Yıl:3 Dönem:2 Sayı:9/21

       

     
  TANBUR

Tarihçe

Tanbur'un kökeni, hangi tarihte ortaya çıktığı bilinmemektedir. İsminin Yunanca "pandura", veya Sümerce "pantur"dan geldiği iddia edilmektedir. Araplar, kelimenin "kuzunun kuyruğu" anlamına gelen "dumba-i bara"dan geldiğini söylerler. Sözcük, sonraları İran'da ve Orta Asya'da, daha çok bağlamaya benzeyen armudi gövdeli, uzun saplı çalgıların adı olarak kullanılmıştır. Özellikle Avrupalı gezginlerin (örn. Charles Fonton ve Toderini), sapındaki perde bağları dolayısıyla Türk Müziğinin ses sistemini gözle görülür biçimde yansıttığını yazdıkları tanbur, günümüzde yalnızca Türkiye'de kullanılan belki de tek çalgıdır. Sazı icra edenlere "tanburi" ismi verilir. Farabi, "horasan tanburu"ndan bahsetmektedir. Evliya Çelebi XVII. yüzyılda İstanbul'da 500 tanburi bulunduğunu ifade ediyor. Tarihte tanbura; Farabi'de Horasan Tanburu, Maragali Abdulkadir'de Tanbur-u Sirvaniyan ile Tanbura-i Turki adlarındaki çesitleri ile değinilmiştir.

Zamanımızda kullanılan tanbur ise ilk kez Kantemiroğlu'nda görülmüştür. Dimitri Kantemir tarafından tanbur, Türk Müziği ses sistemini ifade maksadıyla kullanılmıştır. Uzun yıllar Türk Musikisinde rağbet edilen bir saz olan tanburda virtüöziteyi getiren Tanburi Cemil Bey olmuştur. Geliştirdiği yeni icra şekli, tanburun klasik üslubuna alternatif olmuş ve yeni bir çığır açmıştır. Tanburi Cemil Bey, viyolonsel ve yaylı tanburu Türk Musikisinde ilk kez kullanmıştır. Mesut Cemil'in tanbur üslubu babasının izlerini taşımakla birlikte bir çok yönden ondan farklılık gösterir. En uygun geçkilerle bezenmiş zengin bir melodik yapı, ustaca çalış Mesut Cemil'de de aynen vardır. Makamları tutumlu bir tavırla tanıtır, bastığı perdelerin tam hakkını vererek, aşırıya kaçmadan yaptığı zarif süslemeler ve kaydırmalar ve güzel geçkilerle çalışını zenginleştirmiştir. Tanburi Büyük Osman Bey, Tanburi İzak, Tanburi Cemil Bey, Kadı Fuad Efendi, Mesut Cemil Bey, Refik Fersan, İzzettin Ökte, Necdet Yaşar, Abdi Coşkun, tavır olarak örnek alınan tanburilerden bazılarıdır.


Tanbur'un Perdesi

Perdeleri için, bağırsak (katkut) veya olta misinası kullanılan tanburun, mızrabı kaplumbağa kabuğundan (bağa) elde edilir. Oldukça sert bir maddeden (bağa) yapılan mızrabın uzunluğu icracının isteği üzerine 9.5-13.5 cm. arasında değişir. Esnemez bir çubuk olan mızrabın iki ucu da kullanılır. Ama iki uç, farklı tınılar elde edebilmek için birbirinden biraz farklı yapılır. Sağ elin baş, işaret ve orta parmakları ile tutulan mızrap, tellere geniş yüzüyle değil, diklemesine dar yüzüyle vurulur. Bu vuruş, çalgının tok ses vermesini sağlar. Mızrabı böyle tutulan başka çalgı yoktur.


Tanbur'un Sapı

Tanburda dördü sarı ve dördü de çelik olmak üzere sekiz tel vardır. Tanbur, sapı oldukça uzun bir sazdır (ortalama 73-84 cm). Sapın üzerine bağlanan perdeler konusunda Tanburi Cemil Bey şunları söylemektedir:

"Bu perdeler mandolin ve gitarda olduğu gibi sap üzerine tesbit edilmiş olmayıp, iki tarafa hareket edecek surette yağlandığından ve sapın tûli dahi müsâit bulunduğundan, tanbura her istenilen perde ilave edilebilir. Tüm icra bu sap üzerinde en altta bulunan telde yapılır. Bu, tek tel üzerinde yapılan icrada, telin mızrap yardımıyla titreştirilmesinden, tamamen kapalı olan teknesinin içindeki hava da rezonansa girer ve tannaniyet diye tabir edilen inilti sağlanmış olur. Tanburiler icra sırasında sapı hafifçe yukarı-aşağı sallamakta ve bu sayede titreşimi arttırarak farklı duygular ifade edebilmektedirler."


KAYNAKLAR:

Enstrumantasyon Açısından Tanbur (Özata Ayan)
Maragalı Abdülkadir (Murat Bardakçı)
Rehberi Musiki (Cemil Bey)
Tanbur Tekniği Üzerine Bir Deneme (Özer Özel)
Türk Musikisi (Rauf Yekta Bey)
Türk Musikisi Ansiklopedisi (Yılmaz Öztuna)
Türk Sanat Müziği (Çetin Körükçü)
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV