Yıl:3 Dönem:2 Sayı:6/18

       

     
 

SAKSAĞAN

OSMAN ÖZBAHÇE

osmanozbahce@yahoo.com

 
     
  GENÇ ŞAİR, GEBER!

Genç şair, geber!

Mesele bu; genç şair gebermeli; çünkü genç şair kategorisini iptal etmek, konuşma ve yazma dilinden çıkarmak gerekiyor. Mesele bu kadar basit, bu kadar net.

Genç şair ibaresi, öncelikli olarak, üç hastalığa yol açmaktadır:

Birincisi ve en önemlisi: Bu ibare, şiire yeni başlayan 'genç' kardeşlere hata yapmak imkânı vermektedir. Hata imkânını meşrulaştırmak bir yana, hata yapmak rahatlığı, kolaylığı ve masumiyeti sağlamaktadır. Çünkü genç, çünkü ilerde düzeltir! Çünkü genç, zamanla olur, neyse, idare eder alışkanlığına bir kere kapılan genç bir şair, bir daha, işbu kötü alışkanlıktan kendini kolayca koparamamaktadır.

Genç şair, şiire, bir usta olarak başlamayı hedeflemelidir. Şimdi değilse ne zaman, itirazının cevabı, sabır yahut aşamalı bir süreç filan değildir, bunlar tamamıyla ayrı meselelerdir. Örneğin, Cahit Zarifoğlu'nun, İsmet Özel'in, Sezai Karakoç'un ilk kitaplarına bir bakın bakalım. Bu şairlerin daha ilk kitaplarında, resmen birer büyük şair vardır. Daha yakınlardan Hüseyin Atlansoy (İntihar İlacı) ve Osman Konuk (Seni Yalnız Ben Anlarım) ilk kitabında iyi şiiri yakalamaya örnek olarak verilebilir. Elbette listeyi biraz daha uzatmak mümkün; fakat burada işimiz liste değil. Peki ne? Ben gencim, acemiyim, çaylağım, öğrenirim işte, yar bana biraz torpil, biraz iyi niyet sırnaşıklığını genç şairimizin sözlüğünden çıkarması, üzerinden atması gerekliliğidir. Niçindir bu gereklilik? Şiirimiz ve genç şairimizin kendisi içindir bu gereklilik!

İkinci hastalık: Şiirde ustalaşmayı, genç şairlik bir kategori olarak esas alındığı için, yaş unsuruna indirgemektedir. Belli bir yaşı geçen birçok şair, kafadan usta oluvermektedirler; çünkü genç değillerdir. Bu noktada, bu genç şair lafı, en çok böylelerine yaramaktadır; şiiriyle değil, yaşıyla usta olanlara. Bu çark kırılmalıdır. Bu çarkın kırılmasının şartı, genç bir şair, genç bir yaşta, birinci kitabını çıkardığında, kitabını, bir alışkanlık haline gelen, bildik "ilk kitap kusurları" tekerlemeleriyle değil, bir kitap, bir şiir kitabı yaklaşımıyla ele alıp değerlendirmek gerekliliğine el birliğiyle sahip çıkmaktır. Bu cümleden olmak üzere size üç yazı önerebilirim: Birincisi, Sezai Karakoç'un yazdığı, Cahit Zarifoğlu'nun ilk kitabıyla ilgili, "İşaret Çocukları" başlıklı yazısı; ikincisi, yine Sezai Karakoç'un yazdığı, Rasim Özdenören'in ilk kitabıyla ilgili, "Hastalar ve Işıklar" başlıklı yazısı; üçüncüsü, Eser Gürson'un, İsmet Özel'in ilk kitabıyla ilgili, "Geceleyin Bir Koşu" başlıklı yazısı. Eser Gürson'un yazısını, Edebiyattan Yana (YKY 2001) adlı kitabında bulabilirsiniz; fakat Sezai Karakoç'un yazılarını nasıl bulursunuz bilemem; çünkü Sezai Karakoç, Sütun adlı kitabının birinci cildinde (Fatih y. 1969) yer alan bu yazıları, bu kitabının sonraki baskılarından çıkarmıştır. Sebebi bize değil, üstadımıza ayandır, mühim olan bu yazıların yazılmış olmasıdır.

Üçüncü hastalık: Üçüncü, dördüncü kitabını çıkarmış; otuz, otuz beş, kırk, kırk beş yaşına gelmiş adamlardan genç şair diye bahsedilmesine imkan tanımaktadır; herhalde birinci, ikinci kitaplarında kendilerinden genç şair diye söz edilmesine alışmış böyle şairlerimiz, bu laf öylesine iliklerine işlemiş olmalı ki, bu tanımlamaya itiraz etmemektedirler. Otuz, kırk yaşına gelmiş, üç dört kitap çıkarmış adama genç denir mi? Denmez kardeşim. Hatta on sekiz yaşında evlenmiş delikanlıya bile artık genç denmez. Ne menem bir şey bu gençlik işi ya! Ya iyi şairsindir, ya kötü. Arası yok bunun kardeşim.

Bak züppe! Kendini daha genciz diye aldatma; çünkü sonunda zarar görecek olan sensin, (Sadece sen!) sana genç diyenler değil. Kendini düşün! Menfaatini gözet! Senin menfaatin ve geleceğin çalışmaktadır. İşe usta olarak başlamaktadır. Kolay gelsin.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV