Yıl:2 Dönem:2 Sayı:1/13

       

     
 

"Müzik, Potansiyel Bir Enerjidir"

MÜZİSYEN GÖKSEL BAKTAGİR İLE SÖYLEŞİ

MEHMET KAMAN

 
     
  Şu anda icra ettiğiniz müziği nasıl tanımlıyorsunuz? Müziğinizin temel özellikleri nelerdir?

İcra ettiğim müzik bana göre bir paylaşım müziği. En çok duygusal iklimlerin yaşandığı ve mutlulukların, hüzünlerin, aşkların paylaşıldığı bir müzik... Notalara bu duyarlılıkla yaklaştığım için melodik seslerle yüklü, romantik bir dünyada yaşadığımı hissediyorum. Notalarla barış içindeyim ve müziğimin en temel özelliği budur.


Kanun virtüözü olmanızda kim ya da hangi olay etkili oldu?

Kanun sazına yönelmemde sevgili babam Muzaffer Baktagir'in etkisi çok büyüktür. Bu büyülü enstrümanla tanıştıktan sonra onu çok sevdim ve de başka bir enstrümana bu kadar fazla ilgi duymayarak seçimimi yaptım; onun büyülü havasına kendimi kaptırdıkça, inceliklerini keşfetme konusunda çok çalıştım. Kanun sazında hala neler yapabilirim diye kendimi sorguluyor ve bu alanda gayret gösteriyorum.


"Hayatımın dönüm noktası" diyebileceğiniz bir şahıs ya da olay var mı?

Türk musikinde bir zirve... Tanburi Cemil Bey... Ve o zirvenin en güzel mimarisi; oğlu Mesud Cemil Bey... Mesud Bey'den feyz almış kıymetli sanatkâr, bir ekol Tanburi Necdet Yaşar... Bu güzel halkanın bir parçası olabilmek... Saygıdeğer hocam Necdet Yaşar'ın öğrencisi olma şansım, sanat hayatımın dönüm noktasıdır.


Klasik Türk Musikisi eğitimi aldınız. Sonra evrensel olarak nitelendirilen New Age ve Jazz tarzında, tamamen eseri icra edenin o anki ruh haline dayanan tınılardan oluşan eserler bestelemekte ve icra etmektesiniz. Sizi müziğin bu alanına çeken etken nedir?

Küçük bir dikiş iğnesinden büyük bir dünyayı görebilirsiniz. Müzik ufkunuzu genişletmek arzusu size o evrensel tınıların kapılarını açar. Ben kendimi o deryanın renklerini keşfetme konusunda, tutucu bir zihniyetten uzak tutmaya çalışarak geliştirme gayreti içindeyim, bu nedenle birçok müzik türünde yeni tınıları keşfetmek için çalışıyorum.


Evren değişim, dolayısıyla dönüşüm içerisinde. Şu anda müziğinizin neresindesiniz ve ulaşmak istediğiniz hedef neresi?

Ben musikiyi bir okyanusa benzetiyorum. Uçsuz bucaksız, sınırsız güzellikleri olan bir musiki okyanusunda yüzüyorsanız, onun derinliklerini keşfettikçe daha da berraklaşıyorsunuz. Yol aldıkça derinlik artıyor ve mesafe sınırsız... Sonsuz... O sınırsız derinliğin ne kadar başında olduğunuzu anlamaya başlıyorsunuz. Hedefim, hücrelerimin de okyanus olması...


Necdet Yaşar'la birlikte "Necdet Yaşar Ensemble" ve Burhan Öçal'la birlikte "Classic Ensemble of İstanbul" gibi gruplarla dünyanın çeşitli yerlerinde birçok sanat merkezlerinde ve tanınmış üniversitelerde sahne aldınız. Bu etkinlikler yaşamınızı, dolayısıyla müziğinizi nasıl etkiledi?

Özellikle Necdet Yaşar hocamızın kurduğu grubuyla, yurt dışında ve çoğunlukla üniversite kurumlarında Türk müzik sanatını tanıtmak amacıyla vermiş olduğumuz konserler çok büyük bir ilgi görmüştür. Farklı kültürlere kendi kültürünüzü hissettirmek ve de bunu en etkili olanla yani müziğinizle yapmak çok güzel bir duygu... Bu güzel tecrübeler arttıkça bizim de sanatın inceliklerini daha iyi hissedebilme yeteneğimiz gelişiyor.


Mistik müziğin işlevlerine baktığımızda, bu müziğin ruhani duyguların daha yoğun hissedilebilmesini, dışa vurulmasını ve ruhsal arınmayı sağlayan bir araç olduğunu görüyoruz. Bu durum sizin müziğinizi nasıl etkilemiştir?

"Sezgiyle Seslenişler" adlı albüm çalışmamda Tasavvuf yönümüzü anlatmaya çalıştım. Eskiden beste yapanlara bestekâr denmez, Müessir (tesir eden, iz bırakan, eser sahibi) denirmiş; bestelenen eserlere de "Tasnif" adı verilirmiş. Bunun aslında çok derin bir manası var: Yaradan'ın sınırsız hazinesinde mevcut bulunan sesleri derlemek, tasnif etmek... Bu pencereden baktığımızda ruhumuzu arındıran bir yaşam felsefesine kavuşmuş oluruz.


Bir yanda insan sevgisini ve insanın üstün niteliklerini coşturan bir anlatımla aktarabilen bir müzik, diğer yanda da kötülüğün ve insanın kötü yanlarını anlatan müzik. Sizce müziği müzik yapan koşul nedir?

Müzik, bana göre potansiyel bir enerjidir. Doğru enjekte edildiğinde toplumları zirveye taşıyan melek kanadı olur ama birçok olumsuz etkenlerle yüklenerek, şifrelerini sapmalarla değiştiren seslerle, bir anda şeytan hançeri olup, toplumları batırabilir. Bu nedenle müziğin insanlara ve toplumlara yüklediği enerjinin etkisi çok güçlüdür. O, sonsuz bir ilimdir. Bazen yan yana getirdiğiniz notalar öyle bir şifre oluşturur ki ruhumuzu semalara çıkarıp, dinginleştirir; bazen de kendi egonuzu tatmin etmek için kompleks tınılarla oynamaya başlarsınız ve o anda duygusal yönünüzü esir almış tınılar, sizi karanlık seslerin savaş alanına çeker ve ortaya çıkardığınız müzik, ilk önce iç dünyanızı uyuşturur; ardından sapmalar yaşayarak kötü yanınızı ortaya çıkarırsınız. Böyle karanlık sesler denizinde yüzmek insanlara ve toplumlara olumlu hiçbir şey vermez. Müziği sanat yapan koşul, sanatın özündeki estetik değerleri müziğinize harmanlamakla olur; işte o zaman iyi ve kötü duyguların dengelendiği sesleri bulursunuz; o zaman müziğinizde sanattan bahsedilir.


Şu anda müzik ne pahasına olursa olsun "etkileme" ve "bir gayeye hizmet etme" amacıyla yapılıyor. Müzik, insanı etkilediği ya da bir gayeye sarf edildiği zaman hedefine ulaşmış mıdır? Siz müziğe başladığınız dönemde müzik niçin yapılırdı?

Günümüzde medyanın yönlendirmesi ile belirli gayeler amacıyla bir takım müzikler yapılmaktadır ama bu sadece bir yanılsamadır; çünkü içeride işleyen bu değildir. Çok güzel bir Hint ata sözü vardır: "Hafif olan şeyler suyun üstünde kalır"... Bazı istisnaların dışında sadece medyanın kendi amaçları doğrultusunda ortaya çıkardıkları ve de belirli dönemler su üstünde hatta mega starlar olarak bize yaşatılacaktır fakat sanatın kabul edemeyeceği tek şey özündeki değerlerin korunmamasıdır. Müziğin etkileme ve tesir gücü tartışılmaz ancak o; bir gayeye hizmet etmekten çok gönülleri birleştirme amacına uygun olarak işlenirse, işte o zaman müzikten değil; müzik sanatından bahsedilir. (Ben de müziğe başladığım dönemde bu güzellikleri hissedebilmeyi amaç edinmiş insanların oluşturduğu ortamda bulunarak doğru nefes almaya çalışırdım ama o dönemde de bu kadar olmasa da medyanın yanlış yönlendirmelerine maruz kalırdık...)


