Babylon'un kapısından, gelenek olduğu üzere, Beyaz Saray'a girer gibi binbir güçlüğü atlarak içeriye adımımızı attıktan sonra, Frenk ellerinden gelmiş gençten bir kadın ve bir adamın tartışmalarına kulak misafiri oluyoruz. Genç kadın "Benim bildiğim Belçikalı" diyor, erkek olan ise "Hintli değil miydi yahu?" diyor. Konuşma uzadıkça, meslek deformasyonundan herhalde, bilgi ışığını üzerlerine saçmaktan geri duramıyoruz. "Hayır, Natacha Atlas'ın annesi hippi bir İngiliz. Babası ise kökleri Mısır ve Ortadoğu'ya uzanan bir doktor" diyoruz, onlar da pür dikkat dinliyor. Aslında kendilerine Natacha Atlas'ın yeni albümü Ana Hina/Buradayım konseri öncesi daha fazla bilgi verme şansımız vardı ama Atlas, konserden önce çok fena halde larenjit olduğu için bütün söyleşileri iptal etti. Neyse ki teknoloji var. Şöyle anlatıyor Atlas: "Ben Belçika'da doğdum, çünkü babam da orada yaşıyordu. Annem babam ben küçükken boşandı ve ben, Allah rahmet eylesin, annemle İngiltere'ye gittim. Ama genç kızlığım döneminde köklerimin geldiği ülkeleri keşfetmek için epey seyahat ettim." Belli ki seyahatler ve Ortadoğu'nun kökleri, yaptığı müzik gözönüne alındığında çoktan fazla işe yaramış. "Aslında, tezler ve antitezler bir senteze sebep oldu diyebiliriz. Ben aslında üç ayaklı büyüdüm. Ve dolayısıyla şu anda olduğum şey, bunların toplamı. Böyle olmakla beraber bu bir karmaşa değil aslında, batıyla doğunun ya da el sharq wa el gharb'ın ikiliği. Ve bu karışım sonucu belki şöyle açıklanabilir: Enteresan kimliğinin farklı yüzlerini anlatmak zorunda kalan bir sanatçıyım." İtirazı olan sonsuza kadar sussun! Larenjit olduğu için Natacha Atlas, pek fazla konuşmuyor, yalnızca elinde "Hello" yazan kartı arada bir kaldırıp gülümsüyor sahneden. Hastalığına rağmen sıfır kilometre albümünden neredeyse bütün parçaları söylüyor. Söylemekle de yetinmiyor, arada darbukalar eşliğinde kalkıp süper şahane oryantal dans yapıyor ki, görenin aklı başından gidiyor.
44'ünde olmasına rağmen daha da genç gösteren Atlas, raflara yeni kurulan Ana Hina öncesinde Arap müziğini elektronik müzikle harmanladığı Diaspora, Halim, Gedida, Foretold in the Language of Dreams, Something Dangerous, Mish Maoul gibi albümlere sesini kaydetmişti. Son albüm Ana Hina hepsinde biraz daha farklı. Albüm önceki albümlerine göre daha az "turistik". Tabii ki Arap ezgileri hep önplanda ama bu sefer gerçekten geleneksel olandan beslenmiş. Öyle haydi kıvırtalım coşalım halinden eser yok. Atlas da bunu kabul ediyor zaten. "Albüm geleneksel ama aynı zamanda çağdaş yönleri de var. Sanatçı olarak, henüz el değmemiş alanları araştırmanın ve keşfetmenin önemli olduğunu düşünüyorum, bunu yapmazsanız gerçekten sanatçı olmaktan çıkarsınız." Bayan Atlas da sanatçı kimliğini korumak için Ana Hina'da Ortadoğu'da ünleri başını alıp gitmiş Rahbani Kardeşler, Abdel Halim Hafez ve Feyruz'un şarkılarının cover'larını yapmış. "Bu şarkılar çocukluğumda dinlediğim, sevdiğim, önemsediğim şarkılardı" diyor. Mesela Rahbani Kardeşler'in Ya Laure Hobouki şarkısı insanın âşık olduğunda nasıl aptala döndüğünü ve dünyayı toz pembe gördüğünü anlatıyor. Feyruz ve Abdel Halim'in şarkıları ise daha şiirsel aşk şarkıları.
