« Anasayfa | Künye | Arþiv 29 Mart 2024, Cuma
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köþe
40PENCERE
Ýki Nokta Üst Üste
Esma Ürkmez
Matbaadan Tanýtýma Koþ!

Yeþilde Durmak
Hale Sert
Kanaviçe

Olay Yeri Ýnceleme
Zehir Hafiye Battal Küttab
Tezekten Terazi ya da Çok "hit" Alan Hep "týklanan" Yazý Budur!

[ Kitap -> Ekstra ]

Kumrunun Donu ve Bir Paradoks

Atalay Girgin

07.02.2006 - 14:14

Daha ilk satýrda belirteyim ki, bu bir 'tanýtým' yazýsý deðil. Aksine, bir romanýn 'tanýtým'ýna iliþkin yazýlara damgasýný vuran bir kavram üzerine; bu kavram baðlamýnda da sormaya, sorgulamaya yönelik... Dahasý bu romanýn, 'nesneleþme'ye, 'nesneleþtirmeye' olumsuzluk atfederek yadsýmaya çalýþan her 'tanýtýmcý'sý tarafýndan, kaçýnýlamaz bir biçimde, nesneleþtiriliþi üzerine. Paradoks da bu. Romanýn adý 'Kumru Ýle Kumru'... Baþlýkta 'donu' söz konusu edilen Kumru ise, romanýn temel karakterlerinden birinin adý.

'Kumru Ýle Kumru' Tahsin Yücel'in son romaný... Yayýnlandýðý günden bu yana, hakkýnda birçok yazý yer aldý, dergi ve gazetelerde. Ve bu yazýlarýn geneli, romanýn eleþtirel ve bütünsel bir deðerlendirilmesinden çok, onun 'tanýtýmý'na dönüktü. Bu 'tanýtým' yazýlarýnýn geneline damgasýný vuran da 'nesneleþme' kavramýydý. Bu kavram, neredeyse, tüm romaný anlamanýn ve anlamlandýrmanýn temel anahtarý gibi sunuldu okura.

Hatta bunlardan birinde, Hürriyet Gösteri dergisinin Þubat 2005 tarihli sayýsýnda yer alan 'Tahsin Yücel'in Kumru Ýle Kumru romanýnda nesne ve nesneleþme' baþlýklý ve Sadýk Aslankara imzalý yazýda, Kumru'nun paçalý donunu çýkarýp, Tuna hanýmýn donunu ve memeliðini giymeye baþlamasý bile 'nesneleþme' olarak niteleniyordu. 'Nesneleþme' ise, olup olamayacaðý bir yana, günümüzde varlýðý tartýþýlmaksýzýn kabul edilmesi gereken bir olumsuzluk hali olarak sunuluyordu. Ki Aslankara'ya göre, o her yerdeydi ve "her birimiz boynumuzdaki bu kara çelenkle dolaþýyor"duk zaten.

Öte yandan Sadýk Aslankara, romanýn 115. sayfasýndan yaptýðý alýntýnýn ardý sýra da, "Bunun bir yaný, özde aidiyete dayalý benzeþim duygusunu öte yaný ise yerine geçmeye-koymaya dayalý özdeþim duygusunu getiriyor görüldüðünce. Nesneleþme, kuramsal temelde daha baþka nasýl dile getirilebilir ki?" diyerek, hem nesneleþmeden ne anladýðýný hem de bunun, sanki, baþka türlü dile getirilemeyeceðini bildirir okura. Ki böylece, 'nesneleþme' kavramýnýn romanda, 'kuramsal temelde' ve neliði düzeyinde içkin kýlýndýðýna iþaret eder. Hatta, romanýn "'nesneleþme' olgusuna" özgülendiðini söylemenin daha doðru olacaðýný belirtir.

Ve Aslankara, nesneleþmenin "ardýndan bir yabancýlaþmanýn gelmemesi olasý mýdýr artýk; bu çerçevede nesneleþmenin sanrýlarla kucaklaþmamasý düþünülebilir mi?" sorularýna içkin kýldýðý kendi yanýtýný, sorularýn soruluþ biçimiyle okura da verdirtmeye yönelir. Ki kendi yanýtý, "evet" ya da "bilinemez" olmadýðýna göre, "hayýr"dýr.

