Epope şairi gibi dram şairi de umumi ve edebî kanunlara, hususiyle birlik ve gelişme kanunlarına uymak zorundadır. Bundan başka her ikisi de, aynı konuları işler ve her ikisi de her türlü motif kullanabilir. Fakat atalarında büyük esaslı fark, epope şairinin hadiseyi tamamîyle geçmişte göstermesinde, dram şairinin ise onu tamamiyle halde tasvir etmesindedir. Eğer ikisinin de riayet etmeleri gereken kaidelerin teferruatı, insan tabiatından çıkarılmak istenilirse, bir Rapsod[1] ile bir Mime'yi[2] gözönünde bulundurmak ve her ikisini şair olarak kabul etmek icabeder. Birincisini sükûnetle dinliyen, ikincisini de heyecanla seyreden, aynı zamanda da dinliyen bir muhitle çevirmeli, o zaman bu iki şairden her birinin, önlerindeki bu iki edebî neviden hangisine daha çok heves edeceklerini, hangi konuları seçeceklerini ve hususiyle hangi motifleri kullanacaklarını göstermek güç olmaz. Hususiyle, diyorum, çünkü yukarıda işaret ettiğim gibi, hiçbiri, kendine kesin olarak bir şey benimseyemez.
Epope ve trajedinin konuları, beşerî, manalı ve patetik olmalı: şahıslar, en iyi şekilde, kendi kendilerine hareket etmeleri gereken, ahlâki, siyasi bakımdan mihaniki olarak değil de, şahsiyetleriyle tesir ettikleri muayyen bir kültür seviyesinde bulunurlar. Yunanlıların kahramanlık devirlerine ait olan efsaneleri bu bakımdan şairler için bilhassa elverişlidir. Epik şiir, daha çok hususi mahdut hadiseleri, trajedi ise hususi mahdut ıstırapları tasvir eder. Epik şiir, kendisinin dışında tesir eden insanı tasvir eder: savaşları, seyahatleri, muayyen, maddi ve geniş bir saha istiyen her türlü teşebbüsleri anlatır. Trajedi ise insanın mânevi hayatını tasvir eder. Bu sebepten hakiki trajedinin, konusu için geniş bir sahaya ihtiyacı yoktur.
Bu çeşit motiflerden ben beş türlüsünü tanıyorum:
1) Hareketi teşvik eden, yürüten motifler. Bunları hususiyle dram kullanır. 2) Hareketi gayesinden uzaklaştıran, geri götüren motifler. Bunların ise hemen hepsini epik şiir kullanır. 3) Hareketi durduran, yolu uzatan geciktiren motifler. Bunları her iki edebî nevi de büyük ölçüde kullanır. 4) Şiirde gösterilen zamandan önceki olayları da şiire sokan, geriye uzanan motifler. 5) Şiirde gösterilen zamandan sonra vaki olacak hadiseleri önceden bildiren, peşin yakalayan motifler. Bunlara, hikayeci gibi dram şairinin de, eserini mükemmel kılmak için ihtiyacı vardır. Gösterilecek dünyalar, her iki şair için de birdir:
1) Fizik dünyası; hem de ilk olarak, tasvir edilen şahısların ait oldukları ve bunların etrafını çeviren, kendilerine en yakın bulunan dünya gelir. Bunda dram şairi çoğunlukla bir noktada durur. Epope şairi ise daha geniş bir sahada, daha serbest hareket eder. İkinci olarak da, içine bütün tabiatı alan daha geniş bir dünya gelir. Bunu, umumiyetle muhayyileye hitabeden epope şairi, teşbihlerle insana yaklaştırır. Dram müellifi ise teşbihlerini ihtiyatlı kullanır. 2) Ahlâk dünyası da, her iki şair için birdir; en uygun şekilde fizyolojik ve patolojik sadeliği içinde tasvir edilir. 3) Hayaller, sezişler, görünüşler, tesadüfler ve mukadderatlar dünyası. Bunların da kapıları her iki şaire açıktır; ancak maddi dünyaya çekilmeleri gerektiği tabiîdir. Bu sırada da modern insanlar için ayrı bir güçlük doğar; çünkü efsane mahlûklarını, tanrıların, falcıların, eski kehanetlerin yerlerini öyle kolay kolay dolduramayız.
Hepsinin işlenmesine gelince: tamamiyle geçmişten anlatan Rapsod, sükûnet içinde düşünürken, olanları görmiyen, hakim bir insan olarak gözükecektir, inşadı, kendisini zevkle ve uzun müddet dinlemeleri için, dinleyicileri teskin etmek gayesini güdecektir; alâkayı müsavi derecede bölecek; çünkü kuvvetli bir tesiri derhal yatıştıramıyacaktır. İstediği gibi ileriye ve geriye uzanacak ve oradan oraya dolaşacaktır. Onu herkes, her yerde takibedecektir, çünkü onun ancak, tablolarını kendilerine yarattıran muhayyile ile ilgisi vardır; nasıl tablolar yaratılacağı da onca müsavidir. Rapsod ise, yüksek bir varlık olarak, şiirinde bizzat gözükmemeli. En iyisi, bir perdenin arkasından okumalı; öyle ki, şahsiyeti tamamiyle tecrid edilmeli ve insan yalnız ilhamların sesini işitiyor, sanmalı.
Buna karşılık Mime'nin durumu tamamiyle aksidir; muayyen bir şahsiyet olarak ortaya çıkar. Kendisi ve etrafiyle iyice alâkadar olunmasını ister. Ruhunun ve bedeninin acılarına iştirak edilmesini, seyredilirken herkesin kendisini unutmasını ister. Gerçi o da eserini adım adım yaratır, fakat çok daha canlı hareketlere cesaret edebilir; çünkü maddi dünyada, zayıf tesir de kuvvetli olanı yenebilir. Seyreden dinleyicinin daimi surette maddi bir cehit sarf etmesi gerekir; eseri düşünmeğe kalkışmamalı, alâka ile onu takibetmeli. Muhayyilesi burada tamamiyle âtıl bırakılır. Ondan artık hiçbir şey beklenilemez; anlatılan şeyler bile derhal tasvir edilerek göz önüne getirilmelidir.
______________________________
[1] Eski Yunan dünyasında epik şiirler inşadedene bu isim verilirdi. [2] Yunanca «taklideden» aktör, demektir.
Çeviren: Melâhat Özgü, Tercüme Dergisi, Goethe Özel Sayısı (49-51), Ocak-Haziran 1949, s.100-102.
Epope şairi gibi dram şairi de umumi ve edebî kanunlara, hususiyle birlik ve gelişme kanunlarına uymak zorundadır. Bundan başka her ikisi de, aynı konuları işler ve her ikisi de her türlü motif kullanabilir.