Yıl:1 Sayı:4  KASIM 2000

Editörden
Künye
Kültür - Sanat

Röportaj

Adres Çubuğu
Arşiv

Anasayfa

 


YARARLI YAZILAR

Ahmet MURAT


Kitabın sonlarına doğru (192 sayfalık kitabın 170. sayfasında, diyerek durumu biraz netleştirelim) İbrahim Demirci'nin 'Bir Övgü Yazısı' ünvanlı yazısını okuyunca, bu kitap da böyle bir yazıyı hak ediyor diye düşündüm. Zaten kitap boyunca aldığım notları, kitap içinde dikkatimi uyandıran kısımlar için kullandığım 'kitap kavrama alfabe'mi gözden geçirdiğimde, bu kitabın bir yazı sınırları içinde tartışılmasının pek çetin bir iş olacağını bir daha anladım. Kitabın kapağında ve bir de 4. sayfasında okur, bu kitabı oluşturan yazıları 'deneme' türünün örnekleri olarak okumaya davet ediliyor olsa da ben 'eleştiri' sınıfına dahil edilebilecek olanların hayli fazla olduğuna inandığım ve de eleştiri üzerine bir eleştiri kaleme almanın zahmetinin farkında olduğum için kitapla ilgili olarak daha kalbî dikkatleri öne çıkaran bir yazının işimi kolaylaştıracağı düşüncesinde karar kıldım.

İbrahim Demirci'nin bir üslubu var. Eğer bir yazıda hem dil ile bağlantılı olarak daha yüzeyde ve hem de iç-mantıkla ilişkili olarak daha derinde olan iki üsluptan bahsedilebilirse, Demirci'de her iki anlamda da üslup var. Kelimeler arasından hangilerinin derde derman olacağı, hangilerinin görevlendirilmesinin yerinde olacağı konusunda kafa yoran yazarlardan, İbrahim Demirci... Yine kelime seçiciliğinin yanında önündeki konuyu içine çektiği mantık da özgün. Şöyle de denebilir: Yazmayı 'taze' kelimelerle kotarılan bir işlemden ibaret görenlerden de; iç-mantığı kelime seçmeyi becerememekten dolayı boğucu bir atmosferde hantallaşanlardan da ayrılıyor.

İbrahim Demirci'nin yazılarındaki işleyişin baskın bir özelliği var ki bu O'nun, bence yabancı dil bilmesinden kaynaklanıyor. Arapça'dan yaptığı çevirileri hepinizin ma'lumu (ve de mahbubu). Bir parantezin kendisini açmasına izin vererek ekleyelim: Burada da özgün bir durumla karşı karşıyayız. Şöyle ki; bir akademisyen olarak değil de bir sanatçı olarak edebiyatçının yabancı dil bilmesi ve bu bilgiyi akademik bir üretime alet etmemesi en azından farklı sayılmalı. Demirci, yazılarında özellikle Arapça bilgisinden (ki kendisi Fransızca da bilir) yararlanıyor. Kelimeden kelimeye ilmek atıyor, 'sarf'ın (hani şu meşhur oğlanın döne döne okuduğu 'bina'nın ait olduğu gramatik yapı) Türkçe söyleme ve düşünme için aydınlatıcı bir imkan olduğunu gösteriyor. Arapça'ya âşinâ bir okura, bu kitaptan alınacak lezzet için garanti verebilirim.

Kitabın 'dil yanlışları' türünden daha dar bir çerçeveye hapsedilme tehlikesine mâruz kalabileceğine işaret etmek lâzım. Kitabın kimi yerlerini okurken, bu kitapta bir imlâ veya gramer dersiyle muhatap olmayı istemediğimi farkettim. Demirci'nin dil zevkine, uygulamada şahit olmaktı istediğim. Elbette yazmak peşinde seğirten herkesin, tahayyülünün ancak onunla parlayabileceği bir varlık olan dile olan merakının itkisiyle 'dil yanlışları'na karşı uyanık olması şart. Fakat eklere ve köklere dalmış kimi paragraflarda atımı mahmuzladığımı da itiraf etmeliyim. 

İbrahim Demirci bir yandan da okuma dersi veriyor. Bu tarz bir açıklığın öğrenci sayılabilecek okuma acemilerine önemli dersleri hâvi olduğunu kabul etmeli. Bir başkasının o gizli okuma ödevini gerçekleştirirken kurduğu yaşantının elbette çok küçük bir kısmına da olsa şahit olmak öğretici olabilir. Hele bir de okur (yani burada yazarımız) bizim sahiplendiğimiz dikkatleri sahiplenmeye değer buluyorsa, bu tanıklık zihnî bir alış-veriş keyfine dönüşebilir. 

Ayrıca netlik, ki onu ne kadar özlediğimizi Demirci'yi okudukça daha iyi fark ediyoruz. Bildiri laf kalabalığına boğdurulmuyor. Belirsizliği dağıtmaya yetecek bir iki hamleye ihtiyaç olduğunda, yazarımız onları sergileme gücünü gösteriyor. Böylece amaçlara ilişkin bir açık-seçikliğe sahip olduğunu da anlayabiliyoruz. (Anlayabiliyorsak bu, bizim de amaçlar hakkında aynı açıklığı kolladığımızı gösterir.)

Söylemeden geçemem: İbrahim Demirci, yazıları şık bir sonla kavuşturmada bir usta.

Kitabın kimlik bilgilerini de verelim: Yaralı Yazılar, İbrahim Demirci, Mayıs 2000, Hece Yayınları.

 

 
İbrahim Demirci'nin bir üslubu var. Eğer bir yazıda hem dil ile bağlantılı olarak daha yüzeyde ve hem de iç-mantıkla ilişkili olarak daha derinde olan iki üsluptan bahsedilebilirse, Demirci'de her iki anlamda da üslup var. Kelimeler arasından hangilerinin derde derman olacağı, hangilerinin görevlendirilmesinin yerinde olacağı konusunda kafa yoran yazarlardan, İbrahim Demirci... Yine kelime seçiciliğinin yanında önündeki konuyu içine çektiği mantık da özgün. Şöyle de denebilir: Yazmayı 'taze' kelimelerle kotarılan bir işlemden ibaret görenlerden de; iç-mantığı kelime seçmeyi becerememekten dolayı boğucu bir atmosferde hantallaşanlardan da ayrılıyor.
  

Anasayfa l Editörden l Künye l Kültür - Sanat l Röportaj l Adres ÇubuğuArşiv l E-Mail