Bu girizgâh için son bir belirleme: Sadýk Aslankara, gerçeklikten romanýn evrenine, romanýn evreninden gerçekliðe yöneliþlerinde izlediði, bir yandan bazen indirgemeci bazen de genellemeci yaklaþýmýyla, diðer yandan da, sanýrým ki hem 'nesneleþme'ye hem de yayýncýnýn, romanýn reklamlarýnda öne çýkardýðý "yabancýlaþmanýn tamamlayýcýsý eþyalaþma" temasýna baðlý kalma kaygýsýyla olsa gerek, ayný yazýda çeliþkiye düþer. Bir yerde, nesneleþmenin "ardýndan bir yabancýlaþmanýn gelmemesi olasý mýdýr artýk" derken; bir baþka yerde, yabancýlaþmanýn ardýndan nesneleþmenin geldiði düþüncesiyle, insanýn "gereçlere yabancýlaþýp, kendisini bunlara yatkýnlýk içinde teslim ediverdi"ðini (*) belirtir. Ki bu bariz bir çeliþki, bariz bir tutarsýzlýktýr. Bütünsel olarak gerçekliði açýklama giriþiminde ya da bu gerçekliðin farklý alanlarý arasýnda bað kurma yöneliþinde, aklýný ve düþünmesini, bu bir kavram da olsa, herhangi bir varlýða endeksleyen, herhangi bir varlýðýn ipoteðine veren, her insanýn yaþayabileceði türden bir tutarsýzlýk, bir çeliþkidir bu.

'KUMRU ÝLE KUMRU' BÝR VAROLAN MI YOKSA NESNE MÝ?

'Kumru ile Kumru', Tahsin Yücel tarafýndan önce düþünsel düzeyde tasarýmlanýp nesneleþtirilen sonra da özelde roman olarak, genelde ise bir varolan olarak ortaya konan bir nesnedir. Her nesne, ister düþünsel olsun, isterse bilincimizden baðýmsýz olsun, ayný zamanda bir varolandýr. Ancak her varolan ayný zamanda bir nesne deðildir. Çünkü hiçbir varolan kendi baþýna ve kendinde bir þey olarak, 'nesneleþme' yeteneðine haiz deðildir; nesneleþemez.
'Kumru Ýle Kumru' da, yazarýnca son noktasý konulduðu ve "bitti" denildiði andan itibaren, yazarýndan baþka hiçbir kimse bilmiyor bile olsa, artýk o, özel anlamda edebiyatýn, sanatýn gerçekliðine; genel anlamda ise toplumun, bilinen ve bilinemeyen boyutuyla dünyanýn, hatta evrenin gerçekliðine katýlan bir varolandýr. Ki bu düzeyde, 'Kumru Ýle Kumru'nun bir nesne oluþu ve onun yeniden nesneleþtirilebilirliði, yalnýzca Tahsin Yücel için geçerlidir; çünkü tamamlanýþýnýn ardýndan, yazarýndan da baðýmsýzlaþýr o.

Yazar, romaný yayýnevine teslim ettikten sonra ise, o, yayýncý tarafýndan da olumlu ya da olumsuz anlamda nesneleþtirilebilir bir nesne haline gelir. Diyelim ki, 'Kumru Ýle Kumru'da olduðu gibi, hem yazarýnýn adýna ve tanýnmýþlýðýna, hem de romanýn niteliðine ya da yazarý tanýmasa bile yalnýzca "eserin niteliðine binaen" yayýncý tarafýndan, "Bu roman güzel. Çok iyi iþ yapar; satar ve para kazandýrýr" denilerek olumlu anlamda nesneleþtirildi ve basýmýnýn yapýlýp yayýnlanmasýna karar verildi. Sonra da, yine diyelim ki, matbaaya gönderilip, "çok iyi iþ" yapacak olmasýna istinaden, on binlerce adet bastýrýldý. Bu durum, söz konusu romanýn, on binlerce okur tarafýndan nesneleþtirilen bir nesne haline geldiðine mi delalet eder? Elbette ki hayýr. Bu yalnýzca, basýmý yapýlan romanýn, birer varolan olarak depoda ya da daðýtýmý yapýlmýþsa kitapçý raflarýnda duran, on binlerce nüshasý olduðuna iþaret eder. Basýlan kitabýn, tesadüfen ulaþmýþ olanlar dýþýnda, geniþ okur kitlesi tarafýndan nesneleþtirilen bir nesne haline gelebilmesi için, baþkalarýnca da yeniden nesneleþtirilip sunulmasý gerek daha.
Bu baþkalarý ise reklamcý ve tanýtýmcýlardýr. 'Kumru Ýle Kumru' da bu yeniden nesneleþtirilme sürecinden geçmiþ ve hâlâ da geçmektedir. Yayýncýsý, "yabancýlaþmanýn tamamlayýcýsý eþyalaþma" temasý ekseninde nesneleþtirip reklamlarla sunar okura. Tanýtýmcýlarý ise, 'nesneleþme'yi, nesneleþtirmeyi olumsuzlamalarýna raðmen, örneðin Sadýk Aslankara'nýn yaptýðý gibi, "çaðýmýza sunulmuþ trajedik, kapkara bir çelenk olarak alabilirler pekala 'Kumru Ýle Kumru'!" ya da "'Kumru Ýle Kumru'nun bir Charles Chaplin klasiðine döndüðü unutulmamalý" diyerek nesneleþtirirler onu. Çünkü, olumlu anlamda deðerli ve çarpýcý niteliklerle nesneleþtirilip deðerli bir nesne olarak sunulmadýðý sürece, bir kitabýn okunmasýný ya da herhangi bir malýn hýzlý bir biçimde tüketilmesini saðlamak olanaklý deðildir. Bundan dolayý, okunmasý gereken bir kitap olarak nesneleþtirilip bir nesne kýlýnmasý gerekir. Aksi halde, kitapçý raflarýnda ya da depolarda bir varolan olmaktan öteye geçemez.
Bundan dolayýdýr ki olaný tükettirebilmek, varolanlarý anlamak ve anlamlandýrýp yeni þeyler üretmek, gerçekliðe yeni varolanlar katabilmek için de olsa nesneleþtirme kaçýnýlmazdýr. Çünkü nesneleþtirilmemiþ olan, 'þey'liðiyle kaim olan hiçbir þeye iliþkin bildirimde bulunulamaz. Bu noktada nesneleþtirme, insanýn, geçmiþten bugüne, bulunduðu en küçük alandan baþlayarak, çevresinde varolanlara doðru ya da yanlýþ, olumlu ya da olumsuz deðer ve nitelikler atfederek tüm yeryüzünü, adým adým evreni, kendi düþünsel, duygusal ve bedensel boyutuyla üretim ve tüketim zincirine eklemleyerek, kendini var kýlma, kendisi gibi olanlarý koruma, yaþatma, mutluluk ve refahýný saðlama ve ayný zamanda da biçimlendirme eylemliðini içerir. Ýnsan, nesneleþen, eþyalaþan bir varlýk deðil; aksine nesneleþtiren ve eþyalaþtýran bir varlýktýr.
Genelde 'tanýtýmcýlarýn özelde ise Sadýk Aslankara'mn, bir yandan 'nesneleþme'ye ve nesneleþtirmeye olumsuzluk atfederken, diðer yandan nesneleþtirmede bulunma paradoksuna düþmelerinin nedeni de burada gizlidir. Çünkü onlar, 'Kumru Ýle Kumru'yu olumsuzluk niteliði yükledikleri bir kavram ekseninde anlamaya, anlamlandýrmaya ve dahasý bu kavram ekseninde de potansiyel okur kitlesine algýlatmaya yönelmiþlerdir.

Özellikle Aslankara, kendisini öylesine kaptýrýr ki bu kavrama, sanki onu camlarý renkli bir gözlük gibi kullanmaya yeltenir ve tabiri caizse baktýðý her yerde ayný rengi görürcesine, Kumru'nun don ve memelik kullanmaya baþlamasýnda bile nesneleþmenin örneðini görür. Týpký, elindeki tek araç çekiç olanýn herþeyi çivi olarak algýlayýp çakmaya yeltenmesi misali...

KAVRAMLAR NE GÖZLÜKTÜR NE MAYMUNCUK

Oysa kavramlar ne gözlüktür ne de maymuncuk... Kavramlarý, her kapýyý açmak için kullanýlan basit maymuncuklara dönüþtüremezsiniz. Herhangi bir kavramý, toplumsal gerçekliði anlamanýn, anlamlandýrmanýn ve açýklamanýn anahtarý kýlamazsýnýz. Keza bu bir roman evreninin gerçekliði için de geçerlidir. Kavramlar uygun yerde ve uygun zamanda kullanýldýðýnda iþlevseldir. Çünkü onlar düþünmemizin temel birimleridir. En genel haliyle, olaylarýn, olgularýn, durumlarýn, nesnelerin, vb zihnimizdeki tasarýmýdýr. Kimi kavramlarýn hem neliði hem de gerçekliði vardýr. Kimi kavramlarýn ise neliði olsa da gerçekliði yoktur. Salt düþsel, düþünseldir.

Bundan dolayýdýr ki, kavramlarla düþünüyor olmak yetmez. Kavramlarý da düþünmek gerek. Onlarýn neliklerini, gerçekliklerini, yani herhangi bir varlýða delalet edip etmediklerini de düþünmek, sormak, sorgulamak gerek. Yoksa yerli yersiz kullandýðýnýz ayný kavram gelir sizi vuruverir en olmadýk zamanda...

Son söz: 'Tanýtýmcýlarýn, 'Kumru Ýle Kumru'yýý, olumsuzluk niteliði yükledikleri 'nesneleþme', 'nesneleþtirme' kavramý ekseninde tanýtmalarý üzerine yazýlan ve bir nesneleþtirme olan bu yazý, bazý 'tanýtýmcýlarýn, romaný, neliðini dikkate almaksýzýn 'trajik', 'trajedik' kavramlarýyla nesneleþtirmelerini de içerebilirdi. Ancak þu anda daha fazla uzatmak istemiyorum.

*) Sadýk Aslankara, Hürriyet Gösteri Dergisi, Þubat 2005, s. 10. Bu dipnotu herhangi bir tahrifat iddiasýna yer býrakmamak için veriyorum. Çünkü, Sadýk Aslankara'nýn devrik bir biçimde kurduðu, "Gereçlere yabancýlaþýp, kendisini bunlara teslim ediverdi yatkýnlýk içinde..." cümlesini, ben, herhangi bir anlam kaymasýna yol açmaksýzýn ayný sözcüklerle ama bazý sözcüklerin yerlerini deðiþtirerek kullandým.

Kumrunun Donu ve Bir Paradoks, Atalay Girgin, Hürriyet Gösteri , Eylül 2005 , Sayý: 273 , Sayfa: 66-67.

Tahsin Yücel'in son romaný Kumru ile Kumru medyada çokça tanýtýldý ve konuþuldu. Atalay Girgin nesneleþme kavramý etrafýndaki bu romanýn nesneleþtiðine dair haklý bir eleþtiri sunuyor.  
40ikindi KitaplýðýTümü »

» Iþýk Yanar'ýn Ýkinci Romaný Çýktý: "Þemsiye Tamircisi"
» Bir Ýhtilalciden Dinlediklerim - Müfid Ekdal / Nuri Altun
» Tarihin Büyük Yalanlarý-Richard Shenkman / Nuri Altun
» Bütüncül Psikoterapi Ne Kadar Gerekli Ve Ne Kadar Mümkün? / Ali Ayten
» Kýsa 20. Yüzyýl Tarihi: 1914-1991 Aþýrýlýklar Çaðý / Seda Yaþar
Bize GelenlerTümü »

» Kahraman Üzerine Dersler / Oðuz Karakaþ
» Görsel Þiirin Ýlk Kitabý: Dada Korkut
» Makyaj Hatasý / Yavuz Altýnýþýk
» Oluþ ve Bozuluþ / Ýbn Sina
» Hiç / Merih Günay
"Kitap"lý SohbetlerTümü »

» Bir Kütüphanenin Serencamý ve "Yazma"larýn Açýlan Bahtý...
» Ýsmail Kara: "Türkiye'de sosyal bilimciler ilkokul düzeyinde ilmihal bilgisine bile sahip deðiller!" / Röportaj: Önder Deligöz
» Ýletiþim Yayýnlarý Editörü Ali Artun: "Sanat hayata tekrar kök salmalý" / Röp: Barýþ Yýldýrým
» "Surre-i Humayun'la yaþanan güzelliði yeniden yaþamak mümkün" / Röportaj: Yüsra Mesude
» Ýsmail Bilgin: "Safiye Hüseyin'leri Yeterince Anlatamadýk"

Yorum yazabilmeniz için üye olmanýz gerekiyor. Üye olmak için týklayýn.

(Üye iseniz sayfanýn en üstünde sað tarafta yer alan kýsýmdan giriþ yapmalýsýnýz.)


Henüz yorum yapýlmamýþ.

Üye Giriþi
Kullanýcý adý
Þifre
Beni hatýrla
Þifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantý (10.12.2013 - 17:25)
tek söðüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoþ bir yazý (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
iþte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELÝF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!