Yıl:1 Sayı:1  NİSAN 2000

Editörden
Künye
Yazılar - Şiirler
Kültür - Sanat
Mizah

Röportaj

Sağlık
Sizden Gelenler

Anasayfa

 

 
 
 

VAKİT GEÇ Mİ OLDU?

Ahu Eryürük

Karanlıkta yakamozu seyrederken başımı kaldırıp aya baktığımda onun da için için ağladığını gördüm. Oysa yine de aydınlatıyordu bizi, hatta denizin üzerine gönderdiği ışığın dansıyla oyalıyordu benliğimizi...

Karanlıkta yakamozu onunla seyrettim. Kah konuştuk, kah gökyüzüne baktık, öylesine... Kah sarıldık... Denizdeki dalgalar gibiydik. Ufak bir rüzgarla hareketlenen, usulcacık kıyıya vuran, bir o yana bir bu yana beraberce savrulan, ışıl ışıl, hararetli dalgalar... Çok şey vardı anlatacağımız birbirimize... Elbette saatler yetmezdi. Yeteceğini bilsek daha mı mutlu olacaktık sanki?..

Konuşurken karşı tarafta oluşturduğum hayranlık beni daha fazla konuşmaya teşvik etti. Bir yandan da kendi hakkımda çok fazla şey anlatmaktan korkuyordum. Anlattıklarım ölçüsünde, hatta biraz daha inceleyerek ve beni gözlemleyerek kişiliğimin krokisini çıkarıp beni kolayca kırabilirdi. Diğer yandan sırf hayranlığının sona ermemesi için olayları abartmaktan çekiniyordum. Aslında onun gibi biri olduğumu, onun da toplumdaki diğer insanlar gibi olduğunu, ve her insanın başarılar kazanırken çok değer verdiği şeyleri kaybedebileceğini anlatmaktı amacım... Ne olursa olsun kendisi gibi olmasını tekrarlayıp durdum. Kendiyle beraber yaşayabilen, kendine yetebilen, kendi kendini onarabilen, aynada kendisine gülümseyebilen, kısacası kendiyle mutlu bir insan profili... Tek başına sinemaya gitmekten sıkılmayan, yalnız geçirdiği saatlerde hayaller kurabilen ve hayallerini gerçekleştirmek için ille de bir başkasına ihtiyaç duymayan biri... Toplum içinde yaşayan ve herkesle anlaşma başarısına sahip; ama kendi içinde tekliği yaşayan bir insan... Etrafındaki her bireyin nelerden hoşlandığını tahmin eden ve onları küçük sürprizlerle mutlu eden, herkesle paylaştığı farklı noktalar olan; ama kimseye bağlanmayan biri... 

Tüm bunlardan bahsederken, karşımda, ayın kızıllığı altında oturan ve inanç dolu gözlerle gözlerimi izleyen bir insan gördüm ve tüm konuştuklarımı boş olduğunu düşündüm. İnsan sevgiyi yaşamadan ve sevgiyi ona yaşatana hissettiklerini aktaramadan ne kadar tırmalasa da hiçbir ağaca tırmanamıyor. Ben, içimde sevgi özlemiyle büzüşmüş kalbim, dışımda dimdik bir iskeletle dolaşırken zayıflıklarımı gölgeme saklayıp gülücüklerimle etrafı şenlendiriyorum. Oysa gölgem hep peşimde... Bense gölgemdeki karayla birleşerek ortaya farklı bir renk çıkarmak yerine her koşulda karaya baskın bir renk arıyorum, bunun mümkün olmadığını bilerek... İnsanlara mutluluk dersi veriyorum, hep imkansızın peşinde koşmaktan mutsuzluğa ulaşmış olsam dahi...

Artık yüzümde yayılan tebessümün uzun süreli olmasını istiyorum. Anlık duygularla tükenmek değil arzuladığım... Belki huzurlu bir kahvaltı, dalgalara bakarak... Belki uzun bir yürüyüş, kalabalıkta olsa bile... Belki bir külah dondurma, sokakta selpak satan çocukla paylaşabileceğim... Tüm bunları yaşasam da tek başıma, yine benim gibi tek başına yaşayabilecek birini arıyorum yanımda; aynı şeyi ayrı insanlar olarak yaşayıp da ayrı ayrı anlatabileceğimiz, birbirimize... Yanyanayken iki ayrı insan olup yalnızken onunla bir olabileceğim biri... 

Gece ilerliyor ve ben arıyorum. Vakit çok mu geç oldu?..

31/07/1999 19:00

 

 
Karanlıkta yakamozu onunla seyrettim. Kah konuştuk, kah gökyüzüne baktık, öylesine... Kah sarıldık... Denizdeki dalgalar gibiydik. Ufak bir rüzgarla hareketlenen, usulcacık kıyıya vuran, bir o yana bir bu yana beraberce savrulan, ışıl ışıl, hararetli dalgalar... Çok şey vardı anlatacağımız birbirimize... Elbette saatler yetmezdi. Yeteceğini bilsek daha mı mutlu olacaktık sanki?..
  

Ana Sayfa  l  Editörden  Künye  l  Kültür - Sanat  l  Mizah  l  Röportaj  l  Sağlık  l  Sizden Gelenler  E-Mail