Yıl:1 Sayı:4  KASIM 2000

Editörden
Künye
Kültür - Sanat

Röportaj

Adres Çubuğu
Arşiv

Anasayfa

Yazının ilk bölümünü okumak için tıklayın...

 


MÜZİK YAZILARI


Şuayb SARIYILDIZ

   

KÜÇÜK DÜNYAMIZ YETMELİ BİZE...

Rock'çılara fazla yüklendiğimizin farkındayım. Aczimendiler'e reva görülen muamelenin aslında aynı şeyleri yapan ve hatta aynı görüntüye sahip rock'çılara yapılmaması herkes gibi beni de çok etkiledi. Ama konuyu değiştirmeli şimdi.

Tam bir kaos dünyası yaşadığımız, herşeyin birbirine geçtiği, siyah-beyaz hiçbir şeyin kalmayıp flulaştığı acayip bir zamandayız. Zevklerin, isteklerin, düşüncelerin kalıcılığını koruyamadığı, sürekli değiştiği, değişmek zorunda bırakıldığı bir dünyadayız. 

Herşeye bu kadar açık günümüz insanının alında şanslı olduğu da söylenebilir. Bu kadar bilgi ve görgü hiçbir dönemin insanına nasib olmamıştı denebilir.

Gerçekten bu karmaşayı hayra yorabilir miyiz? Yani karmaşa dediğimiz aslında hayatın tadı mı? Öncekiler çok mu monoton bir hayat sürmüşlerdi? Şanslı ve kârlı olan biz miyiz sahiden?

Sanmıyorum. Bu karmaşayı bizim ne yaptığımızı bilmezliğimize yoruyorum. Basitlikten, sadelikten uzaklaşmanın bize iyi geldiğine inanmıyorum. Çünkü herşeyin anlamını kaybettik. Yaptıklarımızın ne anlama geldiğini/geleceğini düşünmeye vakit ayıramıyoruz. O kadar çok şey yapıp ediyoruz ki... Hem okula, hem dershaneye, hem dil kursuna ve hem de kung-fu salonlarına gidiyoruz. Dikkatimiz, ilgimiz, herşeyimiz paramparça oluyor. Hızlı yaşıyoruz, hızlı yiyoruz, hızlı düşünüyoruz, hızlı telef oluyoruz. Ölmüyoruz, telef oluyoruz. Kendi kendimizi helak ediyoruz. Helakimizden sonra sadece eşimiz dostumuz ancak birkaç aylığına hatırlıyor bizi. Sonra tamamen toprak oluyoruz. Hayatımızın anlamı olmadığı gibi ölümümüz de bir değer ifade etmiyor. Yapıp ettiklerimiz hep günlük adi şeyler olduğundan, kimse tutup da "Şu işi adamcağız amma da güzel yapmış. Maşaallah. Allah razı olsun." demiyor tabi. Ne yapıyoruz ki, başkalarını şaşırtacak, parmak ısırtacak. Bahçeli bir evde oturup da eşi benzeri olmayan bir bahçe mi düzenliyoruz? Kendi küçük atölyemize çekilip bir şeyler icad etmek için mi çalışıyoruz? Bedenen ve ruhen kâmil bir insan olmak için mi çabalıyoruz? Ya da en azından "bu konu beni ilgilendirmez" deyip, belleğimizi lüzumsuz malumatla şişirmemek için çaba mı gösteriyoruz? 

Anlaşılmaz ve garip şeyler yapmak, dikkat çekmek için mutlaka delice davranmak... Yapmayı düşündüğümüz şeyler kabaca bunlar gibi mi? Yazık. Halbuki kendi küçücük dünyamızı koca bir kainat gibi tesis edebilirdik. O küçük dünyamızdan binlerce pencere açabilirdik bilinmeyene, başka dünyalara. Artık yaşanmaz denilen bu köhne dünyada, bal gibi de yaşayabilirdik. Bir tebessümle nice gönüller yapabilirdik. Komşumuzun tütmeyen bacası bizim gözlerimizi ıslatabilirdi. Cebimizde şeker taşıyabilirdik, çocukları gördükçe vermek için. Yapıp etmelerimiz tüm insanlık için mutlaka faydalı olabilirdi. Kendi kendimize hayatı bu kadar zorlaştırmasaydık; hayatı bu kadar girift, bu kadar içinden çıkılmaz pis bir labirente dönüştürmeseydik şayet...

Bütün bunların üstüne, şimdi size 'Neyi dinlersiniz?' diye sorsam ne cevap verirsiniz? Hemen herşeyi dinlediğimiz gerçeğini nasıl edip de saklayabiliriz acaba? Hayatı anlama ve algılamada düştüğümüz yanılgı elbette hayatın bir parçası olan müzikte de olacaktı. Hepimiz herbir şeyi dinlemiyor muyuz? Neşet Ertaş'tan bir türkü, Ayna'dan bir hafif Anadolu Rock, Barış Manço'dan klasik bir parça, Yavuz Bingöl'den bir türkü, İbrahim Tatlıses'ten bir arabesk, Ahmet Özhan'dan bir ilâhi... Vs. vs. Dinlemiyor muyuz?

 

 
Halbuki kendi küçücük dünyamızı koca bir kainat gibi tesis edebilirdik. O küçük dünyamızdan binlerce pencere açabilirdik bilinmeyene, başka dünyalara. Artık yaşanmaz denilen bu köhne dünyada, bal gibi de yaşayabilirdik. Bir tebessümle nice gönüller yapabilirdik. Komşumuzun tütmeyen bacası bizim gözlerimizi ıslatabilirdi. Cebimizde şeker taşıyabilirdik, çocukları gördükçe vermek için. Yapıp etmelerimiz tüm insanlık için mutlaka faydalı olabilirdi. Kendi kendimize hayatı bu kadar zorlaştırmasaydık; hayatı bu kadar girift, bu kadar içinden çıkılmaz pis bir labirente dönüştürmeseydik şayet...

  

Anasayfa l Editörden l Künye l Kültür - Sanat l Röportaj l Adres Çubuğu l Arşiv l E-Mail