« Anasayfa | Künye | Arşiv 28 Mart 2024, Perşembe
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Kulak Arkası
Nurullah Turan
Birkaç "Bir"

Bolâhenk
Ahmet Çalışır
Mevlevî Âyini: Türk mûsikîsinde bir form

[ Müzik -> Ekstra ]

Müzik: İnsan ve Evren Arasındaki Köprü

01.04.2000 - 16:00

Günlük konuşmalarımızda sık sık kullandığımız "müzik" kelimesi, aslında "Sevgili" ya da "Mahbub" diye dile getirdiğimiz o büyük gerçekliğin, insan ruhundaki güçlü bir yansımasıdır. İnsanlar bu nedenle müzikten büyük bir zevk alırlar. Doğumdan ölüme kadar izlenen ve adına "hayat" dediğimiz serüvenin tek amacı da, Sevgili'ye ulaşma hayalidir. "Peki bu Sevgili kimde ve nerede gizlidir?" diye sorabilirsiniz. Gözlerimizle gördüğümüz, Sevgili'nin yüz güzelliğidir. Ama bunun ötesinde, gözlerimizin göremediği ve ellerimizin uzanamadığı bir güzellik daha vardır ki, o da Sevgili'nin bize fısıldadığı ruhsal güzelliktir. İşte gönülleri cezbeden her güzel tınıya bu bilinçle kular verebilirsek, onların ardında, bilgeliğin özü olan 'üstün' ruhun gizlendiğini sezinleyebiliriz.

Gözlerimizin gördüğü her fiziksel güzelliğin kaynağında, hayatın temel öğelerinden birisi olan, renklerde, mevsimlerin değişiminde, dalgaların yükselip-alçalmasında, rüzgarda, fırtınalarda ve doğanın nice güzelliklerinde, sürekli bir hareket vardır. Gündüzü, geceyi, mevsimleri ve dolayısıyla zamanı oluşturan da, işte söz konusu bu hareketlerdir. Hareketler olmasaydı (yani her şey durgun ve durağan olsaydı), her şey bir sonsuzluk denizi içinde yok olup, giderdi. Daha doğrusu, hayat ve onun oluşumunu sağlayan biçimler ortaya çıkamazlardı. Sevdiğimiz, arzu ettiğimiz, araştırıp anlamaya çalıştığımız her şeyin ardında, hareket ve onu bir sonucu olan 'hayat' yatmaktadır. 'Hayat' sözcüğü, varlığımızın dışa vurumu ile aynı anlama gelir.

Tanrı, bir bütündür. Ancak insanlar, 'sınırlı' olduklarından, O'nun bu bütünlüğünü göremezler. Hoşumuza giden her renk, görüntü, şekil veya kişi, aslında bu gerçek güzelliğe, yani Gönüllerin Sevgili'sine, Tanrı'ya aittir. Bizleri sarhoş eden bu güzelliğin ardındaki gerçeği aradığımızda ise, karşımıza 'güzelliğin hareketi', başka bir deyişle 'müzik' çıkar. Doğada bulunan herşey, özlellikle de mükemmel şekil ve renkteki çiçekler, gezegenler, yıldızlar ve dünyamız, tıpkı müzik gibi ahengi ve güzelliği çağrıştırırlar. Doğayı oluşturan canlı ve cansız her varlık, bir bütün olarak nefes alır. Bunu göremeyen insanlar, tüm varlık ve nesnelerin ayrı birer hayat sürdürdüklerini düşünür ve yanılgıya düşerler. Tüm evrenin ve herşeyin bir bütün olduğuna delil olacak en önemli araç ise, müziktir.

Şöyle soralım: "Bir şairin ruhunu coşturan güç ya da bir ressamın fırçasından muhteşem güzellikler dökülmesine yol açan yetenek ve müzisyenlerin birbirlerinden güzel şarkılar bestelemelerine sebep olan duygunun kaynağı nedir?" Buna en uygun cevap olarak: "Güzelliğin verdiği ilham" diyebiliriz. Bu nedenle Sufiler, sözü edilen güzelliğe "Saki" yani "İlahi hayat şarabını herkese sunan" demişlerdir. Şekilde, çizgide, renkte, hayalde, duyguda ve davranışta görülen güzelliklerin temelinde, işte bu "tek" güzellik yatar. Güzelliğe şekil veren çeşitli nesne ve varlıklar ise, O'nun ruhunun bir parçasıdırlar. Bu ruh kendini, her bir varlığın özündeki (aslında Tanrı'nın bir parçası olan) hareket, yani hayat olarak belli eder. Bu yüzden hayat, Tanrı'ya duyulan sürekli bir minnet duygusunun ifadesi olmalıdır.

