Yıl:2 Dönem:2 Sayı:4/16

       

     
 

KÖŞE AÇISI

UĞUR AKÇA

akcaugur@yahoo.com

 
     
  ŞİRKET VE PAZARLAMA STRATEJİSİ AÇISINDAN YÜZÜKLERİN EFENDİSİ

Yüzüklerin Efendisi kitabını filme alma fikri bir yapımcıyı deha yapmaz. Satışları büyük rakamlara ulaşan, 1997'de yüzyılın kitabı seçilen, fanatiklerinin sayısının çığ gibi olduğu bir kitabın film haklarının satın alınması ortalama zekaya sahip her yapımcının aklına gelebilecek bir şeydir. Ancak bu işi yaklaşık 60 sene öncesinden akıl etmek bir yapımcıyı özel bir konuma getirir. Bir yapımcı firmanın yıllar sonrasının trendini yakalayabilecek elemanlara ihtiyacı vardır. Bu, şirketin devamlılığı için gerekli bir koşuldur. Emin olabilirsiniz ki bugün de yıllar sonra çekilmesi tasarlanan kitapların yayın hakları satın alınmaktadır. Bir yapımcıyı "iyi" yapan şeylerden biri de elindeki projenin kim tarafından filme alınacağının seçilmesindeki tercihidir. Yüzüklerin Efendisi, bu anlamda da çok iyi bir örnek.

Efsaneleşmiş bir kitabı, film piyasasında ticari açıdan özel bir yeri olmayan, bağımsız ve özgün filmlere imzasını atmış bir adama emanet etmek çılgınca bir fikirdir. Bu çılgınlık, ancak bu kişi Peter Jackson olunca akıllıca bir seçim haline gelir. Her şeyden önce Peter Jackson bir Yüzüklerin Efendisi fanatiğidir. Bu filmin fanatik izleyicilerine şu mesajı vermektir: "Biz, Yüzüklerin Efendisi'nin ne olduğunu biliyoruz ve onu 'biz'den birine teslim ettik, film/kitap emin ellerde. Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağız çünkü olumsuz bir durum (tıpkı sizin gibi) bizi de üzecektir." Fanatiklerin dışındaki izleyicilerde de "Bu kitapta bir şey var ki adamlar bu kadar sahiplenmiş." izlenimi bırakır bu taktik. Kitabın, filmin desteğine ihtiyacı olmadığı halde, "Yüzüklerin Efendisi beyaz perdeye düşüyor." haberinden sonra satışlarının iki kat daha fazla artması bu stratejiyi olumlar. Böylesi büyük bir prodüksiyonun çekilmesi probleminde aklımıza Spielberg, Cameron, Lucas gibi isimler gelir çünkü onlar box office efendileridir, epik filmlerin üstadlarıdır. Peter Jackson'ın seçilmesindeki en büyük unsur, onun sahip olduğu sinemasal çocukluktur. Jackson özel efektlere sadece gerektiği kadar pas verir, sinemayı göz ardı etmez. Bilgisayarın ya da özel efektlerin arkasına sığınıp büyüyü bozmaz. Her ne kadar filmografisinde "Braindead" gibi bir gore olsa da özel efektler, aksiyon ve kameranın dengesini ayarlamayı bilir. Jackson'ın Venedik ve Cannes'da önemsenmesinde bunların önemli rolü vardır. Eğer okuduysanız bilirsiniz ki Yüzüklerin Efendisi de böyle bir eserdir. Orta Dünya'nın fantastik öğeleri okuyucuyu ille de şaşırtmak için anlatılmaz, sadece doğal tasvirler ve anlatımlar olarak kullanılır. Eserde önemli olan Orta Dünya'nın harikaları değil, sadakat, dürüstlük, dostluk ve iradedir. "Yüzük Kardeşliği" filminde de Jackson'ın aynı yaklaşıma sahip olduğunu görürüz. Bu tip bir denge, izleyiciliği hayal kırıklığına uğratma riskini en aza indirir.

Filmin pazarlama stratejisinde dikkat çeken şeylerden biri, prodüksiyonun efsaneleşmesidir. 350 ayrı set, 20602 figüran, hobbit köy için çekimlerden bir yıl öncesinden hazırlıkların başlanması vs. gibi prodüksiyon çalışmaları reklam amaçlı kullanılmıştır. Aslına bakarsanız bu çalışmalar böyle bir film için zaten gereklidir. Eğer bir süper prodüksiyon yaparsanız masraftan ve emekten kaçamazsınız. Bu çalışmaların basına aktarılması filmle beraber prodüksiyonun da epik bir hale getirilmesine ve merakı kışkırtmaya yarar. İnternet üzerinden yapılan düzenli yayınlar da kışkırtma araçlarından biridir.

Sinema tarihinde ilk kez bir üçlemenin aynı anda çekilmesine gelince bunun bir cesaret işi değil tam anlamıyla bir zorunluluk olduğunu bilmek gerekir. Asıl strateji, bunun çok büyük bir şey ve "ilk" olarak yapıldığının pazarlama aracı haline getirilmesidir. şöyle bir bakacak olursak Yüzüklerin Efendisi, üçe bölünmüş tek bir romandır. Conan Doyle'ın Holmes'u gibi farklı farklı maceraları içeren bir seri değildir. Böylece Jackson üç ayrı filmi değil, tek bir filmi çekmiştir. Bu tek filmin üçe bölünmesi akıllıcadır ve romanın yapısına uygundur. Aksi hali zaten gerçek bir acemilik olurdu. Öncelikle parasal açıdan: Her sene tüm çekim ekibine, prodüksiyona, post-prodüksiyona vs. para ayırmak filmin maliyetini arttırırdı. İnsan faktörü açısından: Başlayıp biten tek öykünün kahramanlarını canlandıran oyunculardan birinin veya yönetmenin başına bir iş gelse proje zarara uğrardı. (ilk iki bölümde Frodo rolünde izlediğimiz Elijah Wood'un herhangi bir sebeple 3. filmde rol alamayacağını düşünün.)

Filmin gösterilme yerine gelince 16 Aralıkta İngiltere'de gösterime girmesi Tolkien'e bir saygı duruşu olsa da İngiliz seyircisinin iyi bir pasta olmasına da dayanır. Star Wars Episode 1'ın İngiliz ekonomisini uğrattığı zararın (insanlar işten kaçıp sinemaya gitmişti.) yapımcıların iştahını kabartmaması söz konusu olamaz. (Bu, aynı zamanda Star Wars'a bir meydan okumadır.) Gösterim zamanı da iyi bir pazarlama stratejisini gösterir. Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki "Yüzük Kardeşliği", aksiyon bakımından, romanın en zayıf halkasıdır. Ancak Peter Jackson, bu en zayıf halkayı, çok sıkı bir açılış vuruşu haline getirmiştir. Gösterim zamanı stratejisinin işe yaraması tamamen Jackson'ın ellerindeydi ve O, bu stratejinin işlemesi için gerekeni fazlasıyla yaptı. İyi bir açılış yapılmasaydı film ticari açıdan tam bir fiyasko olurdu. İlk gösterim, seyircinin fantastik filmlere açlığının yoğun olduğu bir döneme geldi. Episode 1'ın ticari açıdan olmasa da, getirdiği büyük hayal kırıklığı fantastik sinema sevenlerini bir boşluğa düşürmüştü. Episode 1'ın bir facia olmasına rağmen "Yüzük Kardeşliği"nin Episode 2'ya denk getirilmemesi de önemli bir zamanlamadır. Gösterim tarihi, merak stratejisinin bir devamıdır. Birer sene arayla filmin gösterilmesi hem her filme olan merak ve ilgiyi arttırır hem de her film için gerekli olan pazarlama ve reklamın yürütülmesi için gerekli zamanı ayırır. Bu tip filmlerin geliri sadece sinema salonları değildir. DVD satışları, TV haklarının satışı, oyunlar vs. filmin diğer gelirleridir. Üç filmi de yakın zamanda piyasaya sürmek, altın yumurtlayan tavuğu kesmek demektir. Yapımcı firma tek bir filmden üç sene boyunca para akışını sağlamış durumdadır. (Benim aklımın alamadığı da başlangıçta bazı yapımcıların bu filmi çekmeyi reddetmesidir.)

İşte şimdi (bence) işin en heyecanlı kısmına geldik: Farkında mısınız bilmiyorum ama şu an gerçek anlamda bir yıldız savaşlarının başlangıcına tanık oluyoruz. George Lucas, Steven Spielberg, James Cameron ve Peter Jackson arasında önemli bir soğuk savaş başlamış durumda. George Lucas, Episode 1'ın ticari açıdan olmasa da Star Wars ruhu açısından bir felaket olduğunun farkına vardı. Lucas, "Eğer Episode 1'daki gibi bir Star Wars bekliyorsanız yanılıyorsunuz." diyerek Episode 2'da seyircisinin gönlünü alacağını söylüyor. Spielberg, Harry Potter'ı çekmeyi redderek "İnsanlar benden daha fazlasını bekliyor." mesajını açıkça dile getirdi. Cameron ise ta 1997'de "dünyanın karılıyım." diyerek meydan okumuştu. Peter Jackson tarafında ise durum şöyle: Bu isimler yanında Jackson epik sinemada tam bir çaylak. Ancak Yüzüklerin Efendisi açılışı, büyük bir rakibin geldiğini avaz avaz bağırmış oldu. Jackson, iki sene filmin kaymağını yiyeceği halde "bundan sonra ne yapacağımı bilmiyorum." diyerek nasıl bir rekabete girdiğinin bilincinde olduğunu gösteriyor. Çünkü bundan sonra herkes ondan önemli eserler bekliyor. Ben, her ne kadar Star Wars fanatiği olsam da Episode 1 rezaletinden sonra, gönlüm Star Wars'da ama desteğim Jackson'da olarak gelişmeleri takip edeceğim. Çünkü Peter Jackson'ı yepyeni ve bu noktayı çok daha önceden hak etmiş bir "ruh" olarak görüyorum.
 

Geri Anasayfa



ANASAYFA | KÜNYE | EDEBİYAT | SİNEMA | MÜZİK | KİTAP | ARŞİV