Adorno, müziğin yönlendirilmiş ve koşullandırılmış isteklerin ürünü olarak diğer ekonomik faaliyetlerle işbirliği içinde olduğundan bahsediyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Görüşleriniz nelerdir?

Bu görüşe katılıyorum; şöyle ki zaten yaşadığımız hayatta bir takım yönlendirme ve yönlendirilmelerle yolumuzu tayin etmeye çalışıyoruz. Müziğin bize sunacağı imkanlara kavuşmak için bu yolda yürüyoruz ve kendi imkanlarımız ölçeğinde bu müziği yaşıyor ya da sınırların çerçevelendiği alandan müziğe bakıyoruz; şartlar müziğimizi ister istemez biçimlendiriyor. Kendi dünyamızda oluşturduğumuz müziğin paylaşıma sunulmasında ekonomik faaliyetlerle işbirliği kaçınılmaz oluyor.


Bilgi çağı, post modern sanat ve elektronik müzik sizce ileri bir adım mıdır? Yoksa müzik adına yozlaşma namına bir geri adım mıdır? Yerel ve evrensel müzik hakkındaki görüşlerinizi kısaca anlatabilir misiniz?

Siz bir müziği CD'den dinlediğinizde sadece kendi algılamanızla bir dünyaya açılıyor ve öyle değerlendiriyorsunuz fakat bu müziği canlı bir performans olarak dinliyorsanız, sizinle birlikte o salonu yada alanı dolduran insanların ördüğü dünyanın algılama atmosferinden değerlendirirsiniz ve o ortam size farklı duyguların iklimlerini yaşatır. Sadece ince tınıların ruhunuza akması yönünde bir isteğiniz varsa, bir konser salonunda akustik bir müzik sizi bu dünyaya götürecektir. Elektronik müziğin etkisi özellikle geniş alanlarda hacimli sesler katarak bu efekt seslerin dünyasında bize aktardığı etkidir, bu nedenle çok büyük mekanlarda tercih edilir hale gelmişlerdir. Ama dinletiden çok etki müziği olarak yerini alıyor elektronik müzik...


Hangi tarz müzikleri dinlersiniz? Takdir ettiğiniz ve etkilendiğiniz müzisyenler var mı? Türkiye'de müzikte altın çağ yaşanmış mıdır?

Nitelikli müziklerin peşindeyim. İnsan ruhunun katıldığı, titizlikle işlenen müzikleri dinliyor, takip ediyorum. Tanburi Cemil Bey döneminde ortak bir müzik lisanının oluşturulması bakımından bu dönemi müzik ve insanlık açısından şanslı bir dönem olarak kabul ediyorum.


Şu anda üzerinde çalışmakta olduğunuz projelerden bahseder misiniz?

Kalan müzikten; CAFE-İSTANBUL "Sirtolar ve Longalar" albümü müzik piyasasına çıktı. Bu albümün konser projeleri üzerinde çalışıyorum. Bestelerini tamamladığım "Doğu Rüzgârı 2" albüm çalışmasının düzenlemeleri için çalışıyorum; ayrıca yakında çıkacak olan bestelemiş olduğum saz eserlerinden oluşan bir nota kitabının son değerlendirmelerini yapıyorum. Projeler çok, bitmiyor...


İyi bir müzisyen olmak ve kaliteli müzik dinlemek isteyen gençlere önerileriniz nelerdir?

Aşk derecesinde müziğe yaklaşsınlar; kendi yüreklerine kulak versinler, onları huzura kavuşturacak seslerin peşinde olsunlar ve öğrendikçe paylaşsınlar.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV