Yıl:3 Dönem:2 Sayı:9/21

       

     
 

SAKSAĞAN

OSMAN ÖZBAHÇE

osmanozbahce@yahoo.com

 
     
  ŞİİR YAZMAK SAVAŞMAKTIR!

"Eser, gündüzdür." Sezai Karakoç

"Şair, kendisi bir süper güçtür. Bunu unutmamalı." Sezai Karakoç

"Şair, milletinin kalbidir. Atan nabzı, çarpan yüreğidir." Sezai Karakoç

"Şair, milletine kafasıyla, gönlüyle ve ruhuyla yapışıktır. Alınyazısı, milletinin alınyazısıdır." Sezai Karakoç

"Milletini yaşar şair hep." Sezai Karakoç

"ben öyle bilirim ki yaşamak / berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır." İsmet Özel

"döl yataklarında bile oyalanmayan / savaşın, sevdanın rengi / her güzellik bu rengin ardındadır." İsmet Özel

"Ben savaşarak senin / bulanık saçlarından tutup / kibirli güzelliğini çıkartıyorum ortaya / dünya / kirletilmez bir inatla dönüyor." İsmet Özel

Bugün ölmekte olan bir şiir var. Bu şiir salak bir şiirdir. Bu salak şiir zaten kendi kendine geberip gitmektedir; gelgelelim bu salak şiir bütün edebiyat dergilerini kaplamış, şiir yazarların kahir ekseriyetinin kafalarını iğdiş etmiş, bütün kapı pencereyi tutmuş vaziyettedir. Senin işbu şiire elinin tersiyle bi tane çakman gerekmektedir.

Bizim büyük bir adıma ihtiyacımız var. Bizim büyük büyük adımlara ihtiyacımız var. Bence Mehmet Âkif'ten Orhan Veli'ye kadar büyük bir adım atmamız gerekiyor. Orhan Veli'ye Türk irfanının biçtiği değerin en az bin misli değer biçmek gerekiyor; çünkü hikâyemiz Orhan Veli'yle başlamıştır sevgilim! Hikâyemiz modern şiirdir sevgilim! Orhan Veli'den sonra sırada Sezai Karakoç vardır. Sezai Karakoç'tan sonra da İsmet Özel.

Orhan Veli olmaması gerekeni, Sezai Karakoç olması gerekeni göstermiştir. Orhan Veli'nin en önemli numarası, onlar gibi yapmamaktır. Eğer Orhan Veli biçime, yüzeye, şekle şemaile takılıp kalmasaydı, biz belki de Orhan Veli adının karşısına, modern şiirimizin en büyük, en önemli şairi cümlesini yazacaktık. Kanaatim odur ki Orhan Veli attığı kahkahanın hazzından çıkamamıştır; çünkü Orhan Veli kocaman bir kahkahadır. İşbu kahkaha bütünüyle haklı bir kahkahadır; çünkü ortada gülünç bir şiir vardır. Öbür taraftan, attığı kahkaha şair takımının bütün ciddiyetini bozmuş, kalıpları gevşetmiş ve fakat zihniyet değişikliğini, yeni grameri öngörememiştir. Ciddi adamların, asık suratların arasında ansızın bir kahkaha patlamıştır ve bu kahkaha kravatların çözülmesine, fıkraların anlatılmasına, şaka edilip yeni kahkahalar atılmasına, resmiyetin bir kenara bırakılmasına yol açmıştır; lâkin işin aslı astarı aynı hamam, aynı tastır. Yani ki değişen hiçbir şey yoktur sevgilim! Bu cümleden olmak üzere, rahatlıkla, Orhan Veli adında bir şairin yaşamadığını iddia edebiliriz: Orhan Veli adında bir şair yok, böyle biri gerçekte hiç yaşamamıştır. Olan şey, 1940'lı yıllarda bir kahkaha duyulmuştur; hepsi bu. Gelgelelim bu kahkaha başlı başına bir devrimdir. İkinci devrim Sezai Karakoç'tur. Adı Sezai Karakoç'la birlikte anılan birçok şair, 1940'lı yıllarda, Orhan Veli adında bir şairin attığı bir kahkahadan (Ama ne kahkaha!) esintiler taşırken, birçoğu bu esintilerden bir ömür boyu (ömür: şiir) kurtulamazken, Sezai Karakoç işe "Mona Roza"yı bir kenara bırakarak (Yav nasıldı bunun yazılışı sevgilim!) doğrudan, bu kahkahayı değerlendirip bir kenara koyarak modern şiirden, yepyeni bir gramerden, yepyeni bir zihniyetten başlamıştır. Şiirimize yepyeni bir zihniyet ve yepyeni bir gramer getirmiştir. Açtığı yolda Ece Ayhan ve Cemal Süreya gibi destekçiler bulmasına rağmen, yolun birçok gözü açık işadamı tarafından deforme edilmesi üzerine, Hızırla Kırk Saat'i yazarak yolu yeniden, bir defa daha açmıştır. Hızırla Kırk Saat, Sezai Karakoç'un açtığı yeni yolun varması gereken menzilden başka nedir ki sevgilim? Lâkin kimseler, belki Sezai Karakoç bile bunun farkında değildir sevgilim. Her şeyin herkesten önce farkına varan polisler, ceviz ağaçları, parklar ve sair herkes uyuyakalmıştır sevgilim. Yıllar sonra epik değil, neo epik şiir diye tutturan Hakan Arslanbenzer adında bir çocuk varmıştır bu işin farkına sevgilim. Bilmem ki o çocuk bunun farkında mıdır sevgilim. Bu anlamda Sezai Karakoç iki kere devrimcidir sevgilim.

