[ Haberler -> İletişim Haberleri ] Turgut Cansever'in TTK Binası 31.05.2009 - 15:24 Turgut Cansever'in vefatı üzerine birçok dergide bilge mimar hakkında yazılar yazılıp çizildi. Genel olarak fikirlerinden bahsediliyordu. Sadece Serbest Mimarlar Dergisinin sayfalarında üstadın mimari düşüncelerinden ve eserlerinden bizzat mimarlar tarafından bahsediliyordu. Elbette bunları okuyan körpe mimarların etkilenmemesi mümkün değildi. Bir anlık organizasyonla okul çıkışında bilge mimarın Ankara'daki başyapıtı olan Türk Tarih Kurumu binasını gezmeye gittik.
Sadece Tarih bölümü öğrencilerinin gelip gittiği binaya Mimarlık öğrencilerinin paldır küldür gelmesi güvenliği ve yönetimi elbette şaşırttı. Çünkü ellerindeki kurallar Tarih öğrencilerine yönelikti ve 3. sınıf 4. sınıf ve master öğrencileri dışında hiçbir öğrenci kuruma alınamazdı. Birkaç bürokrasi hamlesi, birkaç telefon bağlantısı olayı halletti. Bizim binaya olan ilgimiz, güvenlik görevlisinden profesörlere kadar herkesin binayla ilgili anılarını koşa koşa gelip bize anlatmasına vesile oldu.
Türk Tarih Kurumu Türkiye'nin Kalesi
Hemen hemen her ilimizin bir kalesi vardır, Türk Tarih Kurumu için Türkiye'nin kalesi desek yanlış olmaz. Fiziki olarak dış cephesindeki olukların mazgal şeklinde yapılmasından tutun da kaplamalarda kullanılan taşların Ankara Kalesinin taşlarıyla aynı olmasına kadar her şey bu bina da bir kale izlenimi veriyor. Zaten Cumhuriyetin ilk dönem yapıları arasında içe dönüklüğüyle biricikliğini elinde tutan bu yapı malzemelerinin yalınlığının yanında güçlü duruşuyla da tam bir kale.
Tarih Burada Yazılır
Çatıdan süzülüp gelen ışığın katlara adeta imbiklerden süzülerek dağıtılması ve her katın her bölümünde ışığın ayrı keyfiyette ayrı figürlerdeki raksı gerçekten çok farklı bir haz veriyor seyredene. İşte diyorsun tarih burada yazılır! Merdiven basamaklarındaki ve sahanlıklardaki mermerlerden şimdi yok maalesef, çünkü bunlar bütün halindeki mermerler ve şuan bu mermerler üretilse binanın tamamına bedel bir ücreti olacak cinsten.Güvenlik görevlisinin rivayetine göre binadaki fayanslar hıltıyla(beton matkabı) bile zor delinen cinstenmiş.
Binanın bahçesine çıkınca nedense bir an ölüm hissi kapladı beni. Bizim evlerimizde bahçeyle evin birleştiği yere hayat derler. Burası da hayat gibi ama ustanın ürünü banklar bana teneşir izlenimi verdi biranda. Susuz havuz hayatın olmadığını mı anlatıyor acaba belki de mimarının yasını tutuyor. Telifi Cansever ailesinde olduğu için onlardan habersiz tek bir çivi dahi çakılamayan binaya sanırım bu yaz yeni bir düzenleme gerekecek. Özellikle dış cephelerde çatlaklar gözle görülüyor.
Hocanın her zaman savunduğu Osmanlı'nın o sürdürülebilir yani eklenebilir mimarlık anlayışı burada da hâkim, kendi sağlığında zaten birçok eklemeler yapılmış olan bu bina ilerleyen dönemlerde yeni bir görünüme de sahip olabilir.
Maalesef binadaki en çok merak ettiğim yeri göremiyoruz gezimiz sırasında. Orası yasak bölge. Türk Tarih Kurumu ile Bruno Taut'un yaptığı Dil Tarih Coğrafya binasının arasındaki yolun altında kalan Osmanlı Arşivi kısmı çok özel insanlar dışında herkese yasak bir mekân.
(dunyabizim.com) |