« Anasayfa | Künye | Arþiv 28 Mart 2024, Perþembe
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köþe
40PENCERE
Yakýn Plan
Ahmet Aksoy
Amerikan Kâbusu

Ýzlence
Mehmet Harmancý
"36": Kifayetsiz Muhterisin Resmidir

[ Sinema -> Sine-sohbet ]

"Kasaba"dan "Uzak"lara...

01.04.2000 - 16:00

Türk sinemasýnýn en özgün isimlerinden biri Nuri Bilge Ceylan. Evin bir köþesinde sessiz sessiz oynayan bir çocuðu andýrýyor, sonra o köþeden elinde þahane bir resimle çýkýp, konuyu komþuyu hayran ediyor; "Kasaba", "Mayýs Sýkýntýsý", "Uzak"... Konuþmaya kýsa cümlelerle baþladýk, zamanla paragraflarý uzattýk. Son filmi "Uzak" ile Cannes Film Festivali'nde Altýn Palmiye için yarýþacak olan (Not: Söz konusu film, yarýþmada Büyük Jüri Ödülü'nü kazandý.) Ceylan, öyle bir insan ki sanki boyacý olsaydý da, o iþi farklý yapardý; ayakkabýcý olsa da...


Çok sýk röportaj vermiyorsunuz; filmleriniz üzerine konuþmak hoþunuza gitmiyor mu?

Asýl tehlike hep ayný þeyleri söylemeye baþlamak galiba, o zaman insan kendinden de sýkýlýyor.


Ayný þekilde ödül törenlerinden de hazzetmiyorsunuz galiba?

Yok, sahneler hiç benim ortamlarým deðil. Ama tabii ödül, filminizin tanýtýmýdýr. Mesela Cannes Film Festivali'nde ödül alan biri, bir sonraki filmine çok kolay yapýmcý bulabilir. Bir de para kýsmý varki çok rahatlatýyor insaný bir sonraki proje için. Ödüller ilahi adalet de deðildir diðer yandan, jürideki dört beþ kiþi deðiþse, sonuç da deðiþir. Çok abartmamak lazým yani...


Sizin en büyük geliriniz kazandýðýnýz ödüller mi?

Giþeden de kazandýðýmýz bir miktar var, ama asýl yurtdýþý satýþlarý önemli. Hem ticari satýþlar var, hem de televizyon satýþlarý. Diyebilirim ki þimdiye kadar hep bir sonraki filmime kalacak kadar para kazanabildim.


Son olarak Ýstanbul Film Festivali'nde "En Ýyi Yönetmen" ve "En Ýyi Film" ödüllerinizi alýrken, kazandýðýnýz para ödülünün bir kýsmýný iki genç kýsa filmciye armaðan ettiðinizi söylediniz. Kimdir bu insanlar?

Geçen sene ÝFSAK'ýn düzenlediði kýsa film yarýþmasýnda tek seçiciydim ve bir süre kararsýz kaldýktan sonra bu iki gencin çektikleri filme ödül vermemiþtim. Birtakým teknik sorunlarý olduðunu düþünmüþtüm. Belgesel dalýnda katýlmýþlardý ve kimsenin suçu olmadýðý halde parçalanmak zorunda kalan bir aileden bahsediyorlardý. Zamanla bu film benim içime oturdu; çok dokunaklý gelmeye baþladý, hatta bir yýl geçmesine raðmen aklýmdan çýkmadý. Bir suçluluk duygusuyla ÝFSAK'tan filmi tekrar isteyip izledim ve çok beðendim. Ýþte bu yüzden de, bir sonraki projelerinde katkýsý olsun diye ödülümü onlarla paylaþmak istedim. Onlar da gazetelerden öðrenip arayarak teþekkür ettiler. Þu anda da bir film yapmak üzerelermiþ ve maddi sýkýntýlarý varmýþ. Yerine oturmuþ gibi geldi bana.


Filmlerinizde oyuncu kadrosunun büyük kýsmýný yakýnlarýnýz, akrabalarýnýz, dostlarýnýz oluþturuyor. Bunun avantajlarý olduðu muhakkak, ama sette dezavantajlarý da var mý?

Var tabii, bir kere profesyonel oyuncularla daha sistematik bir çalýþma yürütebiliyorsunuz. Ama yakýnlarýnýz, aradaki hukuku ve samimiyeti kullanarak bazen fazla naz yapabiliyor. Baþkalarýna müsaade etmeyeceðim þeylere izin vermek zornuda kalabiliyorum. Mesela tam oynama zamaný geldiðinde annem çýkýp "ben bu rolü oynamam þimdi" deyiveriyor.


Profesyonel oyuncularla çalýþmak sinema dilinize de uymuyor gibi. Sürekli etrafý kolaçan eder halde mi dolaþýyorsunuz kendinize oyuncu bulmak için yakýn çevrenizden? Yakýnlarýnýz bitince yeni birilerini mi "keþfedeceksiniz"?

Doðrusu keþfetmek istiyorum. Etrafýmda tavýrlarýný hareketlerini anlamlý bulduðum insanlara karþý duyarlýyýmdýr; bütün yönetmenler gibi herhalde. Mesela geçenlerde kýzkardeþim evinde tadilat yaptýrýyordu. Evinde çalýþan ustadan bahsetti bana, hemen gidip görmek, tanýþmak istedim. Tanýþýnca da gerçekten etkilendim.


Filmlerinizde bu kadar kendi hayatýnýzdan gerçek kiþileri ön plana çýkarýrken, diyelim son filminiz "Uzak" ne kadar otobiyografik?

Ýnanýn ben de bilmiyorum. Oturup tek tek sahneleri düþünürsem belki çýkarabilirim, otobiyografik çok þey var, ama ayýrmak zor. Arkadaþlarýmýn hayatlarý, benim geçmiþim, gözlemler, duygular, hepsi bir araya giriyor ve unutuluyor kaynaklarý. Çehov da bunu yapýyordu, Sait Faik de. Ýkisi de etraflarýndaki insanlarýn hayatlarýný yazdýlar. Ýçlerinde çok çok enteresan þeyler hiç olmadý. Bakmayý bilirsek hayat çok renklidir, insan manzarasý dünyanýn en zengin manzarasýdýr. Yan masaya bakýn, orada mutlaka bir hikaye vardýr.


Tanýmadýðýnýz kiþilerin sohbetlerine kulak misafirliði yapmayý sever misiniz?

En sevdiðim þey! Hatta film izlemekten daha çok severim diyebilirim. Kendi hayatýmýn trajedileri beni hiçbir zaman aðlatmaz, bazen bir anne kýzýn yürüyüþüne bakarken gözlerim yaþarýr. Daha dokunaklýdýr. Bir de insanlarýn arkadan görünüþleri daha etkileyici galiba. Geçenlerde sevmediðim ve hiçbir zaman sevemeyeceðimi düþündüðüm bir insaný gördüm; tesadüfen önümde yürüyordu bir akþam üzeri. O omuzlarýnýn düþüklüðü, o kafasýnýn hafif yamuk duruþu öyle içime dokundu ki, onu her þeyiyle baðýþladým. Ýnsanlar arkadan daha savunmasýz görünüyor kesinlikle. Siz de özgürce vicdanýnýzý çalýþtýrarak izleyebiliyorsunuz onlarý.


1989'da Argos dergisinde "Çýplak ve Deniz" baþlýðýnda bir dizi fotoðrafýnýz yayýnlanmýþtý. Baþýna bir giriþ yazmýþsýnýz ve amacýnýzý "gerçekliðe yeni ve katlanýlabilir bir form vermek ve kaosu düzenlemeye çalýþmak" olarak tanýmlýyordunuz. Bir yanda da "bunlara ilgisiz kalabilirsiniz, sizi ilgilendirmeyebilir de" gibi temkinli bir yaklaþýmýnýz vardý. Bu sinema dilinize de yakýþan bir giriþ cümlesi mi?

Belki de. Aslýnda biraz gençlik de kokuyor o cümleler, biraz abartýlý da geldi þimdi bana. Biraz kendini koruma içgüdüsü de var sanki o temkinli duruþta. Ýddialý ve abartýlý sözleri sevmem diyeyim.


Annenizi, babanýzý, çocukluðunuzun geçtiði yerleri hayatýnýza dair bir sürü ayrýntýyý biliyoruz, hatta yaþamýnýzdan kesitleri canladýrabiliyoruz gözümüzde, ama þahsen kendinize dair o kadar az cümle çýkýyor ki aðzýnýzdan, bir türlü Nuri Bilge Ceylan'a yaklaþamýyoruz bir yandan da...

Ama röportajlarda gerçekler çýkmaz ortaya. Röportaj veren insan muhakkak biraz korunaklý davranýr. Þu teyp kapandýðýnda çok daha dürüst bir konuþmanýn baþlayacaðýna ben eminim. Hadi þunu da söyleyeyim, olabildiðince de dürüst olmaya çalýþýrým. Çünkü ben röportaj okumayý severim; içinde dürüstlük oraný fazla olanlarý daha da çok severim. Elimden geldiðince yalan söylememeye çalýþýyorum. Gerçekten yeri geldiðinde de zayýflýklarýmý ortaya dökmeye hazýrým.


Yönetmen koltuðunda otururken bir yalan yaratmak kolay mýdýr?

Sinemada yalan, zeki bir izleyici tarafýndan çok kolay görünür bence. Sinema sanatý samimiyetsizliklerini, hatalarýný çok kolay ele veren bir sanat. Ýzleyici her þeyi yakalar diye düþünüp, sinemayý da en az kendiniz kadar zeki izleyici için yapmak gerekir.


Baðýmsýz sinema bir zaruriyetten doðduðu kadar bir anlayýþtan, bir gelenekten doðuyorsa, Türkiye'de neden çok aðýr iþledi bu süreç?

Yapmaya uðraþan çok insan var, ben kimle konuþsam bir senaryosu var. Dijital teknoloji bir þeyler götürdüðü gibi, üretme eþitliði konusunda bir adalet saðlayacaktýr. Daha fazla da insan çýkacaktýr. Kendi hayatý algýladýðý þekli sinemada göremeyen insan, kendi dünyasýný yansýtma arzusunu duyacaktýr. Çeþitlilik de bundan doðuyor. Belki bilmediðimiz öncesi de var. Yýlmaz Güney mesela, varolan sinemanýn hayalindeki sinemayý karþýlamadýðýný hissetmiþtir. Ýþin parayla ilgili olduðunu da sanmýyorum. O aþamaya gelen herkesin bir þekilde film çekmeyi baþardýðýný gördüm ben. Niyetle ilgili daha çok. Sinema yapmak çok zormuþ gibi bir mit var. Sinema yapanlar da, yaptýklarý iþin önemsenmesi adýna bu miti körüklüyorlar ne yazýk ki. Ýyi film çekmek ayrý bir þey, ama film çekmek atla deve deðil. Gerçekten hiç çok zor deðil.


Iþýkla, karanlýkla, filtrelerle oynuyorsunuz, ama bir de Çehov filtresinden bahsediyorsunuz. Çehov filtresi nasýl yapar görüntüyü?

Oscar Wilde'ýn bir lafý var: "Doða sanat eserini taklit eder", sonra da diyor ki: "Farkýnda mýsýnýz, son günlerde doða koronun peyzajlarýna ne kadar da benzemeye baþladý". Hakikaten de sanatçý dünyanýn yeni bir görünüþünü sunduðu zaman, baþta izleyiciye aykýrý görünür. Zamanla doða bu sanat eserinin etkisinde biçim deðiþtirir ve aðaçlara, dýþ dünyaya, mahallemize öyle bakmaya baþlarýz. Çehov hikayelerini okuduktan sonra insanlara ve gerçek hayata da baþka bakarsýnýz. Çehov, Sait Faik gibi þahsiyetler sayesinde son derece basit insan iliþkileri bana çok renkli görünmeye baþladý. Çehov filtresi de öyle bir þey iþte. Bazen insana bir arkadaþý da böyle bir gözlük verebilir.


Rüyalarýnýzý da bu filtrelerle mi görürsünüz? Bulutlar filmlerinizdeki gibi kocaman ve her þeyden daha koyu mudur mesela?

Çok üzülerek söylüyorum artýk çok az rüya görüyorum. Görüyorum, ama unutuyorum galiba. Tabii o kasvetli havalar bana her zaman daha anlamlý gelmiþtir. Fotoðrafçýyken de gökyüzünün beyaz çýkmasýný istemezdik. Kasvetli havalarý severim.


"Uzak"ta altý en koyu kalemle çizilen þey "taþralýlýk". Büyük þehirde taþralý olmanýn ezikliði dokunuyor en fazla insana. Türkiye de bir anlamda dünyanýn taþrasýnda mý sizce? "Büyük þehre" gittiðinde, Türk insanýnda, Türk filminde, Türk müziðinde de o eziklik, sakillik oluyor mu?

Türkiye'nin dünyanýn taþrasýnda olduðu kesinlikle doðru. Ben Avrupa'ya 17 yaþýmda gitmeye baþladým, oralarýn farklýlýðý insaný bir irkiltiyor... Türkiye'yi ne kadar taþra gibi gördüklerini de hissettiriyorlar size bir biçimde. Ürettiklerimize nasýl bakýyorlar bilmiyorum açýkçasý, ama ben þahsen bir eziklik duymuyorum. Yurtdýþýna gidip, sahnelere çýkýp filmlerimle ilgili sorulara cevap verdiðimde garip oluyordum baþta. Ne olduðunu bilmediðim bir eksiklik, bir tehlike duygusu vardý, ama artýk o da geçti.


Cannes Film Festivali jürisi neyini beðendi sizce "Uzak"ýn?

Orasýný bilemem. Zaten Cannes seçici kurulu benim çalýþmalarýma aþinaydý. "Mayýs Sýkýntýsý"ný yarýþmaya alýp almamakta kararsýz kalmýþlardý; ben bekleyemediðim için Berlin Film Festivali'ni tercih etmiþtim o zaman. Yani sadece "Uzak" olmayabilir sebepleri, yine Berlin'e kaptýrmak istememiþlerdir.


Heyecanlý mýsýnýz?

Yok alýþtým. Sadece bu filmin satýþý için iyi bir fýrsat, hazýrlanmak gerekiyor. Broþürler hazýrlamak, cep telefonlarý kiralamak, altyazýlarý düþünmek...


Röportajlarda sorulabilecek sorulara yanýt hazýrlýyor musunuz?

Yok, bir röportaja gittiðimde aklýmýn tamamen temiz olmasýný isterim. Yoksa yeni bir þey çok zor çýkýyor.


Bu röportajda yeni bir þey çýktý mý?

Çýktý galiba, bazý þeyleri iyi kazdýnýz. Ayný sorunun cevabý da ayný olur.

(Pýnar Öðünç, Turkish Time)

Türk sinemasýnýn en özgün isimlerinden biri Nuri Bilge Ceylan. Evin bir köþesinde sessiz sessiz oynayan bir çocuðu andýrýyor, sonra o köþeden elinde þahane bir resimle çýkýp, konuyu komþuyu hayran ediyor; "Kasaba", "Mayýs Sýkýntýsý", "Uzak"...  
Haber-Veri-YorumTümü »

» Mithat Bey'in Biriktirdikleri / Sedat Palut
» Karanlýktan Yalnýzlýða... / Sedat Palut
» Recep Ývedik Sendromu / Sedat Palut
» Dünyanýn Orta Yeri Sinema / Sedat Palut
» Süt ve Yalnýzlýk / Sedat Palut
Ýz BýrakanlarTümü »

» Biraz Sakar Biraz Çirkin Fazlasýyla Komik Bir Fenomen: Kemal Sunal / Ahmet Aksoy
» Gerilime Bir Adým Daha Yakýn Çekim: Brýan De Palma / Abdullah Ömer Yavuz
» Direniþçi Bir Makinistin Portresi / Zafer Iþýk
» Gerilime Bir Adým Daha Yakýn Çekim: Brian De Palma / Abdullah Ömer Yavuz
» Sinema Literatürüne Spaghetti Western'i Kazandýran Adam: Sergio Leone / Ahmet Aksoy
EkstraTümü »

» Küçük Arap'ýn Fendi Önyargýlarý Yendi / Hale Sert
» Edebî Eserlerin "Filim Diline" Tercümesi / Erol Güney
» Sinema Sanatýyla Ýlgili Kitaplar
» Çürüyen Sinema / Susan Sontag (Çeviren: Ahmet Yurtkul)

Yorum yazabilmeniz için üye olmanýz gerekiyor. Üye olmak için týklayýn.

(Üye iseniz sayfanýn en üstünde sað tarafta yer alan kýsýmdan giriþ yapmalýsýnýz.)


Henüz yorum yapýlmamýþ.

Üye Giriþi
Kullanýcý adý
Þifre
Beni hatýrla
Þifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantý (10.12.2013 - 17:25)
tek söðüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoþ bir yazý (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
iþte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELÝF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!