Bizim Sezai Karakoç'tan itibaren atmamız gereken üçüncü adım İsmet Özel adımıdır. İsmet Özel bizim açımızdan iki defa önemlidir. Birinci defası şu: İsmet Özel'le birlikte, Sezai Karakoç'la başlayan bir şey bitmiştir (II. Yeni). Bu anlamda şiiri hâlâ süren tek büyük şair İsmet Özel'dir. İkinci defası da şu: Sezai Karakoç'la başlayan modern şiirimiz, en önemli ivmeyi İsmet Özel'le kazanmıştır; en büyük adımını İsmet Özel'le atmıştır; çünkü II. Yeni'nin en iyi okuyucusu ve en iyi eleştirmeni İsmet Özel'dir. Böyle derken şunun farkındayım sevgilim: Sezai Karakoç'la başlayan şeyin (modern şiirimize giriş demek olan II. Yeni) gene Sezai Karakoç'la bittiği, yok, bittiği iyi bir kelime olmadı galiba; Hızırla Kırk Saat'le birlikte yeni bir aşamaya evrildiği ve Sezai Karakoç'un asıl bu kanaldan devam ettiği ileri sürülebilir.

Şimdi! Şiir yazmak isteyen züppe!

Kulaklarını aç da beni iyi dinle!

Senin, şiirimizi yatay bir çizgi kabul edip bu çizgiye dört tane dikey çizgi çizmen gerekmektedir. İşbu çizgilerin önemi şudur: Bu çizgiler birer milattır; bu çizgilerden öncesiyle sonrası arasında bir fark vardır. Birinci çizgi Mehmet Âkif'tir. İkinci çizgi Orhan Veli'dir. Üçüncü çizgi Sezai Karakoç'tur. Dördüncü çizgi İsmet Özel'dir. Bu dört büyük şair şiirimizin demirbaşıdır. Her yangında öncelikli olarak kurtarılması, sahip çıkılması gereken biricik vesikalarımızdır. Tarih, birikim, gelmiş geçmiş mi diyorsun? Al sana Mehmet Âkif! Mehmet Âkif'le Orhan Veli arasına canının istediğini yaz ya da yazma! Bundan bana ne! Orhan Veli'yle Sezai Karakoç arasında zaten yazacak adam yok! Bundan dolayı ortada Garip hareketi veya şiiri de yok! Peki ne var? Orhan Veli akımı var! Sadece bu! Ben, "Orhan Veli akımı" ibaresini şimdiye kadar iki kişide gördüm: Sezai Karakoç ve Hüseyin Cöntürk. Sezai Karakoç'la İsmet Özel arasına ilk başta Turgut Uyar ve Cahit Zarifoğlu'nu yaz. Bu iki şair en az Sezai Karakoç ve İsmet Özel kadar önemlidir. İkinci olarak Sezai Karakoç'la İsmet Özel arasının, Mehmet Âkif'le Orhan Veli arasına benzemediğini, hem de hiç benzemediğini asla unutma; bu arada canının istediği istemediği kuralı işlemez ve Ece Ayhan, Cemal Süreya, Edip Cansever ve özel bir durum olarak Metin Eloğlu başta olmak üzere bu arada yaşamış, yazmış bütün şairleri oku! İsmet Özel'e gelince, İsmet Özel'den sonrası hâlâ devam etmektedir, canının istediğini oku, istemediğini okuma! Hiçbir şey kaybetmezsin!

Şiirimizde, İsmet Özel'den sonra yegâne atılım Atlılar dergisidir! İlerde küçük Japon Türkler bunu böyle yazacaklardır! Bu derginin kapanışı bu dergiyi çıkaranlar için bir vebaldir! Eğer Atlılar dergisi devam edebilseydi İsmet Özel'in defalarca ve ısrarla vurguladığı, "seçkin topluluk" ideali en azından şiirde gerçekleşecekti! Bugün bu imkân heba edilmiştir! Elimizde Atlılar dergisinin saçtığı tohumdan başka bir şey kalmamıştır! İşbu tohum bir yönüyle Orhan Veli'nin attığı kahkahadır! Bize düşen bu tohumun işlevini amaç edinmemektir! Kahkahanın cazibesine kapılıp gitmek yanlışını yapmamaktır! Neyi yapmamak gerektiği hususunda net bir fikrim var sevgilim! Yapmam gereken şeyi ancak savaşarak bulabileceğimin farkındayım sevgilim!

Bize düşen büyük bir sabırla, yenilmez bir inatla, pes etmek nedir bilmeyen bir savaşkanlıkla bu vatana saçılan her tohumu yeşertmektir! Bizim yeşeren her tohumun bekçisi olmamız gerekmektedir! Bu bir görevdir! Bu bir savaştır!

Kanaatim odur ki şiir yazmak tam olarak haklı bir mücadeleye kalkışmaktır! Kanaatim odur ki şiir yazmak tam olarak haklı bir mücadeleye katılmaktır! Her haklı mücadelede kaybeden taraf, daima haksızlardır! Kalleşliği şiar edinen kötülerdir! Bundan şüphen varsa defol git!

Kanaatim odur ki şiir yazmak savaşmaktır! Savaşmak kafanı berraklaştırmaktır! Berraklık ne yapacağını tam olarak bilmektir! Berraklığın iki ölçüsü vardır: Ahlâk ve adalet! Eğer namus bekçisi değilsen, eğer bir adalet savaşçısı değilsen defol git! Aksi halde göbeğini kaşıyarak geçmiş günlerini hatırlayıp ah salak kafam eden eskinin bilmem nesi, şimdinin liboşlarıyla sen aynı kumaştansın demektir! Onların ve senin, ikinizin kafası da şair kafası değildir ve olmasına da imkân yoktur!

Kanaatim odur ki şiir yazmak kendini insan bilmektir! Şiir yazmak kendini tam olarak insan hissetmektir! İnsan eksik demektir! Kalk ve bana katıl demektir! Kalk ve meydana çık demektir! Sen meydana çıkmazsan meydan ite çakala kalacak demektir! Sen ki merd-i meydansın, sana kavganın göbeğinden söz açmanın bir mânâsı var mıdır?

Kavga nedir?

Kavga haysiyet kavgasıdır!

Şiir yazmayı hatıra defterinde gül yaprağı kurutmak sananlar bunu anlayamaz sevgilim!
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV