« Anasayfa | Künye | Arşiv 28 Mart 2024, Perşembe
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Kulak Arkası
Nurullah Turan
Birkaç "Bir"

Bolâhenk
Ahmet Çalışır
Mevlevî Âyini: Türk mûsikîsinde bir form

[ Müzik -> Ekstra ]

Juilliard Konuşması

John Cage

26.02.2008 - 11:42

Geçen kış Zen Budizmi üzerine yaptığı bir konuşmada, Dr. Suzuki dedi ki: "Zen öğrenmeden önce, insan insandır ve dağ dağdır. Şey öğrenirken şeyler karmakarışık hale gelir: Kişi neyin ne ve hangisinin hangisi olduğunu tam olarak bilemez. Zen öğrendikten sonra, insan insandır ve dağ dağdır."

Konuşmadan sonra şu soru soruldu: "Dr. Suzuki, Zen öğrenmeden önce insanın insan ve dağın dağ olması ile Zen öğrendikten sonra insanın insan ve dağın dağ olması arasındaki ayrım nedir?" Suzuki yanıtladı: "Bütünüyle aynı, yalnızca ayaklarınız bir parça yerden kesilmiştir."

Müzik öğrenirken şeyler açık değildir. Müzik öğrendikten sonra insan insandır ve ses sestir. Başlangıçta kişi bir sesi işitir ve anında onun bir insanoğlu ya da görmeye çalışacağı herhangi bir şey olmadığını söyleyebiliriz; yüksektir ya da kısık belli bir ses rengine ya da ses yüksekliğine sahiptir, belli bir zaman dilimi boyunca sürer ve kişi onu işitebilir. Derken kişi ondan hoşlanıp hoşlanmadığına karar verir, ve derece derece sevdikleri ve sevmediklerinin kümesini oluşturur. Müzik öğrenirken şeyler azıcık karışır. Sesler artık sadece ses değil, harflerdir: A, B,C, D, E, F, G...Diyezler ve bemoller. İki, dört hatta beş oktav aynı harfle anılır. Bir ses bir harfe sahip olamayacak kadar talihsizse ya da çok karmaşık gözüküyorsa, sistemden hemen atılır: Gürültüdür ya da müzik-dışıdır (unmusical). Kalan ayrıcalıklı tonlar, makam ya da gamlarda ya da bugünlerdeki gibi dizilerde düzenlenir ve besteleme denilen soyut etkinlik başlar. Yani bir besteci sesleri, bir düşünceyi ya da bir duyguyu veya bunların bütünleşmesini dışa vurmak için kullanır. Müziksel bir düşünce sözkonusu olduğunda, kişiye denir ki, seslerin kendileri artık önemsizdir; 'hesaba katılan' onların ilişkileridir. Ve sonuçta bu ilişkiler hayli basittir: Bir kanon, liderini izle oyununu oynayan çocuklar gibidir. Bir füg daha karmaşık bir oyundur, ama basit bir sesle bozulabilir. Örneğin, bir itfaiye sireninden ya da geçmekte olan bir geminin düdüğünden. Müziksel düşünce ne olursa olsun en büyük hüner, bu düşünceyi taşımış olan bestecinin ne denli zeki olduğunu gösterebilmektir; müziksel düşüncenin ne olduğunu araştırmanın en kolay yolu da kendinizi, bir sesin işitilecek bir şey olmaktan çok görülecek bir şey olduğunu düşüneceğiniz bir kafa karışıklığı durumuna sokmaktır. Bir müziksel duygu sözkonusu olduğunda, yine sesler önemsizdir, dikkate alınan anlatımdır. Ama duygunun müziksel anlatımı sözkonusu olduğunda en büyük hüner, onu taşımış olan bestecini ne denli duygusal olduğunu göstermektir. Bir bestecini kendine ne denli duygusal olduğunu kanıtlayışını anlamak isteyen birisi, bestecinin karıştırdığı nihai kafa karışıklığı kadar kafasını karıştırmalı ve sesleri hiçbir şekilde ses olarak değil de Beethoven olarak tasarlamalıdır, yani insan insan değil, ama sestir.

Herhangi bir velet durumun böyle olmadığını bize söyleyecektir. Bir insan bir insandır ve bir ses de bir sestir. Bunun farkına varmak için kişi müzik öğrenmeyi bırakmalıdır. Müzik öğrenmek için dünya kadar zaman var, yaşamak içinse hemen hiç. Yaşamak her bir anda oluşur ve o an hep değişir. Yapılabilecek en akıllıca şey, kişinin kulaklarını anında açması ve bir sesi , tipin teki onu mantıksal, sembolik ya da soyut bir şeye dönüştürme şansı bulmadan, birden işitmesidir.

Ses sestir, insan da insan, ama şimdi ayaklarımız biraz yerden kesilmiş durumda. Belki de bu, Blythe'nin Haiku adlı kitabındaki cümlesini anlaşılır kılar: "Sanatçının en büyük sorumluluğu güzelliği saklamaktır." Şimdi, bir saniye için önemli soruların ve istenen bu büyük içtenliğin neler olduğunu düşünelim. Asıl soru, yalnızca güzel olmayıp çirkin de olanın, yalnızca iyi olmayıp şeytanca da olanın, yalnızca doğru olmayıp bir yanılsama da olanın ne olduğudur. Feldman'ın gölgelerden söz etmiş olduğunu hatırladım şu an. Seslerin sesler değil, gölgeler olduğunu söylemişti. Onlar kesinlikle sestir ki bu yüzden gölgedir de; her bir şey hiçliğin yankısıdır. Yaşam, Morton Feldman'ın bir parçasına çok benzer şekilde sürüp gidiyor. Birisi kalkıp oradaki seslerin hiç de ilginç olmadığını söyleyerek buna karşı çıkabilir. Bırakın çıksın. Bir dahaki sefere parçayı duyacaktır.

Sürmekte olan hiçlik, sessizliğe batmaktan söz ederken Feldman'ın anlatmaya çalıştığıdır. Ölümün onaylanışı tüm yaşamın kaynağıdır. Öyle ki, bu müziği dinlerken kişi, yaklaşan ilk sesi bir tramplen olarak kullanır; ilki bizi hiçliğe fırlatır ve bu hiçlikten diğer bir başkası doğar, vs; dalgalı akım gibi. Hiçbir ses kendini yok eden sessizlikten korkmaz. Ve sese gebe olmayandan sessizlik doğmaz.

Çeviri: Hira

(Çalıntı Dergisi'nin Aralık-Şubat 2005 tarihli 19. sayısından alınmıştır.)

______________________________

[*] Modern müziğin uslu düşünürlerinden biri olarak tanınan John Cage'e ait bu metin, öğrencilerin çağrısı üzerine düşünürün Juilliard müzik okulunda yaptığı konuşmanın ilk bölümünü oluşturuyor. 4 sütundan oluşan bu konuşma metnini asıl ilginç kılan şey ise David Tudor'un piyanoyla konuşmaya eşlik etmesi ve bir müzik parçasıymışcasına kronometre tutularak okunmuş olması.. Mezkur metin, Cage'in "A Year From Monday" adlı kitabından çevrilmiş.

Geçen kış Zen Budizmi üzerine yaptığı bir konuşmada, Dr. Suzuki dedi ki: "Zen öğrenmeden önce, insan insandır ve dağ dağdır. Şey öğrenirken şeyler karmakarışık hale gelir: Kişi neyin ne ve hangisinin hangisi olduğunu tam olarak bilemez. Zen öğrendikten sonra, insan insandır ve dağ dağdır."  
EkstraTümü »

» Cohen Nihayet Geliyor / Sadık Yalsızuçanlar
» 'Tom Amca Cazı' Tutmadı, Siyah Müzik Köklerine Dönüyor / Halil Turhanlı
» Neriman Hanım'ın Ölümü / Gökhan Özcan
» Zaman, Mekân ve Müzik / Rengin Soysal
» Ey Vefasız Yolcu! / Gökhan Özcan
Müzik DünyasındanTümü »

» Abbey Road'un Etkisi Sürüyor
» Cazdan Habersiz Kalmayın
» Albüm Kapaklarında Eskiye Dönüş
» Grammy Müzesi'nde Müziğe Dair Herşey
» Nintendo Wii'yle Orkestramı Kurup Yönettim / Hakan Gence
Albüm TanıtımlarıTümü »

» İstanbul'a Senfonik Üçleme
» Yıllar Sonra Yeniden
» Dostlar Onu Hatırladı
» İncesaz, Kalbimizdeki Denize Yelken Açtı
» Oralara, Buralara, Uzaklara

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!