Konuşmalarımızda sıkça söz ettiğimiz müzik, görünen (ve hatta görünmeyen) her şeyin özünde gizlidir. O'na; mimaride, bahçecilikte, çiftçilikte, boyacılıkta veya şiirde rastlayabiliriz. Güzelliğin ilham kaynağı olduğu her meslekte ve ilahi şarapla sulanmış her şeyde, müzik vardır. Bu nedenle, bir çok sanat dalı arasından, özellikle musiki sanatı, ilahi bir dal olarak ele alınır. Çünkü müzik, evreni yöneten ve bir arada tutan kuralların bir sureti gibidir. Kendimizi dinlediğimizde, kalp ve nabız atışımız ile nefesimizin belirli bir ritme sahip vücut dediğimiz bu mekanizmanın ritmik işleyişine bağlıdır. Nefes, ses gibidir. Söze ve kelimeye benzer. İster içimizde, isterse dışımızda alınsın, her nefes bir sestir. Ve bu ses, müziğin ta kendisidir. Yani insan, sürekli olarak bir müzik aleminin içinde nefes alıp-vermektedir.

Müzik, sadece büyük müzik ustaların özgü bir ilham kaynağı değildir. Dünyaya yeni gelmiş bir bebek bile, ellerini ve kollarıni ritmik hareketlerle oynatır. Buna göre şöyle bir şey söylemek mümkündür: "Müzik, herkesin ait olduğu o evrenle güzelliğin dünyadaki farklı yansımaları arasındaki bağı sağlayan (bütün) sanatların ortak dilidir." Tüm güzellikleri, ortak Sevgili'miz olan Tanrı'nın bir yansıması olara gören bir insan, müziğin, bütün evrende geçerli ilahi bir sanat dalı olduğu biçimindeki değerlendirmemizi daha kolay kavrayacaktır. Çoğu insan, müziği zaman geçirici bir eğlence aracı şeklinde değerlendirirken, bazı insanlar da onu bir sanat, müzisyeni ise diğerlerini eğlendirmeye çalışan bir kişi olarak gerürler. Ancak müziği sanatların en kutsalı olarak kabul etmeyen birisi, yaşıyor ve hissediyor sayılamaz. Zira bir ressamın çizgilerle anlatamadığını şair kelimelerle dile getirebilir. Şairin ifade etmeye kelimeler bulamadığı duyguları ise, müzik tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarır. Burada söylenmek istenen şey, müziğin sadece sanattan ve şiirden üstün olduğu değildir. Çünkü müzik; insan ruhunu, dinsel kurumların sahip oldukları araçlardan daha etkili bir biçimde yücelttiği için dinden de üstündür.

Her bir insanın ruhu, müzikten en üst düzeyde fayda sağlayacak mertebeye ulaşamadığı gibi, her tür müziğin de insanı dinsel uygulamalardaki kadar yücelteceğini iddia etmek mümkün değildir. Ancak içsel ibadet yolunu seçmiş olanlar için müzik, ruhsal gelişim açısından vazgeçilemez olan bir ögedir. Çünkü insanın ruhu sürekli olarak bir şekle sahip bulunamayan ve biz insanlar için kavranması çok güç olan Tanrı'yı arar durur. Diğer sanatlar da insan ruhunu yücelten özellikler taşırlar, fakat yapıları gereği sınırlayıcı bazı kalıplardan, (kelimeler, isimler ve çeşitli cümleler ya da farklı renkler) oluştukları için, etki alanları da dar ve kısıtlı kalır. Bu nedenle; hem güzellik, güç ve sihir içeren ve hem de tüm kalıpların ötesine geçerek, insan ruhunu yüceltici bir etkiye sahip olan tek sanat dalı, müziktir diyebiliriz.

Eski çağlarda, büyük peygamberlerin aynı zamanda iyi birer müzisyen olmalarının sebebi, burada aranmalıdır. Bu konu ile ilgili olarak Musa Peygamber hakkında anlatılan şu kıssa oldukça ilginçtir:

Buna göre Musa, Sina Dağı'nda şöyle bir ilahi emir alır: "Muse ke" kendisine belirli bir ton ve ritimde iletilen ve "Dinle Musa" anlamına gelen bu emre Musa (as), ilk kez "müzik" kelimesi ile karşılık bulmaya çalışmıştır. İşte İngilizce'deki music, Almanca'daki "musik" ve Türkçe'deki "musiki" kelimeleri, bu emirden türetilmiştir. Davud Peygamber, vermeyi düşündüğü mesajları, şarkı ve ilahilerle ritmik bir şekilde inananlara iletmeye çalışmıştır. Yunan mitolojisinde adı geçen ve ritm ile tonun sırrını bilen kişi olarak anılan Orfe, sahip olduğu bu sır yardımıyla doğanın gizli güçlerine karşı üstünlük sağlamıştır. Peki, tüm bunların anlamı nedir? Bunların anlamı, bütün evrensel ahengin müzikte gizli olduğu gerçeğidir. Müzik doğal olduğu kadar, sihirli bir tılsım da içerir. Ancak günümüz insanları, eskilerin bilgilerini unutmuş ve kaybetmişlerdir. Bu nedenle "eski bilgeliklerden elimizde kalan tek büyülü şey müziktir" demek, yanlış olmaz.

Müzik, dinleyenleri sarhoş ederken, müziği icra edenleri de coşturmaktadır. Ayrıca müziğin kusursuzluğunu anlamış ve müzik üzerine uzun seneler ihtisas yapmış olan kişilerin müzikten alacağı haz, diğer insanlardan daha büyüktür.

