Yıl:3 Dönem:2 Sayı:8/20

       

     
 

DEVRİLEN HOKKA

IŞIK YANAR

yanar_yanar@hotmail.com

 
     
  ZEYTİN KANI

Sabahleyin uyanmaya çalışırken odamın karşı duvarının kenarlarını çevreleyen kitaplara takıldı gözlerim. İrili ufaklı, uzun ve kısa kitapların üzerinde dergiler ve kasetler, diş macunu, kalemler ve toz beni bir şeylere çağırır gibi bakıyorlardı. Ne var gibi ellerimi açıp bekledim. Kitapların arasında çok eskiden okuduğum kitapların özetlerini yazdığım açık mavi ajanda gözüme çarptı.

...

Bir anın geleceği, o anı yaşayacağımıza olan inanç çoğunlukla yaşanmış bir başka anın bize mirasıdır. O zaman geldiğinde güneş görmemiş acılarımızın farkına varılacak ve bu acıların bedeliyle yeni bir yaşamın rotası belirlenmiş olacaktır. Buna inanıyor muyuz?

Çevresinde dolaştığımız hayatların çözümünü beklerken bu bekleme aniden çözümlenmesi gereken bir soruya dönüşür. İnanmak istediğimiz şeyler aklımıza gelmeyen bir inançsızlıkla çevrelendiğinde, umutsuzluk gerçekten bir yolsuzluğa, yönsüzlüğe dönüşür. Orada durulması gerektiğini düşünerek hareket ederiz.

Biz beklemiyoruzdur çünkü hareketsizlikle bir anın büyütülmesidir hareketsizlik. Biz hareket ederek beklerken o anın hareketsizlikle bizi beklediğini düşünürüz. Tam olarak o da yaşamın içerisinde bir köstebek gibi dolaşmaktadır. Gelişi bizim ona yaklaşıp yaşamamız değildir, iki hareketin, iki kırlangıcın havada çarpışıdır birbirine...

Dolayısıyla hiçbir şey beklediğimiz değildir...

Ama beklenmeyen de değildir...

Bu eğrilik hayatın çehresidir...

...

Ajandanın çizgisiz sayfalarında felsefe sözlüğünü yeniden yazma girişimimin kalıntılarını izlerken bir zeytin yaprağı aniden kurumuş damarlarıyla gözlerimden gökyüzüne sıçradı...

Kitap Dünyası'na teşekkürler...
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV