Koruma Kültürüne Bir Bakış; Bir İngiliz Kasabası...
İrfan Önal
10.05.2006 - 23:09
Turizm Pazarlaması eğitimi almak amacıyla İngiltere'de bulunduğum 2004-2005 yıllarında, yaşadığım deneyimlerin desteğiyle, İngiliz toplumunun sahip olduğu koruma kültürünü sizlere örneklerle anlatmayı bir görev sayıyorum.
İngiltere'nin Midland olarak adlandırılan bölgesi, Londra'nın kuzeyinden başlayıp Northampton merkezinde, batısında Birmingham kuzeyinde Nothingham ve doğusunda Kuzey Denizine değin uzanan ve özellikle 50'li yılların başında İngiltere'nin ilk iç turizm deneyimlerinin başladığı yerler olan Skegness ve Huntington'u da içine alan bir bölgedir.
Ailemle birlikte, bu bölge içinde yer alan tipik bir İngiliz şehri Kettering'te 1 yıl yaşadım. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki İngiliz şehirleşme felsefesi, büyük şehirlerin olmadığı (1 milyonu aşan şehir sayısı sadece 3), nüfusu 80.000 ile 200.000 arasında değişen merkezlerin yoğunluk kazandığı (ülke nüfusunun %75) bir anlayışı benimsemiş gözükmektedir. Northampton bölgesi de bu anlayış çerçevesinde oluşmuş, doğal sulama sistemi haline gelmiş, tipik Britanya iklimi sayesinde, yemyeşil fakat ormandan yoksun bir coğrafyaya sahip bulunuyor. Şehrin en yüksek yapısı Bölge Kilisesi (Paris Church) ise bu özelliğini halen muhafaza ediyor. Şehir dışındaki, 3 katlı apartman diyebileceğimiz yapılar dahi şehrin merkez sokaklarındaki tuğla yapıların otoritesini henüz sarsabilmiş değil! Kendi ülkemde 20 yıldan daha fazla bir geçmişe sahip bir yapıda yaşamamış bir kişi olarak Kettering'teki 1901 yapımı kırmızı tuğlalı evimiz, hayatımız boyunca unutamayacağımız bir olgu olarak hatıralarımızda yerini almıştır. Düşünün ki insanlar, büyük babalarının oturdukları evlerde tüm çağdaş gereksinimlere sahip olarak oturuyor, onların geçtikleri sokaklardan geçiyor ve hatta onların gittikleri kütüphane ve okullara gidiyorlar. Böyle bir ortamda toplumun kültür bilincini ve onu koruma güdüsünü tahmin edebiliyor musunuz? Toplumumuzun yaşadığı değişimler ve yıkımların böylesi bir koruma kültürünün oluşması yönünde engel oluşturduğunun farkında olmakla beraber, herşeyi de bu kadar çabuk tüketmenin ve geçmişe dair yaşanmışlıkları ve onların kalıntılarını yok etme hakkımızın da olmadığını düşünüyorum.
İngiliz toplumunun bilincinde yer alan Wictoria tuğlalı evleri, yılın her mevsimi hareketli ve güzel bahçeleri ve her faaliyete uygun geniş çim düzlükleri ile kentli olarak doğayla nasıl uyum içinde yaşanabileceğinin kanıtını bizlere sunmaktadır.
Oğlumun arkadaşı Richard'ın ailesinin 38 yıldır aynı evde yaşadığını ve aynı sokaktan geçip tüm aile fertlerinin aynı okula devam ettiklerini öğrenince, ne kadar göçer ruha sahip olduğumuzu ve o an orada oluşumuzun da ne anlama geldiğini düşünmeden edememiştim. Böylece kent silüetinin korunmasının toplum bilincine sağladığı katkıyı da yaşayarak öğrenmenin hazzını aldım.
Kettering kütüphanesinde 19.yy ve 20. yy'nin başlarında çekilmiş birçok fotoğrafı inceledikten sonra kent merkezinin omurgasının hep aynı olduğunu ve sokak isimlerinin ise 30 yıl sonra gittiğimde de aynı olarak kalacağını farkederek nedense bir rahatlık yaşadığımı hatırlıyorum. Seneler sonra oğlumun tekrar aynı sokakları, devam ettiği okulu görebilme imkanı insanı rahatlatıyor. İşte bu noktada kök salmanın kültürel korumayı da beraberinde getirdiğini, topluma bilinç kattığını ve bu bilincin gelecek kuşaklara aktarılarak sürdürülebilirliğin sağlandığını anlıyorsunuz.
Ülkemizde ise eskiye dair ne var ise yıkılıp yenisinin yapılması isteği ile yetiştirilen kuşakların, öncelikle kendi ailelerinin ve sonrasında toplumun geçmişine ve geçmişin yarattığı değerlere sahip çıkma bilinci oldukça düşük düzeydedir. Geçmiş ile bağımız adeta bir balta ile koparılmakta geçmişe dair hiçbir şeyi hatırlayamaz duruma gelmekteyiz. Hatta bir yıl önce dinlediğimiz müziği bile hatırlamıyor, açıkçası pek de umurunda olmuyoruz. 2001 yılında Keçiören Kalaba Vadisi! Yol kenarında bir törenle dikilen ağaçların üzerine 2005 yılında 10 katlı binaların yükseltildiğini görüyor hiç kimseye hiçbir soru sormuyoruz! İşte böyle olunca da kendi bilincimizi kendimiz yok ediyoruz!
Turizm Pazarlaması eğitimi almak amacıyla İngiltere'de bulunduğum 2004-2005 yıllarında, yaşadığım deneyimlerin desteğiyle, İngiliz toplumunun sahip olduğu koruma kültürünü sizlere örneklerle anlatmayı bir görev sayıyorum.