Yazar parka girerek bankta oturan yaşlı çiftin önünden geçti. Mahinur Hanım ile Eşref Bey gözleriyle onu izlerken dillerinden akıp geçen mevzuyu hiç değiştirmediler.
"Yanlış yaptık Mahinur Hanım, ne yapıp edip anne babalarımızı bu işe razı etmeliydik. Hiç iyi olmadı gördüğünüz gibi..."
"Fakat sizden babamla konuşmanızı rica etmiştim Eşref Bey! Beni hiç dinlemediniz ki!.. Her şey güzellikle olur dedim, beni bir kere daha isteyiniz dedim. Ayak direyip kaçırdınız beni."
"Doğru ama pederiniz 'Ben itfaiyeciye kız vermem' diye tutturmuştu Mahinur Hanım! Ya ayrılmamız ya da birlikte kaçmamız icabediyordu. Bunları siz de biliyorsunuz!.."
"Biliyorum tabii ama bildiğim bir şey daha var. Babam size itfaiyecilikten ayrılıp yanında kâtiplik yapmanız için cazip bir teklifte bulunmuştu. Kabul etmediniz."
"Çok rica ederim Mahinur Hanım, benim mürekkebe alerjim olduğunu bilmiyor gibi konuşuyorsunuz. Her yanımda mavi benekler çıkmasını istediğini bilseydim, hiç durmaz pederinizin teklifini kabul ederdim. Söyleyin Allahaşkına mavi benekli bir zevciniz olmasını ister miydiniz?"
"Aşkolsun Eşref Bey, böyle bir şeyi istiyor olabileceğime nasıl ihtimal veriyorsunuz. Ben sizi kırmızı kızartılarınızla sevdim. Benim dediğim itfaiyecilik dışında da bir iş tutabileceğinizdi."
"Denemedim mi Mahinur Hanım? Otobüs şoförlüğüne devam etsem memlekette adam kalmayacaktı. Muhasiplikte karar kılsam açıklarımı kapatabilmek için sırtımdaki elbiseyi dahi alacaklardı. Bekçiliğe devam etsem sinir hastası olacaktım. Kasap olmamı siz istemediniz. Çok iyi biliyorsuniz ki ben itfaiyecilik için yaratılmışım. Başka hiç bir iş gelmiyor elimden."
"Benim sizin istediğiniz bir işte çalışmanızı, istdâdmız olan bir sahada ilerlemenizi istemediğimi mi zannediyorsunuz Eşref Bey? Ama bakın muvaffak olamadık işte. Babamın inadı ikimizi ayırdı."
"Eğer sizi kaçırdığımda yaşımızı doldurmuş olsaydık, bizi kimse ayıramazdı Mahinur Hanım! İki günle kaybettik herşeyi."
"Kaç gün olduğu neyi değiştiriyor Eşref Bey, ayrıldık işte. Babamın inadı bizi birbirimizden ayırdı. Ayırmaya da devam ediyor."
"Siz razı olsanız babanız bizi ayıramaz Mahinur Hanım! Hâlâ kaçabiliriz. Hem artık yaşımız da tutuyor."
"Delirdiniz mi Eşref Bey, altmışımızı devirdik ikimiz de!.."
"Olsun, hiç olmazsa ömrümüzün son demini birlikte yaşarız. Birbirimize yoldaş oluruz, ne dersiniz?"
"Babam peşimizi bırakır mı sanıyorsunuz Eşref Bey, onun her yerde kolları var. Bizi mutlaka bulur." "Cesur olunuz lütfen Mahinur Hanım! Bizim kaybedecek neyimiz kaldı ki!.."
"Fakat kaçarsak nasıl yaşanz Eşref Bey, ne yer ne içeriz?"
"Benim emekli maaşım var ya Mahinur Hanım, biraz dişimizi sıkarsak ikimize de yeter!"
"Siz ciddi misiniz Eşref Bey?"
"Hiç bu kadar ciddi olmamıştım Mahinur Hanım!"
İki ihtiyar bastonlarına dayanarak banktan kalktılar. Yavaş yavaş yürüyerek parkın çıkış kapısından kayboldular. Bu onların 43. birlikte kaçma teşebbüsleriydi. Oysa Eşref Bey, Mahinur Hanım'ı 35 yıl önce ilk kaçırdığında evlenmişlerdi.
Yıllar aşkları derinleştiriyor ama hafızaları da zayıflatıyordu. Yazar gülümsedi.
"Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık" şarkısını mırıldanarak kendi nihayetine doğru yürümeye başladı.
(Ülke Dergisi, Sayı 25, 24 Kasım 1996)
Yazar parka girerek bankta oturan yaşlı çiftin önünden geçti. Mahinur Hanım ile Eşref Bey gözleriyle onu izlerken dillerinden akıp geçen mevzuyu hiç değiştirmediler.