O, dünyanın, müzik olabilecek yerde yalnızca gürültü çıkarmasına üzülür.
Dünya gürültüsünü değiştirmenin kendisine düştüğüne olan inancı büyüktür Bach'ın; Yaradan, düzensizliği altüst etmesi için Bach'a bir misyon yükleyerek, onun sezgisine kurtarıcı bir müzik yerleştirmiştir.
Ne var ki, insanlar Johann Sebastian Bach'ı dinleyecekleri yerde hapse atarlar onu.
Bach, bir gün Weimar'da tutuklanır.
Resmi olarak tutuklanma nedeni ise gerçeği yansıtmayan, hayli komik bir nedendir aslında: "İnatçı tavrı ve direterek talep ettiği izin sebebiyle" tutuklandığı belirtilir belgelerde.
Bach, yöneticilerin -sivil kent yönetiminin, ruhani kilise yönetiminin- beceriksizliklerini, yetersizliklerini, kültürsüzlüklerini, anlayışsızlıklarını, mevki hırslarını yüzlerine vurmuş, bilir bilmez işine karışmalarına hep karşı çıkarak sürekli şikâyetçi olmuştur çünkü. Karakteri de kavgacı, hatta kinci, ama aynı zamanda küçük bir çocuk gibi küsen öfkeli bir yapıya sahiptir zaten; "öfke onu uyanık tutar" zira.
Bach'ın sevilmemesinin bir nedeni de, sosyeteye girmeyişidir; "dünyada bir yer edinmek yerine oradan uzaklaşmayı tercih eder" hep.
Bach'ın yaratıcılığı ve dinmeyen öfkesi altında ezilen Weimarlılar -özellikle yönetim- o kadar nefret etmişti ki ondan; hapisten çıkıp da bu kentten uzaklaşmak zorunda kalmasından beş yıl sonra dahi onun adının anılması ve yazılması yasaktır hâlâ Weimar'da.
Bach'ın derdi insanlar değil, yaradanın ona bahşettiği olağanüstü kabiliyetle besteler üreterek dünyadaki her şeyi müzik yapabilmekti!
Dünyanın o güne kadar yaşamadığı bir huzura kavuşmasını istiyordu Bach; işte bu huzurun düzeni de ona göre si minörle yaratılacaktı.
Armand Farrachi'nin Bach Son Füg adlı kitabı, son derece değişik bir biyografi. Edebi değeri olan şiirsel bir biyografi çalışması Son Füg; okuru mekân adlarıyla, tarihlerle, insan adlarıyla, kronolojiyle boğmayan, bestecinin nasıl bir müzik insanı, nasıl bir koca ve baba olduğunu, kilise ve saray çevreleriyle ne gibi ilişkiler içinde olduğunu, zaaflarını, sevinçlerini, acılarını; kolay, yalın ve duyarlı bir dille anlatıyor.
Farrachi'nin kitabına göre, insanlık tarihinin en yaratıcı ve devrimci sanatçılarından biri olan Johann Sebastian Bach'ın cenazesinde ailesi ve bir iki dostu dışında kimseler yoktu. Ama asıl acı olan, ayinler ve cenaze törenleri için onlarca hatta yüzlerce beste yapan Bach'ın cenazesinde; ayin yapılmaması, hatta müzik bile çalınmamasıydı.
Johann Sebastian Bach ölürken çok yoksuldu.
Kendini hiç sevdirmek istememişti çünkü.
Büyük besteci için cenaze arabası bile belediyeden ücretsiz olarak sağlandı. Şu anda mezarının tam olarak nerede olduğu da bilinmiyor zaten.
Bach, büyük bir düzene -aslında egemenin düzenine- karşı çıkarak pek çok değerin ne kadar boş olduğunu yüzüne vurmuştu insanların: "Kibar müziğe gösterilen rağbet ve kontrpuana karşı ilgisizlik; onu 'Ben Bach'ım ve gerisinin benim için önemi yok' dercesine, saf çok sesliliğin içine kapanmak ve kendini tamamen buna vermek üzere özgür; dünyanın baskısından, dünyevi bir ödül ya da minnet umudundan, herhangi bir saldırı endişesinden yoksun bırakıyordu. (...) Biçimi, aşmadan üstün kılmak. Klavsende ya da orgda çalınabilir, küçük bir topluluğun kullanımına hazır, az masraflı bir orkestra için uyarlanabilir, bir okuyucu için de takip edilmesi daha kolay olsun diye, partisyon dört porte üzerinde yazılacaktır."
Uzlaşmaz bir kişiliğe sahip olan Johann Sebastian Bach, müziği aracılığıyla; evreni insanla, insanı dünyayla ve doğayla uzlaştırmaya çalıştı ve böylece insanın duyabileceği en güzel müziği yaratmış oldu.
Bach Son Füg, Armand Farrachi, çeviren: Heval Bucak, Can Yayınları.
(Taraf)
Bach, büyük bir düzene -aslında egemenin düzenine- karşı çıkarak pek çok değerin ne kadar boş olduğunu yüzüne vurmuştu insanların: "Kibar müziğe gösterilen rağbet ve kontrpuana karşı ilgisizlik; onu 'Ben Bach'ım ve gerisinin benim için önemi yok' dercesine, saf çok sesliliğin içine kapanmak ve kendini tamamen buna vermek üzere özgür; dünyanın baskısından, dünyevi bir ödül ya da minnet umudundan, herhangi bir saldırı endişesinden yoksun bırakıyordu.