Doğu dünyasının düşünürlerine göre, sarhoşluğun kaynakları beşe ayrılır. Bunlar; güzelliğin, gençlik ve kuvvetin, zenginliğin, egemenliğin ve son olarak da öğrenmenin verdiği sarhoşluktur. Müziğin insan üzerinde bu denli etkili olmasının sebebi onun insan ruhunun derinliklerine bile rahatlıkla ulaşabilmesidir. Dış dünyaya ait başka hiç bir şey, müzik kadar etkili bir biçimde insan ruhuna hitap edemez. Müziğin başka bir güzelliği de yaratıcılığın ve bütünselliği özümsemenin kaynağı olmamasıdır. Dünyamız, müzikle yaratılmıştır ve o sonsuz gerçekliğe, yani Sevgili'ye de yine müzikle ulaşılacaktır.

İçinde yaşadığımız maddesel eğilimli dünyamızda da, müziğin gücü ile ilgili bazı örneklere rastlayabiliriz. Herhangi bir makine ya da mekanizma, tam anlamıyla işlemeye başlamadan önce bazı sesler çıkararak ilk önce onu duymamızı sağlar. Makinanın işleyişi, yani hayat ve canlılığı daha sonra ortaya çıkar.

Küçük bir çocuk bile renklere ve şekillere ilgi göstermeden önce sese karşı duyarlılık gösterir. İnsanlar, tıpkı davul sesleriyle savaşan askerler gibi harekete geçmek üzere motive eden de müziktir. Kısacası müzik, bütün insanların ilgisini çeken bir sanat dalı niteliğini taşır ve sadece müzik, insanın bütün duygularını bir arada yansıtabilme özelliğine sahiptir. Bir rivayete göre, kıyamet Sur'un (bir tür boru) üflenmesiyle kopacaktır. Yani müzikle yaratılan dünya, yine müzikle sona erecektir.

İnsanlık varolduğundan beri, bütün mistik düşünürler, çeşitli sanat dalları arısından en çok müziğe ilgi göstermişlerdir. "Nirvana" adı verilen sonsuz huzura ermiş kişiler, bu aşamaya müzik eşliğinde daha kolaylıkla ulaşmışlardır. Eski Chishtia okulunun sufileri, müziği, uyguladıkları meditasyon tekniğinin bir kaynağı olarak görürlerdi. Sufilerin meditasyon aracılığıyla yaptıkları şey, insan ruhunun en ince ayrıntısına kadar incelemek, sezgisel yetenekleri ortaya çıkarmak ve kalpleri kısır benlik hapishanesinden kurtarıp, dünyaya açmaktır. Bu yolla sufiler, evrendeki tüm güzellikleri gün ışığına çıkararak, insanları mutlu etmek ve onları arzu ettikleri ruhsal kusursuzluğa eriştirmek amacını taşırlar.

--------------------

Not: Bu metin, Hindistanlı Sufi Inayat Khan'ın, Arıtan Yayınevi'nden çıkan "Müzik - İnsan ve Evren Arasındaki Köprü" isimli kitabından alınmıştır. Kitap ağırlıklı olarak Hint müziğini ele almakta; sesin etkileri, tedavi edici özellikleri, ruh ve beden üzerindeki yansımaları konusunda bilgiler vermektedir.

Günlük konuşmalarımızda sık sık kullandığımız "müzik" kelimesi, aslında "Sevgili" ya da "Mahbub" diye dile getirdiğimiz o büyük gerçekliğin, insan ruhundaki güçlü bir yansımasıdır. İnsanlar bu nedenle müzikten büyük bir zevk alırlar.  
Müzik DünyasındanTümü »

» Abbey Road'un Etkisi Sürüyor
» Cazdan Habersiz Kalmayın
» Albüm Kapaklarında Eskiye Dönüş
» Grammy Müzesi'nde Müziğe Dair Herşey
» Nintendo Wii'yle Orkestramı Kurup Yönettim / Hakan Gence
Müzikal SohbetlerTümü »

» Burhan Öçal: Sabah Ezanını Kaydedeceğim, Sıkıyönetim İlan Edin / H. Salih Zengin
» Suzan Kardeş: Balkanlar'da Sahne Almayı Çok İstiyorum / Önder Deligöz
» Daniel Barenboim: İçimdeki Çocuğu Merakımı Canlı Tutarak Yaşattım / Serhan Yedig
» Ömer Özçelik: Ney, İnsan-ı Kâmildir / A. Tuba Bakiler
» Kudsi Erguner: Gazel ve İlahiler Diskotek Müziğine Dönüştü / H. Salih Zengin
Albüm AnaliziTümü »

» Kalbe Ruha Giden Şarkılar / Nazan Özcan
» İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Enya / Özlem Ertan
» Alaturka Benim Canım / Cenk Özbay
» Sezen'in Muhteşem Yalnızlığı: Deniz Yıldızı / Pakize Barışta
» Tekil Hayatlar da Bir Gün Devrim Yapar Ya... / Mert Emcan

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!