İyi bir İstanbul vesikacısı, mizah yazarı ve romancı olmanın yanında, iyi bir hikayeci de olan Osman Cemal Kaygılı'nın hikayeleri 'Sandalım Geliyor Varda' adlı kitapla tozlu raflardan günışığına çıktı. Kitabı yayına araştırmacı Tahsin Yıldırım hazırladı.
Osman Cemal Kaygılı'yı nasıl keşfettiniz?
Lise yıllarında ismini duyduğum ama okumadığım bir yazardı Osman Cemal. Ama ilk 1990'da tanıdım diyebilirim. Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Derslerde hocaların verdiği isimler ve anlattıkları bizim için referanstır. Derslerin birinde Osman Cemal'in 'Kaygılı' soyadını almasına ilişkin ilginç bir konunun geçmesiyle ilgimi çekti, onu tanımak için kaynak araştırmalarına girdim ve tanıdıkça sevmeye başladım. Araştırma sürecinde ulaşabildiğim eserleri, yazıları okuyup arşivlemeye başladım.
Hüseyin Rahmi ve Osman Cemal aynı dönemde yazmış olmalarına rağmen biri daha fazla ön planda, diğeri ise hep geride kalmış. Osman Cemal'in unutulmuş olmasını neye bağlıyorsunuz?
İkisinin birçok ortak noktası vardır. Aynı konuları işlemeleri, aynı coğrafyayı, aynı zamanı paylaşmaları gibi, ama ekonomik ve sosyal durumları farklı. Biri Ada'da köşkünde yaşayan maddi kaygı taşımayan H. Rahmi, diğeri Eyüp Otakçılar'da yaşayan sıradan bir insan, Osman Cemal. Birinde bugünün kaygısı, ötekinde yarının kaygısı. Yani Osman Cemal soyadı gibi "kaygılı" bir insan. Bundan dolayı ön plana çıkamıyor. İnsandaki ekonomik güç onu rahat kılar. Kaygılı, geçinmek kaygısında olduğundan hiçbir zaman rahat olamamıştır. Bu yüzden belki de gönlünden geçen edebi eserleri verememiştir. Ayrıca H. Rahmi sıkça polemiklere girmiş ve sesini duyurarak adını kalıcı kılmıştır. Fakat Osman Cemal medar-ı maişet endişesinden bırakın polemiklere girmeyi, tartışması bile çok azdır. Kısacası Osman Cemal, yaratılış ve ekonomik kaygılar itibarıyla hep geri planda durmuştur. Bu da tanınmasını engellemiştir.
Hikâyeciliğinden çok mizah yazarı olarak tanınan Osman Cemal'in hikâyeciliğini anlatır mısınız?
Onu tanıtan yazılar ve kitapların çoğu ne yazık ki Osman Cemal'i bir mizah yazarı ya da romancı olarak ele alsa da, o hikâye yazarı ve iyi bir İstanbul vesikacısıdır. Hikâyelerini realist bir anlayışla yazmış, toplumsal gerçekleri tüm çıplaklığıyla anlatmıştır. Ayrıca o dönemin siyasi anlayışına mesafeli durduğundan hikâyelerinde siyasi bir yön görülmez. Aksine siyasetin ve siyasilerin olumsuz yönlerini mizah unsuruyla anlatmayı tercih eden Kaygılı, hikâyelerinde salt bir güldürme gayesi gütmeyip mizahı bir sorgulama aracı olarak kullanmıştır. Toplumda gördüğü ya da yaşadığı olumsuzlukları, aksaklıkları; kahraman, zaman ve mekandan ziyade 'olay'ı önemsemiş, hikâyelerinde akıcı ve sade bir dil kullanarak yansıtmıştır. Dilinin ağır olduğunu söyleyebileceğimiz tek hikâyesi "Mahkemede Kaynana Gelin Kavgası"dır ki bunda da bazı hukuki terimler vardır. Bu yüzden ağırdır diyebiliriz. Halk dilinin, inceliklerinden büyük bir ustalıkla yararlanmış ve o döneme kadar kimsenin işlemediği konuları işlemiştir. Dil ve anlatımda kısmen başarılı olmuştur. Kendine özgü bir üslup ve tarz benimsemiştir.
Edebiyatımızda önemli bir yazar olduğunu söylüyorsunuz ama diğer taraftan hayattayken bile hikâyelerini kendi bastırıp kendi dağıtmış olmasını neye bağlıyorsunuz?
Bence her yazarın ve her kitabın bir kaderi vardır. Çok kıymetli yazarlar bilinmez bir nedenle hep unutulmuştur. Bu duruma öncelikle kader olarak bakıyorum. İkinci neden ise farklı gerekçelerle Osman Cemal'e sırt çevirenlerdir. En basit bir örnekle dönemin siyasi yapısı gereği geçmişe kısmen reddiye vardır. Ve geçmişle ilintili yazar ve eserle, ne yazık ki Osman Cemal hayattayken pek ilgi görmemiştir. Örneğin Yaşar Nabi Nayır, Varlık dergisini birlikte kurduğu arkadaşı olan Nahit Sırrı Örik'e "eskinin savunucusu" olduğu için ilgisiz kalmıştır. Aynı işlem Osman Cemal içinde yapılmıştır. Döneminde Osman Cemal eskinin savunucusu olarak görülmüş bu yüzden ön plana çıkartılmamıştır.
Şimdilerde ise Osman Cemal hayattayken görmediği ilgiyi görüyor olmasının sebepleri nelerdir?
Günümüzde geçmişe ait değerler yeniden alıcı gözle incelenip değerlendirildiğinden onların kıymeti takdir ediliyor. Bu takdirden Osman Cemal de nasibini almıştır.
"Hani 'gözden ırak olan gönülden de ırak olur' atasözümüzde olduğu gibi, üzülerek söyleyeyim ki Osman Cemal Kaygılı, hakettiği yeri bulamamıştır. Onun yalnızlığını "şaheser" olarak gören Sait Faik'in yanında onu yazar olarak görmeyen bazı sözde eleştirmenler de vardır ki, Osman Cemal bana göre edebiyatımızda önemli bir noktadadır. Çünkü İstanbul'u vesikalayan, İstanbul'u bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçiren yazar sayısı oldukça az. Kaygılı işte bunu başarmıştır. Hikâyele ve romanlarında görülen dil ve anlatım onun edebiyatımızda-ki önemli bir yazar olduğu hakikatini bize bildirir." Osman Cemal Kaygılı kimdir? 22 Eylül 1306 (4 Eylül 1890)'da İstanbul Eğrikapı semti dışındaki Yenimahalle'de doğar. 1310 (1894) depreminde ilkokula yeni başlayan Osman Cemal, depremden sağ kurtulmasını sağlayan kendisinden üç yaş büyük bir kızı "Aygır Fatma" romanında Zehra adıyla anlatır. 16 yaşında askeri okulu bitirir, Erkan-ı Harbiye-yi Umumiye'ye katip olarak tayin edilir ancak rahatsızlanıp zorunlu olarak emekliye ayrılır. Bu acı hatırayı ise "Feci Bir Muamma" hikâyesinde işler. Sürekli maddi ve manevi sıkıntılar çekse de, neşesinden birşey kaybetmeyen Osman Cemal 1936'da kendisine soyadı olarak "kaygısız"lığı seçer ama talih burada da gülmez yüzüne ve soyadı zorunlu olarak "Kaygılı" olur. 1943 yılında teşhisi konulamayan bir rahatsızlığa tutulur ve 1945'te Vakıf Gureba Hastanesi'nde hayata gözlerini yumar.
Konuşan: Hayriye Emre
(Yeni Şafak, 15 Mayıs 2004)
İyi bir İstanbul vesikacısı, mizah yazarı ve romancı olmanın yanında, iyi bir hikayeci de olan Osman Cemal Kaygılı'nın hikayeleri 'Sandalım Geliyor Varda' adlı kitapla tozlu raflardan günışığına çıktı
öncelikle böyle muazzam bir yüreğe ve görüşe sahip olan ama unutulan ve layık olduğu değeri göremeyen bir edebiyatçı hakkında yazdıklarınız için teşekkürler size... onu belkide konak hayatları ve ağdalı türkçelerle dolu diğer yazarlarımızın eserlerine uzak şeyler yazdığından edebiyat alemi görmezden geldi.... edebiyat aleminin sınırlı açıdan kalıplaşmış görüşünün göstergesi belki?...ama yazdıklarınız içerisinde AYGIR FATMA adlı eserinden bahsetmenizi isterdim ... ben neredeyse tüm eserlerini okumuş biri olarak AYGIR FATMA sız osman cemal kaygılıyı anlatmanın eksik olacağını düşünüyorum.. ilginize teşekkürler...