Yıl:3 Dönem:2 Sayı:6/18

       

     
  HAKİKAT VE "SONSUZ PERDELİ GİTAR" VE ERKAN OĞUR VE...

MURAT AK



"gonca güller gibisin / sen baharın ilk günüsün"

Bahar geldi. Süslendi püslendi cilveleşiyor ağaçlar. Her şeyi evirip çeviren, cansuyu verdi onlara. Tomurcuk tomurcuk şimdi dalları. Hani onları böyle görünce, saklamayalım bize de cân geldi, birazcık da olsa heyecân geldi. Şimdi nağmeler güzel, şiirler güzel. Şimdi sevgili daha güzel. Karamsarlık öte gitsin birazcık, bata gitsin birazcık. Şimdi cânân câna yeniden geldi.

Bütün atfımız zamana. Zaman ki her şeyi değiştiriyor. Hep bir "telvin"dir gözümüzün önünde süren. Bir hâlden hâle geçişle, renkten renge girişle her şey karar kılmaya çalışıyor kendinde. Bir "temkin" mücadelesi yani. Sonra tam kararı kılacağı, hâlden hâle geçişle hâlini bulacağı zaman adaletiyle kâim olan yine solduracak. Sonra yine acziyetimizi, insan olmaklığımızla nisyâna mâlul olduğumuzu anlayacağız. Hava yine erkence kararacak. Geceler uzun olacak. Ben yine korkacağım. Sonra zamanın içinde böyle deverân edip duracağız. Tâ ki dur deyinceye kadar adâletiyle kâim olan. Sonra duracağız.

"elbette bazen gülüp bazen solacağım
elbette daldan dala konup sonra uçacağım"

Dünyayı bu denli basitce ve sadece tasvir edebilir mi şarkılar. Ama biz ne yapsak böyledir. Bazen güler bazen solarız. Hem insanız ya, ararken bulamaz, daldan dala da konarız. Hep bir karar kılma, hâllerin üzerindeki hâli bulmadır çabamız. Bazen tam karara varacak olur birimiz... İnsan olmak kararı aramaktır. Bulmak insan olmaklığımızın ötesinde. "Yolda olmaktır" denilir hani... Yol da hiç bitmez zaten.

"dünyaya geldiğim anda
yürüdüm aynı zamanda
iki kapılı bir handa
yürüyorum gündüz gece"

Bunları dillendiren Veysel başkaca ne demek istemiş ola ki. Yol bitmez, aslolan yolcu olmaktır, yolda olmaktır, doğru yolda yolcu olmaktır, doğru yolda doğru yolcu olmaktır.

"insan değil de ağaç olsam
dallarımın arasından rüzgarlar esse
yapraklarım, çiçeklerim, meyvelerim olsa!
mevsimleri yaşasam
köklerimle toprağın derinliklerine sarılsam
kuşlar konsa dallarıma, yuva bile yapsalar...
böcekler, karıncalar yollansalar içime
çürütseler oralarımı.
ballarım, sakızlarım olsa
gövdeme bir insan yaslanıp uyusa...
ben bunları hiç bilmesem
sadece ağaç olsam..."



1954 Ankara doğumludur Erkan Oğur. Küçük yaşlarda müziğe kemanla başlar, gitar, ud, bağlama, tambur, cümbüş gibi aletleri de ustaca çalar. İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'ndan mezun. Fikret Kızılok, Bülent Ortaçgil gibi isimlerle çalışmış. Müziği gün geçtikçe daha fazla mistik öğeler taşıyor.
Ruhun binbir hâli vardır. Bu satırlar tasavvufla müziği hemhâl eden -yaptığı müziğin adı tasavvuf musikisi olmasa da en azından ben müziğinde bu yakınlaşmayı hissederim- bir adama, Erkan Oğur'a ait. Ne kadar sakin bir müzik tınısına sahip ise de, onun müziğinde sanki mistik bir iç coşu hâli vardır. Sarar birden. Kabuğun yarayı sardığı gibi sarar dinleyeni. Sonra bırakmaz da, kabuğun yarayı iyi edene dek bırakmadığı gibi. Ya iyi eder mi? Kolay mıdır iyi olabilmek? İyi müzik iyi etmez insanı, ağır sorular bırakır sadece, hakikatin daha da derinde olduğunu, daha derinlikli olduğunu söyler sadece. Hakikate bir iğne boyu dahi yaklaşmak ağır gelir insana, bir iç coşuyu getirir. Sonra da ya taşar hakikat ondan, ya da taşmaz. Taşmazsa yük olur öldürür insanı. Taşarsa da Hallâc kılar onu.

