Yönetmen: Thomas Gilou Oyuncular: Gerard Depardieu, Nathalie Baye, Mathieu Amalric, Samy Seghir, Medy Kerouani, Mohamed Fellag, Catherine Hiegel Senaryo: Jean Cosmos, Thomas Gilou, Messaoud Hattau Yapımcılar: Michael Feller, Pierre-Ange Le Pogam Görüntü Yönetmeni: Robert Alazraki Prodüksiyon Tasarımı: Laure Lepelley Kostüm Tasarımı: Catherine Bouchard Kurgu: Francine Sandberg Özgün Müzik: Alexandre Desplat
'Sıcak davran ama asla sevgini belli etme' derken yurt müdiresi Gisèle'e, kendisine göre, ortaya çıkabilecek dramı engelleyebileceğini düşündü. Bir yetişkin için duygularını kontrol edebilmek belki mümkündü fakat bir çocuk bir adamı ve bir kadını çok severse ne olacaktı?
Mesud, Cezayirli Berberi bir babanın iki oğlundan küçük olanıdır. Cezayir'deki savaş ve annelerinin hasta olması nedeniyle, her iki kardeş Fransız ailelerin yanlarına verilir.
Cezayir'deki Fransız ordusunda görev yapmış Georges ve eşi Gisèle'in çocuğu olmaz ve Gisèle çocuk arzusunu yurttan aldığı çocuklarla tatmin etmeye çalışır. Bu sefer Gisèle'in kısmetinde Mesud vardır. Mesud'un Arap olduğunu öğrenen Gisèle, Georges'un bu durumdan hiç hoşlanmayacağını düşünerek başlangıçta onu almak istemez. Fakat Gisèle'in pratik çözümleriyle çocuğun ismi Mesud'dan Michel'e ve Arap kimliğini çok açık eden siyah saçları sarıya çevrilir. Müslüman olduğunu da saklaması gereken Michele'e istavroz çıkarmayı öğreten Gisèle, onu domuz yemek konusunda hiç zorlamayacağına söz verir. Ve olaylar bu kurmaca kimlikli çocuk ve onun yeni ailesiyle yaşadıklarının çerçevesinde gelişir. Michele'in kimliği ve sarışınlığı sahtedir ama duyguları, hisleri ve tepkileri tam da bir çocuğun olması gerektiği kadar açık, yalın ve doğrudandır. Michele çok iyi bir oyuncudur, ne kendini ne de Gisèle'i ele verecek bir ihmale asla izin vermez. Sevimliliği, zekâsı ve samimiyetiyle Gisèle'i ve Georges'u kendisine bağlar. Michele'in de gördüğü sevgi ve ilgi karşısında onlara bağlanmaması mümkün değildir.
Filmin senaryosu Messaoud Hattou'nun gerçek hayat hikâyesi üzerine kurulmuş. İkinci Dünya Şavaşı sonrasında pek çok Yahudi çocuğunun yaşadığı sıkıntılara benziyor aslında Mesud'un yaşadıkları. Ne var ki, biz bu asimilasyon çabalarını hep Yahudiler üzerinden izlediğimiz için bir Arabın Fransızlaştırılma ve Katolikleştirilme çabalarını izlemek oldukça farklı bir deneyim oluyor. Mesud'un kuzguni siyah saçlarının sarıya boyanması veya kilise korosunda duruşu ve sesiyle bir çirkin ördek yavrusu kadar farklı kaldığı için ilahilere sesini çıkarmadan sadece ağız hareketleriyle eşlik etmesi bize komedi tarzında aktarıldığı için tüm bunlara gülebiliyoruz. Gülme kısmını kısa tutup filme daha eleştirel açıdan baktığımızda ise film sayesinde tanıklık ettiğimiz ırkçılığa ve dini taassuba öfkelenmememiz mümkün olmuyor.
Filmin araplar ve müslümanlar aleyhine yanlı olduğunu asla iddia edemeyiz, aksine Georges karakterinin filmin başından sonuna kadarki süreçte yaşadığı dönüşüm Fransızlara yönelik bir özeleştirinin güzel bir temsili olmuş. Fransa'da 2005 yılının Ekim ayında müslüman işsiz gençlerin çıkardıkları olayları düşündüğümüzde bu öfkenin temellerinin 1960'larda müslüman araplara yönelik ayrımcılığa dayandığını düşünebiliriz.
Sanat, ülkelerin kendi tarihleriyle yüzleşmesi ve hesaplaşmasını kolaylaştırıyor. Tarihi salt tarihsel metotlarla arşivlerle, belgelerle çözümlemeye çalıştığımızda grupları, kabileleri, milletleri karşı karşıya getirirken 'insan' öğesini es geçebiliyoruz. Thomas Gilou, bir çocuğun hikâyesini filmleştirerek tüm Fransızların, tüm Arapların ve tüm izleyenlerin kendi iç hesaplaşmalarını yapmalarını sağlamış, hem sanata hem de tarihe hizmet etmiş.
Ulusların arasındaki savaşın, farklı din ve ırklara karşı önyargıların yıpratmaya çalıştığı bir bağlanışın öyküsü olan Yeni Ailem'i kendinizi küçük Mesud'un dünyasına kaptırıp keyifle izleyebilirsiniz.
'Sıcak davran ama asla sevgini belli etme' derken yurt müdiresi Gisèle'e, kendisine göre, ortaya çıkabilecek dramı engelleyebileceğini düşündü. Bir yetişkin için duygularını kontrol edebilmek belki mümkündü fakat bir çocuk bir adamı ve bir kadını çok severse ne olacaktı?