalışmak: işte gerçek ve hür hareket yolunda ilerleyiş bununla oluyor."

Âlemin dileğini kendimize dilek yapabilmemizin ulvî olanla bağlarımızı sıkılaştırarak mümkün kılınacağını başlıklarıyla da belirtiyor Var Olmak: Izdırabın Allah'a Yolu, Hakikate Giden Yol, Kalbin Emirleri, Gözyaşları, Dua, İlâhî Neşve, Rahmet, Affediliş.

Var olabilmenin vasıflarını kitabın sonunda üçerli tasniflerle özetleyen Topçu, bilgiyi kendine mâl edebilen, ilmi amele dönüştürebilen yan, ilmi özümseyerek kendini tanıyabilen kişileri şöyle tanımlıyor: "Kendini bilenler şu üç kişidir: Rüzgârı bile incitmeyenler, kendi adlarını söylemekten utananlar, Allah emaneti olan insanlara katı gözle bakmayanlar."

Kitabı bitirirken "kendini bilmek" mefhumunun hayatımıza nasıl aksedeceğini düşünüyorum: Olduğumuz gibi görünerek, yansımalarımızı aslımızla paralel tutarak ve var olmanın mihenk taşı olan Rabbimize bağlı kalarak... Yazarın cümlesiyle ifade edersek, "var olmak, gerçek manasıyla varolmak hareketleriyle düşüncesini sonsuzluğa istinad ettirmek ve böylelikle kendi varlığını sonsuzlukta aramak demektir."
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV