Yıl:2 Dönem:2 Sayı:4/16

       

     
 

MEKTÛBÂT-I GÜRÛNÎ

AHMED-İ GÜRÛNÎ

kitap@40ikindi.com

 
     
  DÖRDÜNCÜ MEKTUB

Pek muhterem okuyucularım,

Bu mektubumda size "Uzun Beyaz Bulut"tan bahsetmek istiyorum. Muharriresi hakkında ara sıra sitâyişkâr ifadelere şahit olduğum işbu kitabı, tarihşinas bir arkadaş tavsiye etti. Vâkıa şair ve sahhaf dostum Seyhan Kurt'tan da meth ü senâsını işittim. Kendisinin kitaplar ve insanlar hakkındaki mütalâalarına epeyce tahammülüm vardır.

Derken aziz dostlarım, ayaz bir gecede okumaya başladım. Gelibolu'nun ayazına rahmet okutacak "Konya" ayazı benim gibi meşşâimeşrep bir adamı bile eve kapatmayı başarınca kitabı iki gündüz bir gecede hatmettim.

Bahusus doksanlı yıllarda terakki eden Türk nesrinin mütekâmil bir numûnesini veriyor yazar. Bu nesir, kelime intihabı konusunda Türkçenin fazla titizlenmeye ihtiyaç göstermeyen orta sınıf şehirli konuşma dilinin yazıya olabildiğince aksettirilmesine dayanıyor. Tanzimattan beri yazarlarımız hep buna muvaffak olmak istemişlerdir. Refik Halit, Peyami Safa, Sabahattin Ali, Çetin Altan gibi bir hayli başarılı olanlar da vardır. Mezkûr senelerin nesirdeki bu ilerlemesi kanaat-i nâçizânemce üç hanım tarafından deruhte edilmiştir. Bunlar: Latife Tekin, Ayşe Kulin ve Buket Uzuner'dir. Dikkatli okunursa üçünde de malzemenin kendisiyle yani lisanla oynama kaygusu yok. Onun vasıta olma hususiyeti unutulmuyor. Uzuner bu üslubunu daha da tekamül ettireceğe benzemektedir. Zira Osmanlı subayının ağzından yazdığı mektuplarda bile, dille süs olsun diye oynamamış. Gerçi yer yer Osmanlıcı kelimelere yazdığı karşılıklar ikinci, üçüncü anlam olsa da bunu lügat istimalinden hazer etmesine bağlayabiliriz.

Roman sanatı cihetiyle esere atf-ı nazar eylediğimizde lisan konusundaki ustalığı bulamıyoruz. Bende, sanki senaryo olarak düşünülmüş olduğu hissini uyandırdı. Kitap hitama erdiğinde garip bir şekilde film seyretmiş gibiydim. Hatta kulaklarımda bir müddet "alaska, frigo, yedigün" sesleri uğuldayıp durdu. Romanın o maruf, buruk lezzetine ne okurken ne de bitirdiğimde rastlayamadım. Hatta bana öyle geldi ki bu senaryoda kimlerin oynayacağı bile düşünülmüş.

Savaşın gerilimini ervâh-ı beşerdeki harâbiyetini başarıyla veren başka romanlar bilirsiniz. Onların okuyucunun ruhundaki başka hangi noktalara dokunup lerzedâr ettiği malumunuzdur. Aytmatov'un "Toprak Ana"sını, Pasternak'ın "Dr. Jivago"sunu veya Exupery'nin "Gece Uçuşu"nu hatırlayın. "Gelibolu"da bu hasseyi bulmak fazlaca müşkül. Olabilir, diyeceksiniz ama yazarın özellikle bunu yapmaya çalıştığı anlaşılıyor.

Uzuner zişuur olarak harbe müverrih nazarıyla değil romancı nazarıyla bakmayı denemiş. Ama abd-i acize sorarsanız onca çabasına rağmen bunu gerçekleştirememiş. Bunun bir zihniyet meselesi olduğu izahtan varestedir. Romancı, büyük gayretler sarfederek kaçınsa da harp karşısındaki duruşu "kentsoylu" bir duruştur. Savaşın acılarını sanki layıkıyla bir kesim "duyumsayabilir", asıl tarvmaya bu kesim maruz kalır gibi bir hava sinmiş romanın bütününe. Beyaz hanım bütün garibanlığına rağmen dikkat edilirse ne kadar aristokrat ne kadar burjuva.

Uzuner'in tarihçi bakış açısından özellikle kaçınmak istediğini söylemiştim. Romancı için bu çok önemli ve takdire şayan. Ama maalesef başaramamış. Sebebi de galiba resmi tarih tezine karşı ciddi hiçbir itirazının olmaması. Suretâ öyle bir gayreti var; fakat şuur altında bilinen paradigmaya mahkûm olduğu için yer yer rüşvet-i kelâma varan mecazlara ve atıflara iltica etmek mecburiyetinde kalıyor.

Yazarın vaka örgüsü ve mekân idraki konusunda zorlandığı anlaşılmakta. Eceyaylası köyü gerçek bir köyden ziyade tatil köyü gibi. Köylü tasvir ve tahlillleri oldukça acemi. Ayrıca muharriremiz şive taklidini asla başaramamakta. Umarız sonraki romanlarında bundan vazgeçer.

Aziz okuyucularım,

Mektubumun nihayetinde şunu da hatırlatayım. Kahramanların ailelerine gönderdikleri mektuplarda yapılmaya çalışılan tarih felsefesi, çok nahif kaçmış. Mektupları yazanları muharip değil savaş muhabiri konumuna düşürmüş.

Arz-ı hürmet ederim.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV