KAR
M.
Bahaddin Koç
Kar
yağıyordu… Günlerdir ümitle, hasretle, özlemle
beklediği kar… İşte yağıyordu… Kurduğu
hayallerde kar, umut ışığı rolündeydi. Bunalıma
düştüğü zamanlarda, gözlerini kapatır, o eşsiz
doğa olayını hayal ederdi. Kar yağınca bütün
dertleri bitecek, beyaz; yaralarına ilaç olacaktı(!)…
Ama öyle olmadı, olamazdı da… İnsan oğlunun
makinelerle iç içe yaşadığı, duygusuz, ruhsuz ve
her türlü maneviyattan uzak bir çağda, kardan medet
ummak da ne oluyordu?.. Her şeye rağmen bozuk morali
biraz düzeldi, fakat dertlerini unutturmaya yetmedi.
Binlerce kar tanesinin birbirine temas etmeden gök yüzünde
raksetmesine benziyordu genç adamın beynini kemiren düşünceler…
Ve hepsi birbirinden öyle farklıydı ki…
'Kar'a baktı; yorgan gibiydi… Her şeyi öğretmeye
muvaffak oluyordu… Gece gibi… Ansızın, alelâde
bir kızı sevgilisine benzeten bir aşık gibi
irkildi… Hemen silip attı bu düşünceyi
zihninden… Hayır!.. Hiçbir şey benzeyemezdi
geceye… Sadece andırıyordu o kadar…
Son bakışlarını 'kar'a kilitledi genç adam… Bir
an için kar ile tek vücut olmayı düşündü ve
birdenbire, kendini bembeyaz yorganın üzerine bırakıverdi…
Hayret!.. Üşümüyordu… Hatta, içine ılıkça,
anlatılamaz bir duygunun aktığını hissediyordu…
Kar ile dosttu artık… Geceye ihanet etmeksizin…
Sonsuza kadar bu yeni dostuyla yaşamayı düşündü ve
öylece kaldı.
Ertesi gün, tan ağarırken tırmalayıcı siren
sesiyle mahalleyi ayağa kaldıran ambulans, karların
altında soğuk, kaskatı olmuş bir bedeni bilinmeyene
doğru götürüyordu…
|