Erkan Oğur perdesiz gitarın üstâdı. Yok yok öyle değil, "sonsuz perdeli gitar" diyecektik. Üstâd, böyle tarif eder kendisi. Hani dedik ya ruhun bin bir hâli vardır. Şablonlara sığamayınca perdeler değil, sonsuz perdeler lazım gelir ona.

Erkan Oğur tek bir albümünün adını "hiç" koymuştur ama her dâim "hiç"i söyler o, "hiç"i müziğinde hissettirme çabasıdır onunkisi. Onun "hiç"i nihilist bir "hiç" değildir. "Hiç" fenâyı anlatır onda. Fâni olduğunun farkına varan bulur fenâyı. "Hiç yoktan iyidir" yani. Biz "varız" ve "yok" değiliz ve "hiç"iz yani. "Bir varmış bir yokmuş"un künhüne vakıf olmak gibidir. Kendisi bu halin farkına varmış olacak ki şu sözlerle, fâniliğini söylemek ihtiyacı hisseder: "babam, annem, ağabeyim ve ben nesli tükenen bir bütünüz, geldik, gideriz."

"Fuad" merkezimizdir onun müziğinde. "Fuad" başlangıcımızdır, onunla başlarız, hem sonumuzdur da. "Fuad" içimizdeki "od"dur. O yanarsa yanarız, sönerse söneriz.

O, "Fuad"ı şöyle anlatır:

"Kalb öncesi zamanlar vardı...

Sonra mûcize gerçekleşti, kalbin oluşum süreci tamamlandı. Emir geldi ve kalp atmaya başladı... O ilk darbe ânı ve hareketin başladığı hayat noktası "Fuad" ile sarsılır cisim... Gücü vardır, sesi vardır, ritmi vardır...

Kalb hayata hevesle, tüm gerçekliği ile başlar... Hızlanmalar, yavaşlamalar, korkular, aşklar, mutluluklar hüzünler, müzik, coşkular, keskin şoklar, gider bozuklukları, yetmezlikler, hastalıklar, durma ve yeniden başlamalar...

Derken cisme gelen sinyal ve durma ânı... "Fuad" yokluktan varlığa kâinâtı başlatır, "Fuad"... Orada artık ne son ne de ilk olmak tariflenemez. Mutlak varlık yegâne gerçektir...

Kalb öncesi, kalb ânı, kalb sonrası sorularını kendime sormaktayım... Kalbin kırıldığı ân vardır ki, o hayat noktasından "Fuad"dan kırılır. Kalbin en mutlu olduğu ân "Fuad"dır...



"Gitar ve gitar müziğini anlayabilmekteyim Gitar ile düşünmeye alıştım. Düşüncelerimdeki türk müziği ihtiyacım, gitardaki perde sistemini kaldırmama ve sınırlı bir aralık içerisinde sonsuz ses imkanı sağlayan perdesiz gitarı yapmama neden oldu. Yıl 1976... Aslında sonsuz perdeli gitar demek daha doğru olurdu."
"Fuad" ile görür, duyar, dokunur, tadar, koklar, sever, gariplikleri sezer, hisseder... Ve "Fuad" ile düşünürüz. Yeteneklerimiz ve hatta hiçbir zaman keşfedemeyeceğimiz yeteneklerimizdir Fuad...

Mantık kalbimizde şekillenir ve nasîbimiz ölçüsünde acımasız ya da sevgi dolu olabilir.

Bu müzikler, insan ve insan dışında bilinen, bilinmeyen ve hiçbir zaman bilinmeyecek olan, ya da ileride keşfedilecek canlı, cansız bir nesnenin özündeki eksiklikleri tamamlamada karşılıksız hizmetkâr olan "Fuad" özlemi ile..."

Bu satırların sahibi üstâd müziğin seyrinin nereye doğru olduğu sorusuna da kendince bir cevap verir: "Müzik sessizliğe doğru..." Tabii ki burada dile getirilen müzik, arayış içinde olan ve hakikat arzusuna meyleden sanattır. Yoksa şehvete, dünyeviliğe çağıran düşük karakterli ticari çalışmalar değil, ki iyi bir dinleyici de bunun böyle olmadığını bilir zaten.

Her şeyin halleri vardır. Aklın, aşkın, müziğin ve şiirin ve... Seküler halleri ve aşkın halleri. Bir tercih yapmak ise hayattır. Müziğin seküler halinden kurtulmuştur Erkan Oğur.


Albümler:



Fretless




Gülün Kokusu Vardı




Hiç




Anadolu Beşik




Bir Ömürlük Misafir




Eşkıya




Fuad
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV