VAKİT
GEÇ Mİ OLDU?
Ahu
Eryürük
Karanlıkta
yakamozu seyrederken başımı kaldırıp aya baktığımda
onun da için için ağladığını gördüm. Oysa yine
de aydınlatıyordu bizi, hatta denizin üzerine gönderdiği
ışığın dansıyla oyalıyordu benliğimizi...
Karanlıkta yakamozu onunla seyrettim. Kah konuştuk,
kah gökyüzüne baktık, öylesine... Kah sarıldık...
Denizdeki dalgalar gibiydik. Ufak bir rüzgarla
hareketlenen, usulcacık kıyıya vuran, bir o yana bir
bu yana beraberce savrulan, ışıl ışıl, hararetli
dalgalar... Çok şey vardı anlatacağımız
birbirimize... Elbette saatler yetmezdi. Yeteceğini
bilsek daha mı mutlu olacaktık sanki?..
Konuşurken karşı tarafta oluşturduğum hayranlık
beni daha fazla konuşmaya teşvik etti. Bir yandan da
kendi hakkımda çok fazla şey anlatmaktan korkuyordum.
Anlattıklarım ölçüsünde, hatta biraz daha
inceleyerek ve beni gözlemleyerek kişiliğimin
krokisini çıkarıp beni kolayca kırabilirdi. Diğer
yandan sırf hayranlığının sona ermemesi için
olayları abartmaktan çekiniyordum. Aslında onun gibi
biri olduğumu, onun da toplumdaki diğer insanlar gibi
olduğunu, ve her insanın başarılar kazanırken çok
değer verdiği şeyleri kaybedebileceğini anlatmaktı
amacım... Ne olursa olsun kendisi gibi olmasını
tekrarlayıp durdum. Kendiyle beraber yaşayabilen,
kendine yetebilen, kendi kendini onarabilen, aynada
kendisine gülümseyebilen, kısacası kendiyle mutlu
bir insan profili... Tek başına sinemaya gitmekten sıkılmayan,
yalnız geçirdiği saatlerde hayaller kurabilen ve
hayallerini gerçekleştirmek için ille de bir başkasına
ihtiyaç duymayan biri... Toplum içinde yaşayan ve
herkesle anlaşma başarısına sahip; ama kendi içinde
tekliği yaşayan bir insan... Etrafındaki her bireyin
nelerden hoşlandığını tahmin eden ve onları küçük
sürprizlerle mutlu eden, herkesle paylaştığı farklı
noktalar olan; ama kimseye bağlanmayan biri...
Tüm bunlardan bahsederken, karşımda, ayın kızıllığı
altında oturan ve inanç dolu gözlerle gözlerimi
izleyen bir insan gördüm ve tüm konuştuklarımı boş
olduğunu düşündüm. İnsan sevgiyi yaşamadan ve
sevgiyi ona yaşatana hissettiklerini aktaramadan ne
kadar tırmalasa da hiçbir ağaca tırmanamıyor. Ben,
içimde sevgi özlemiyle büzüşmüş kalbim, dışımda
dimdik bir iskeletle dolaşırken zayıflıklarımı gölgeme
saklayıp gülücüklerimle etrafı şenlendiriyorum.
Oysa gölgem hep peşimde... Bense gölgemdeki karayla
birleşerek ortaya farklı bir renk çıkarmak yerine
her koşulda karaya baskın bir renk arıyorum, bunun mümkün
olmadığını bilerek... İnsanlara mutluluk dersi
veriyorum, hep imkansızın peşinde koşmaktan mutsuzluğa
ulaşmış olsam dahi...
Artık yüzümde yayılan tebessümün uzun süreli
olmasını istiyorum. Anlık duygularla tükenmek değil
arzuladığım... Belki huzurlu bir kahvaltı, dalgalara
bakarak... Belki uzun bir yürüyüş, kalabalıkta olsa
bile... Belki bir külah dondurma, sokakta selpak satan
çocukla paylaşabileceğim... Tüm bunları yaşasam da
tek başıma, yine benim gibi tek başına yaşayabilecek
birini arıyorum yanımda; aynı şeyi ayrı insanlar
olarak yaşayıp da ayrı ayrı anlatabileceğimiz,
birbirimize... Yanyanayken iki ayrı insan olup yalnızken
onunla bir olabileceğim biri...
Gece ilerliyor ve ben arıyorum. Vakit çok mu geç
oldu?..
31/07/1999 19:00
|