« Anasayfa | Künye | Arşiv 12 Kasım 2024, Salı
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Kulak Arkası
Nurullah Turan
Birkaç "Bir"

Bolâhenk
Ahmet Çalışır
Mevlevî Âyini: Türk mûsikîsinde bir form

[ Müzik -> Ekstra ]

Cohen Nihayet Geliyor

Sadık Yalsızuçanlar

04.05.2009 - 12:51

Dylan ve Cohen dışında bu sıfatları birlikte kullanabildiğimiz kim var? 'Şair, söz yazarı ve müzisyen...' Cohen, Görkemli Kaybedenler'iyle, Gözde Oyun'uyla ve diğer kitaplarıyla bize, 'sıkı' bir yazar olduğunu da göstermiştir. Lale Müldür'le Uzak Fırtına'yı Antakya'da çekerken, Payas Sokullu Külliyesi'ndeki görüntülerinin dibine, 'I'm your man'i döşemiştik... Müldür, tavandaki şemselere bakarken bu şarkı çalıyordu. Ardından Enis Batur'la metruk bir Osmanlı hanında çalışmıştık. Ona da sormuştum, 'hem şair hem söz yazarı hem romancı hem müzisyen olarak kim var?' diye. Cohen ve Dylan demişti. Ortaçgil ve Kızılok'tan söz etmişti. Sahi, ikisi de Cohen gibi birer ada değil midir?

Yerliler'den Mehmet Güreli aklıma geliyor. Sen ve Ben'i, Kimse Bilmez'i tek başına yeterlidir. Güreli, nihayet filmini de çekti. Bir Peyami Safa uyarlaması: Gölge. Birkaç artısı var üstelik: Ressam, oyuncu... Cihangir'de oturan en gösterişsiz, en mütevazı bohem. Turgut Uyar'ın 'korkulu ustalık'ına hiç düşmemiş bir sanatkâr. Bir çocuk. Ebedi çocukluğu korumaya çalışan halis bir sanatçı. Diyojen'in bir gün çeşmeden avucu ile su içen bir çocuk gördüğünden bahisle, 'bu çocuk bana fazla eşyam olduğunu öğretti' dediğini ve su çanağını kırdığını anlatan bir derviş. Güreli'yi ve Cohen'i dinlerken en çok, Sezai Karakoç'un Köpük şiirindeki şu dizeleri hatırlarım: "Bir kadını al onu yont yont anne olsun/Her kadın acıma anıtı bir anne olsun/Çocuklara açılan mavi kırmızı pencere anne/Sen bu şehrin sokaklarından geç sonsuz pencerelerle/Bir insanı al onu çöz çöz çocuk olsun"

Zira Suzanne'dan da hissederiz ki, 'zalim tabiatımıza teslim olmamız' halinde, hayatımızın çığırından çıkmış halinin gerisindeki miskinliğe gömülmemiz kaçınılmazdır. Cohen bize, özellikle şarkı sözleriyle ve onları icra ediş şekliyle 'iyi tarafımız'ın nasıl belirdiğini anlamamızın imkansız olduğunu söyler. 'bazen bir akıl vererek/bazen de, tehlikeli durumların/tam ortalık yerinde/bir kurtuluş yolu göstererek.(...)korkmadan yürü/O köprü ki, günlük hayatımın çöküşü/üstünde yükseldi gökyüzüne' dizeleri bile tek başına yeter bu denli şiddetli Celal tecellileriyle dolu dünyada umutlu olmamız için. Tabii işin bir de öte yüzü var ki, şiirle müziğin kesiştiği yere bakar.

Bir Üst Dil:'Sessizlikle' Şarkı Söylemek...
İki ayrı gramer olarak şiir ve müzik. Birinin diğerine tercümesi zaten imkansızdır. Ne var ki Cohen, ısrarla bize bu iki dilin arasında pek de sistematize edilemeyen, dile getirilmesi güç bir akrabalık olduğunu hissettirir. Müzik ne denli çok dışsal formlar halinde gerçekleşse de modern zamanlarda, Cohen'in dingin, buğulu, duru seslenişinden de anlarız ki, sessizlik diye bir üst dil var. Ve sessizlik sadece söylenmeyeni içermez, söylenemeyeni de kuşatır. Belki de bu yüzden, Cohen'in şarkılarını dinledikçe daha çok dinlemek isteriz. Sessiz bir şey vardır zira.

Yerliler'den Mazhar Alanson en yakındır buna. Özellikle son dönem yaptığı şarkılarda belirginleşmiştir. Cohen ve az da olsa benzeri şarkıcılar, bizim geleneksel ozanlarımız gibidir. Yalnız, başkasının icrasına ihtiyaç duymayan, tekil hikayesini anlatan, tek enstrüman kullanıyormuş gibi ve Yaşar Kurt'un söz ettiği 'endüstrileşme' tehlikesine en uzaktırlar. Hoş 'endüstrileşme' sadece müzik için bir tehlike değildir. Modern zamanların zehirleyici, küflendirici, çürütücü samyeli edebiyatı ve diğer alanları da tehdit etmektedir. Cohen, bu tehdide karşı tek başına yeterli bir teyakkuz değil midir?

Dylan ve Mous'taki örneklerinden söz eden Orhan Kahyaoğlu haksız sayılmaz: "Cohen'in şarkılarında büyük ölçüde bir balad karakteri hep ağırlığını koymaktadır. Sorgulanansa daha çok aşk ve varoluşa dair çeşitli sorgulamalardır. Rus asıllı Kanadalı bir ailenin çocuğu olan Cohen öncelikle bir şairdir ve ilk şiir kitabı Let us Compare Mythologies'de kendine özgü bir sesi yakalayacak, sosyalist bir siyasal duyarlılığın içinde gezinecektir. Ama, varlıksal sorun, onun siyasal algısı kadar hatta bunu da aşan boyutta şiirlerinin de kopmaz bir parçası olur. Kendine özgü bir mistik atmosfer daha bu ilk dönem şiirlerinde belirginlik kazanır. (...) Ölçü ve uyaklı, güçlü bir dize yapısı olan, imge dünyasındaki mistik derinlikten hiç uzaklaşmamış bir şairdir de aynı zamanda. Şiirinde geliştirdiği sorgu, melodi ve armoniyle yeni bir vücuda dönüşmesi noktasında da şarkı söyleme tarzındaki abartısız, özgün yapı şiirin kendi dilini de, şarkının içinde saklı ama o denli de güçlü bir şekilde yerleştirmesini sağlamıştır. En azından, bu ilk albümde yer alan şarkıların tümündeki sözler bir aşk teması üzerine kurulur. Ancak, inanılmaz bir varoluşsal sorguyla bezeli şarkılardır yazılanlar. Özellikle son şiir kitaplarında olduğu gibi. Kadına olan tutku ile ondan derinlemesine kaçış, hem şiirlerinde hem de şarkılarda ana öğelerdir. Aslında bu aşklar şairin birer "ben" sorgusudur.' (kitap-lık, Sayı: 75, Eylül 2004)

Bu sorgu kaçınılmazdır, zira, 'yalnızdı(r), insandı(r) nerdeyse...' Ve bir taş gibi batar aklının dibinde... Aklı, yaralı, saldırgan bir hayvan gibi gören sadece Cohen midir? Yaralanmış ve görkemli kaybetmiş herkes bunu iyi bilir. Hayatın silleleri bize en çok bunu öğretir. Kimisi nasipsizdir, aklına ve ben'ine gömülür, kimisi -Cohen gibi- oradan yani çaresizlikten nasıl çocuk kalınabileceğini çıkarır. Ne ustalaşır ne endüstri çarkına girer. Evde olmanın değerini tadar. 'Geleceği görüyorum kardeşim: Cinayet var!' diye bağırır. Toplumsal/ahlaki çöküntüyü görür, uyarır. Democracy şarkısına dikkat! Amerika büyük şeytan değildir ama 'manzarasına dayanılacak' gibi de değildir. 'Oyunu verme anne/oyuna gelme anne' diyen Yaşar Kurt gibi, yine bu sistem içinden konuştuğu kesindir. Zen merkezinde inzivaya çekilmekten başka çare bulamamıştır. Burada, belki de sessizliğin nasıl bir dil olduğunu düşünme imkanı bulmuştur.

Bu tecrübenin meyvesi, Ten New Songs'tur. Lale Müldür'ün, 'melankoliye iyi gelen el değmemiş, bakire inciler...' dediği sırra da burada yaklaşmıştır.

Mehmet Güreli, Cohen'in aksine, kimsenin bilemeyeceğini söyler. Herkes bilir, iyi güzel de, Ariel Sharon'la kanyak içmeyi çoğu kimse anlamaz. Bunu da en güzel Sezai Karakoç sormuştur: 'Sen kış güneşi misin/Yakarsın ısıtmazsın/Bir ırmağın ortası yoksa/Seni mi hatırlayacağım/Bu dünyada olup bitenlerin/Olup bitmemiş olması için/Ne yapıyorsun'

(Zaman)

'Kanadalı yazar, şair, söz yazarı ve müzisyen Leonard Cohen, 2009 dünya turnesi kapsamında ağustos ayında İstanbul'a geliyor' haberini okumuşsunuzdur. Cohen, İstanbul Kültür Sanat Vakfı ve BKM işbirliğiyle dünya turnesi kapsamında, 5 ve 6 Ağustos'ta İstanbul'da Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde müzikseverlerle buluşacak nihayet.  
Albüm TanıtımlarıTümü »

» İstanbul'a Senfonik Üçleme
» Yıllar Sonra Yeniden
» Dostlar Onu Hatırladı
» İncesaz, Kalbimizdeki Denize Yelken Açtı
» Oralara, Buralara, Uzaklara
Müzik DünyasındanTümü »

» Abbey Road'un Etkisi Sürüyor
» Cazdan Habersiz Kalmayın
» Albüm Kapaklarında Eskiye Dönüş
» Grammy Müzesi'nde Müziğe Dair Herşey
» Nintendo Wii'yle Orkestramı Kurup Yönettim / Hakan Gence
Bir EnstrümanTümü »

» Sazende ve Sazı: Kemençe / Muhammet Çiftçi
» Sazende ve Sazı: Ud / Muhammet Çiftçi
» Sazende ve Sazı: Perküsyon / Muhammet Çiftçi
» Sazende ve Sazı: Çello / Muhammet Çiftçi
» Dinle Ney'den / Timuçin Çevikoğlu

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!