Sözler Frida Kahlo'dan Bunların yanı sıra albümün sürprizleri gani gani. Mesela Clara Sanabras, La Vida Callada parçasını, Frida Kahlo'nun sözlerini kullanarak yapmış. "Clara, Frida Kahlo'yu çok seviyor ve onu çok güçlü bir kadın figürü olarak görüyor" diyor Atlas ve devam ediyor: "Ve biz iki kadın, güçlü kadınlara olan hayranlığımızı ve desteğimizi göstermek için bu şarkıyı birlikte söyledik." Çok teşekkürler! İkinci sürpriz ise Nina Simone'dan dinlediğimiz Black is the Color'ın Atlas yorumu. İnanmayacaksınız ama pek hoş olmuş. Asla kulağa batmıyor ve insana kendini iyi hissettiyor. Ne alakası var ki şimdi diyenlerdenseniz, buyrun cevap: "Ben Ana Hina'nın, akustik enstrümanların ve güçlü, çok anlamlı eski şarkıların bulunduğu bir albüm olduğunu düşünüyorum. Bu şarkı da, kalbe ve ruha giden yolda albüme çok uygundu." Dinleyince hak vereceksiniz. Bir de Beny ou Benak Eih isimli bir şarkı var ki, şarkının hikâyesi de, şarkıyı 1950'li yıllarda çekilen An Appointment for Love isimli filmde söyleyen Mısırlı ünlü şarkıcı ve oyuncu Abdel Halim Hafez'in hikâyesi de iç yakıcı türden. "Aramızdaki şey ne, senin söylemeni istiyorum" diyen Abdel Halim Hafez, genç yaşında bir kadına âşık olur. 11 yaşından beri ölümcül bir hastalıkla mücadele eden Hafez'in ve kızın ailesi evliliğe izin vermez. Bir süre sonra aileler insafa gelir ama kız evlilikten önce ölür. Trajediler bitmez, Hafez 48 yaşına bastıktan birkaç gün sonra ölür. Cenazesi Mısır'ın gördüğü en kalabalık cenazelerden biri olur ve Hafez'in öldüğünü duyan dört kadın da intihar eder. Eh artık anlayın Hafez'in şarkılarının ne kadar insanı can evinden vuracağını.
Albümde Bayan Atlas'ın kendi yazdığı şarkılar da var. Bunlardan en etkileyicisi He Hesitated. Şarkı ateş etmek için bir evin kapısının önünde duran bir askerin ateş etmekte nasıl çelişkide kaldığını, hem sözleri hem de müziğiyle nefis bir biçimde anlatıyor. Eh buradan sohbet elbette bir Ortadoğulu olduğu için İsrail'in Filistin saldırısına geliyor. Natacha hanımın, Sefarad Jasmin Levy'nin son albümünde düet yapmışlığı da var. İnsan merak ediyor haliyle: "Ne yazık ki İsrail, bölgedeki barışa hiç katkı sunmuyor, hatta ne kadar üzücü ki işleri daha da kötü bir yere götürüyor. Herkes çok açık bir şekilde aşırı güç kullanımı olduğunu görüyor" diyor. Ve son bir not: Natacha Atlas, son albümünde o boyacı küpü makyajını da azaltmış ve daha güzel olmuş.
Ana Hina, Natacha Atlas, A.K. Müzik.
(Radikalİki)
Natacha Atlas'ın son albümü 'Ana Hina'da, akustik çalgılar, eski dokunaklı şarkılar ve Frida Kahlo, Nina Simone gibi güçlü kadın figürlerinden sözler, şarkılar var.