Yıl:3 Dönem:2 Sayı:9/21

       

     
 

MEKTÛBÂT-I GÜRÛNÎ

AHMED-İ GÜRÛNÎ

kitap@40ikindi.com

 
     
  SEKİZİNCİ MEKTUB

Muhterem okuyucularım, evvelâ selam ile başlıyorum.

Tatilde kıraat eylediğim kütûb-i zîfâideyi tek tek tâdat edip hepsi için birer yazı yazmak münasip olurdu. Lâkin dervişlerin kılletten, illetten ve zilletten berî olmadıkları gibi şair taifesi dahi sazdan, nazdan ve inkıbazdan hâli değildir. Binaenaleyh meskenet-i şiire iltica ederek fasl-i âfitabda mütalaa eylediğim kitaplardan ikisini hararetle tavsiye ile iktifâ edeceğim. Bunlardan birisi Giritli Nikas Kazancakis namlı üstad-ı bî-hemtânın "İspanya Yaşasın Ölüm" isimli hâtıra ve seyahat kitabı; diğeri de ruhiyyat ilminde yed-i tûla sahibi Engin Gençtan'ın "Hayat" isimli kitabıdır.

Bu mektubumda size ders kitaplarından bahsetmeye niyetliyim. Fakir bundan beş altı sene mukaddem, belde-i güzin İstanbul'da güzerân ederken Bayezid semtinde pazar günleri açılan kitap sergilerinin birinde, sırf cildine ve resimlerine heveslenerek İngilizce bir kitap almıştım. Abd-i âciz mekteplerde on yıl kadar zebân-ı şekispiyeri okuduğu halde tâbân-ı zekâsına rağmen işbu kitabın mahiyetini anlayamamıştım. Eve getirip mahduma gösterdiğimde bunun Kanada'da orta dereceli mekteplerin birinci sınıfları için hazırlanmış bir coğrafya kitabı olduğunu söyledi. Hemen kendi coğrafya kitabıyla mukayeseye koyulduk. Aradaki fark beni ziyadesiyle dilhûn etti.

Efendim cildinden, kağıdının kalitesinden, resimlerinden, fotoğraflarından ve sayfa düzeninden insan kendini alamıyordu. Bizim mahdum büyük bir hevesle bu coğrafya kitabını okumaya başladı.

O günden beri okulların açıldığı demlerde -nedense hazan mevsimidir bu- bizim ders kitaplarının hâl-i pür melâlini düşünmeden edemem. Halbuki bu mevsim şairlerin işi bir hayli fazladır. Yanlış anlaşılmasın muhtevayı bahis mevzuu etmiyorum. O bahs-i digerdir ve dağ-ı cigerdir. Kapaklarından başlamak üzere nizâm-ı sahife, kağıt kalitesi, boyaları birbirine karışmış resimler, silik fotoğraflar, kapağını açınca insana tebessüm etmesi gereken sayfalar hiçbir bedii his uyandırmayan yazı yığını halinde enzara aksediyor. Bu estetik fukaralık, talebenin tesirini sabit kılar. "Güzel görmediği için güzel düşünemez." Nizam ve disiplin duygusunu kaybeder. Hâsıl-ı kelam maariften beklenen faidelerin en mühimleri fedâ edilmiş olur.

Ders kitapları illâ gerekliyse, (bundan emin değilim çünkü) her şeyden evvel zahiri itibariyle de câzibedar olmalıdır. Zira kitaplar yalnız mektep sıralarında şakirdânı kendilerine bağlamakla kalmazlar; aynı zamanda -belki inanmayacaksınız ama- istikbâlde enflasyonun düşmesine yardımcı olurlar. Sırf bu yüzden hızlı trenlerimiz olabilir; hepsinden önemlisi daha az merasimimiz ve buna bağlı olarak daha çok ekmek ve hürriyetimiz olabilir.

İmdi aziz dostlar, mektep binalarının kısm-ı âzâmı dahi estetikten mahrumdur. Bâlâda kitapların hâline değindik, muallimler kaht u galâya düçar. Bütün bunlardan sonra âtimiz neye benzer acaba?

Selam ile efendim.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV