Böyle olur bazen. Gitmek istersin, kaçıp kaybolmak. El etek çekmek hayattan, eşten dosttan kopmak istersin. Alıp başını gidersin. Gidersin, gidersin ve gittiğin yerde gene kendini bulursun. Açmazlarını, acılarını, hayallerini, rüyalarını, gerçeklerini yani kendini. Sevmelerini bulursun orda, kızgınlıklarını, küfürlerini bulduğun gibi. Başka dersin başka bir şey yok mu? Bunun için, bunlar için mi geldim dersin? Başka şeyler, değişik ve farklı şeyler görürsün elbette. Bakarsın onlara, şaşırırsın. Ama geçer şaşkınlık. O başka şeyler de bir yerlerine ilişir ilişir ve senin olur. Gene kendinle kalırsın. Tek başına, bir başına.
İşte bir dost dersin. İşte dostlar, dost halkaları. Sarılırsın. Dört elle. Engin gönülle. Hemdem olursun, hemderd; hem demlenirsin hem dertlenir. Her yana ümit ışıkları saçarsın, her yandan muştulu haberler alırsın. Bütün bir varlığınla katılırsın, yedekte hiçbir yanını bırakmadan. Bütün bir sözünle katılırsın, gizli söz komadan. Verirsin, ne alacağını düşünmeden. Sunarsın, ne geleceğini aklına dahi getirmeden. Bir an bir şey olur. Böyle olur bazen çünkü. Bir an bir şey olur ve sen, ne o haberleri duyarsın, ne ümit ışıkları saçılır gözlerinden. Diri ellerin yanlarına düşer. Gümrah sözlerin yayılmaz olur. Kırgınlık ve pişmanlık gelir yapışır alnına, kalın bezlerle sarar seni. Ötesini göremezsin, gözüne ve gönlüne perdeler iner. Küsersin, el etek çekersin halkalardan, insanlardan.
Şüphe seğirmeleri yayılır yüzüne, ellerine, en fenası gönlüne. Ellerinin arasına alırsın başını. Saçlarını yolmak istersin. Bir şey olmuyor dersin, hiçbir şey değişmiyor. Yazıdan da yazdıklarından da, eylemlerinden de muhabbetlerinden de şüphe edersin. O kadar yazıp çiziyorum da ne oluyor diye sorarsın. O kadar konuşuyorum da ne oluyor? Bir şey değişmiyor. Bir şeyi değiştiremiyorum. Soyguncular, darbeciler, ihaleciler, projeciler, günahkarlar, satanlar ortalıkta kol geziyor dersin. İhanetler, ihaleler, günahlar, işkenceler... Ben bu köşede, bu masada, bu odada, bu büroda, bu salonda ne yapmaktayım, nelerle uğraşmaktayım? Boş mu bütün bunlar, boşuna mı diye sorarsın kendine. Bir büyük ümitsizlik kaplar seni. İçin daralır, boğulursun.
Böyle olur bazen. Küsersin. Darılırsın. Kırılırsın. Un ufak olursun. Lime lime.
Boynun düşer. Kimselere görünmek istemezsin. Dünyaya, olan bitene, hayatın gel gitlerine kırılırsın. Her şeyi sorgular, her şeyden kaçarsın. Sonra bir yara gibi iyileşmeye başlar küskünlüğün, kırgınlığın, dargınlığın. Yara kabuk bağlar ve sen hayata tekrar dönersin. Şehrine döner, evinin kapısında bulursun kendini. Özlemişim dersin, ne çok özlemişim. Başlarsın, daha önce başladığın gibi.
Ve hayat bazen böyle olur. Sanki hayat, bazı bazı olan ile kendi rutin akışını sürdürür, kendi yolunu bulur, türküsü söyler durur. Bize ise bu bazı bazı olanlarla, yani gelgitlerle, kırık dökük kendi çizgimizi çekmek kalır. Avunarak, avutarak. Eksik-tam, doğru-yalan bir ip üzerinde yürüyerek.
Böyle olur bazen. Gitmek istersin, kaçıp kaybolmak.
İşte tam da böyle olur hocam.Bir yazı okursun, bir şiir ezberlersin,ellerini cebine atarsın soğuk bir kaldırımın parke taşlarında geçmişini çiğneyerek, bir kitap alırsın memleketini anlatır, sokaklardan kaçsan evler almaz seni evlerden kaçsan sokaklar.Tam da bu sırada bazen içinden gelir yaşama tutunmak ya da haykırmak, kaybolmak istersin düpedüz ana avrat saymak. Susarsın okursun ve yazarsın silik bir silüet gibi alnında yazı,dilinde türküler yarım yamalak...Son durak olur yine içinin o çocuk uyanmasın tedirginliğiyle sessiz yürüyüşleri ve gölgeler düşer yazın tam ortasında kahküllerinin arasından gözlerini acıtan.İşte tam böyle olur bazen eğer vatandan ayrıysan.Muhabbetle değerli hocam
"Bazen öyle,bazen böyle..." Hayat bu değil mi ki zaten,her anın farklı bir anlamı,ÖZelliği var.Önemli olan da her an'ın değerini,kıymetini bilerek yaşamak olsa gerek.
Teşekkürler değerli hocam,
selamlar,saygılar...
İyi ki böyle oluyor hocam..çünkümkendi kendimize yönelttiğimiz bu tür eleştirileri başkalarından duymakmamak için soğuk soğuk terleriz..biz biliriz buncayıllık okumların, yazmaların, konuzmaların boşa gitmediğini; ancak "bazen böyle oluyor" ve oluyor ki biz rahatlıyoruz ve bu fırtınadan sonra daha bi hırsla sarılıyoruz kitaba ve kaleme... sanki bir "amasör" vazifesi görüyor bu "bazen böyle olan" durumlar.. ve ii ki de oluyor..