Yıl:1 Sayı:4  KASIM 2000

Editörden
Künye
Kültür - Sanat

Röportaj

Adres Çubuğu
Arşiv

Anasayfa

 


İZLENCE


Mehmet HARMANCI

   

İÇİNDEN "KEMAL SUNAL" GEÇEN YAZI

Gecenin derin karanlığı... Otobüs ilerliyor. Ormanın içinden olduğumuzu biliyorum. Ama hiçbir şey göremiyorum. Sarp dağlara tırmanıyor, kavisli yollardan geçiyoruz. Bunu da görmüyor, biliyorum. Mersin istikametinden Konya'ya doğru gidiyoruz.

Yolculardan bir ben uyanığım. Kaptanla muavin sıkı bir sohbet demlemişler, coşkuyla konuşuyor, gevrek gevrek gülüyorlar. Sanki kaptanla muavinin değil de kırk yıllık iki ahbabın yıllar sonra görüşünce koyultuverdikleri muhabbetmiş hissi veriyor insana.

Uykusuzluğun sarhoşluğuyla zorunlu, davetsiz misafiriyim anlatılanların:

Kaptan yıllar önce yanında çalışan muavin Osman'dan bahsetmekte. Anlattığına bakılırsa pek gözaçık bir çocuk değilmiş Osman. Ama temiz yürekli, saf birisiymiş. Neyse bir gün ayrılmış Osman yanından, muavinlikten de. Ortalıktan kaybolmuş. Yıllar sonra kaptanımız yazıhanede otururken kapının önüne bir sıfır mercedes yanaşmasın mı! Şoför zıpladığı gibi açmış sağ arka kapıyı. İçinden kim çıksa beğenirsiniz: Osman. Şoföre göre 'salak', benim 
anladığıma göre çocuk saflığında Osman'mış şoförün kapı açtığı adam. Bizim kaptana da çok hürmet göstermiş, maddi destek çıkmış. Tabi kaptanı hayrete düşüren, o Osman'ın nasıl olup da bu Osman olabildiği. Öte yandan bu hikâyeyi 
bu denli içten anlatmasını gevrek gevrek gülmesini sağlayan da o Osman'ın bu Osman olabilmiş olması.

Kaptan anlattı (birkaç kez yaklaşık aynı hikâye, çoğalan anlamıyla sanki dua), muavin dinledi (inanılmaz bir zevkle nezaketen değil, yürekten). İkisi birlikte gülüştü (Hep aynı tonda gülebilmelerinden belli). Otobüs yuttu yolları. Ben uykusuzluktan kıvrandım.

Uykusuzluk bir yana yıllar önce yapılan bu yolculukta çakan bir şimşek ve geride bıraktığı bazı fikirler zihnimde dolanıp durdu. Terketmedi beni ve Kemal Sunal'ın vefatıyla bir gece yarısı yazmaya mahkum etti beni kendisine.

O zaman anlamıştım Kemal Sunal'ın anlattığı hikaye, çizdiği karakter; Tom Hanks'e Oskar kazandıran ve 'Amerikan Rüyası'nın gerçekleşme şartlarını kolaylaştıran, limitlerini aşağı çeken ödüllü film Forrest Gump'ın çocukça saflığa düzdüğü methiyeyi, iyiliğin başlı başına bir kazanç olduğu vurgusunu Forrest Gump'dan yıllar önce, bir çok örnekle anlatan hikâye ve karakterlerden başka neydi?

O aslında salak olarak aşağılanan ancak özündeki saflıktan dolayı salak değil saf olan insan tipinin salak olmadığını üstüne bastırarak öyle bir anlattı ki, onlarca/yüzlerce kere yayınlanmasına rağmen hala rating rekorları kıran izlenilirliğe kavuştu.

Uyanık geçinen avanaklara her seferinde iyi bir ders verdiği için aşağılanan kitle, özdeşleşme imkanı buldu onun çizdiği karakterlerle. Daha da önemlisi umutlandı. Yüreklendirildi. Çünkü epeydir kimse masal dinlemez/dinleyemez olmuştu. Ve iyilerin mutlaka mutlu sona ulaşacağı, iyiliklerin 
kaybolmayacağı, salaklığın değil ama saflığın hiç de fena bir şey olmadığı uzun zamandır dillendirilmiyordu. Sunal'ın filmlerinde belki de bunları bulduğumuzdan onları bu kadar sevebildik. Sevindik.

'Arabesk'(!)in bir açıdan ifade ettiği anlamı bir başka açıdan Kemal Sunal'ın filmleri yakaladı. 'Arabesk'(!)i sadece bir müzik yapıtı olarak dinlemediğimiz gibi Sunal'ın filmlerini de sadece bir film olarak izlemedik.

Muavin Osman'ın hikayesini şaşırarak ama umutla ve iştahla durmadan anlatabilmemizin, usanmadan dinleyebilmemizin belki de sebebi budur.

Yazarın izniyle Hece Dergisi'nin 44. sayısından alınmıştır.

 

 
Uyanık geçinen avanaklara her seferinde iyi bir ders verdiği için aşağılanan kitle, özdeşleşme imkanı buldu onun çizdiği karakterlerle. Daha da önemlisi umutlandı. Yüreklendirildi. Çünkü epeydir kimse masal dinlemez/dinleyemez  olmuştu. Ve iyilerin mutlaka mutlu sona ulaşacağı, iyiliklerin 
kaybolmayacağı, salaklığın değil ama saflığın hiç de fena bir şey olmadığı uzun zamandır dillendirilmiyordu.
  

Anasayfa l Editörden l Künye l Kültür - Sanat l Röportaj l Adres Çubuğu l Arşiv l E-Mail