Yıl:1 Sayı:1  NİSAN 2000

Editörden
Künye
Yazılar - Şiirler
Kültür - Sanat
Mizah
Röportaj
Sağlık
Sizden Gelenler

Anasayfa

 

  

 

 


SIRADIŞI BİR SABAH

Mustafa Dağar

Yine sıradan bir gün… Günlerden Pazartesi… Üzerimdeki yorganı kaldırıp uykulu gözlerle saatin 7:40 olduğunu görüp ani bir depresyon geçirerek kendimi lavaboda bulduğum haftanın bu ilk gününde okula gitmek için hazırlanırken, bir anda evin önünden geçenin "otobüs" olduğunu anlamamla birlikte belki de başıma gelecek olanları bilseydim hiç yola çıkmayı yeğlemezdim.

Üzerimi aceleyle giyinip dışarıya fırlamıştım. 97'yi kaçırdığım için 56'nın durağına doğru ilerledim ve otobüsün köşeden geldiğini gördüm. Elimi cebime attığımda biletimin olmadığını anlayarak bakkala koştum ve adamdan iki bilet istedim. Ve her zamanki gibi adam, üzerimdeki aceleyle giyilmiş pantolonumu, yarısı pantolonumun üzerine çıkmış okul kazağımı ve elimdeki üç-beş kitabı görüp "Öğrenci mi?" diye sordu. İşte o an içimden "Yok, valilere ayrılmış özel kontenjandan olsun" demek geçti ama durum sakıncalıydı. Çünkü adam baya irice biriydi… "Öğrenci" diye geçiştirip vakit kaybetmeden durağın yanına geldiğimde 56'nın tüm ihtişamıyla önümden geçtiğini görmez miyim?.. Artık arkasından bana da "Lânet olsun!" diye bağırmak kalıyordu. 

Yoldan geçenlerin hayretle bana baktıklarını görüp hemen dolmuş durağına doğru ilerledim. Şans eseri önümden dolu olarak geçen 8. dolmuşun durmasıyla dolmuştaki 20 kişinin içine kendimi attım. Dolmuş şoförünün sagital eksende hafifçe bir sallanma sonrası o meşhur vites atma hareketini gerçekleştirmesinden sonra bildik arabesk havalarına döndük. Dolmuşta klasik "dolmuş muhabbetleri"nin bini bir paraydı:

-Oğlum beni Aydınlık'ta indiriver…

-Aydınlık'tan on dakka önce geçtik abla…

-Yapma yaaa…

-Yaptım bile…

-Evladım, bu Sille Yolu'ndan geçer mi?..

-Yok amca, n'aarasın oralarda?..

Neyse, dolmuş muhabbetlerini bir kenara bırakıp zorlu maraton için hazırlandım. Çünkü dolmuş durağı ile okul arasında epey bi mesafe vardı. Acele ile saatime bakıp, saatin 8:30 olduğunu görünce hızlanarak okula doğru koşmaya başladım.

Koşarken dönem ödevimin elimden uçup çevre yolunun ortasına dağılmasına ve üzerinden Mercedes marka bir kamyonun geçmesine mi, yoksa Beşiktaş'ın Fenerbahçe'yi yenmesine mi ya da bugünün Pazartesi olmasına mı yanmamın gerektiğini düşünerek okulun kapısına ulaştım. İşte ne olduysa o zaman oldu. Arkadaşlarımın dışarıda dolaştıklarını, başlarında -sene içinde nadir rastlanan bir hadise olan derse hocanın gelmeyişinden dolayı- bir nöbetçi öğretmenin bulunduğunu görüp belki de hayatımda ilk defa bir dersin boş geçtiğine üzülmek bi yana, kahroldum…

 

Ana Sayfa  l  Editörden  Künye  l  Yazılar - Şiirler  l  Kültür - Sanat  l  Röportaj  l  Sağlık  l  Sizden Gelenler  E-Mail