İlginç fikirlerle tanışmak için bir yığın çeviri eser okuyoruz. Bu da belli ki Türkiye'deki düşünce ortamına duyulan güvensizlikten ve belki biraz da telif eserlerin azlığından, ola ki yetersizliğinden kaynaklanıyor. Oysa anadilimizde yazılmış metinlerde ifadesini bulan düşüncelerin derinliğine daha sahih bir şekilde vâkıf olabiliriz.
Buna karşılık, "Üslup sahibi kaç yazar var?" diye soruyordu Cemil Meriç. Soruyor ve açıkçası yakınıyordu. Murat Menteş, Kaosa Mütevazı Bir Katkı adlı kitabından sonra, şimdi de Aynalı Barikatlar'la üslup sahibi bir yazar olduğunu ispat ediyor. Sağlam bir düşüncenin sıhhatli bir ifadeyle ortaya konmasını zaruri saydığını açığa vuran Menteş; çarpıcı tespitler, şaşırtıcı yorumlar, derinlikli esprilerle çıkıyor okurun karşısına.
Birçok konuyu işlediği makalelerinde, terörün gündelik hayatımızdaki görünümlerini işaret ediyor. Terör hakkındaki kanaatleri temelden sarsacak açılımlar sağlıyor. Rehine, terörist ya da kurban olmadığımız halde terörün manyetik alanında yaşadığımıza dikkat çekiyor. Üstelik bütün bunları sıradanlığın şemsiyesi altına girmiş tecrübeleri kurcalayarak ortaya koyuyor.
Kaosa Mütevazı Bir Katkı'daki yazılar, her şeyden önce başlıklarının ilginçliğiyle dikkati çekmişti. Menteş, yeni kitabında da yazılarına birbirinden ilginç başlıklar kondurarak okuyucuyu meraklandırmanın yolunu bulmuş: Kıyamet Harbinin Kıymet-i Harbiyesi, Uçan Halı Saha, Kedi Eken Kaplan Biçer, Tarihe Geçemiyorsan Saniyeye Geç!, Kangurunun Arka Cebi, Çıkar Gaganı Kalbimden!, Kumar Masasında Otopsi, Sanık Sandalyesinde Ağlamak Yasak, Kör Talih kuşları...
Aynalı Barikatlar'dan ("Dikkat, AIDS'li Pitbull Var!" başlıklı yazıdan) 'tadımlık' bir bölüm sunalım:
"Geleneksel şiddet dokunsaldı ve kurbanını muallakta bırakmazdı; modern şiddet ise daha ziyade ekrandan yansıyan [görsel] ve etten kemikten arınmış bir faaliyet gibi görünüyor. Halbuki modern şiddet ona eşlik eden riyadan ötürü katmerlenir. Şiddetin görüntüsünü tüketenler, hem [kanın gövdeyi götürdüğü bölgeden yeterince uzak olduklarını kanıtlayan] ekranın himayesi altındadırlar ve hem de medyatik kinayelerle tehdit edilmektedirler. Öldürme teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte nihai anlamına kavuşan terör, kitle iletişim araçları sayesinde dehşeti en ücra bölgelere dek saçabilmektedir. Medya desteği olmasaydı, terörizmin başlıca fonksiyonu icra edilemeyecekti; yani belli ya da belirsiz bir kitleyi dehşete düşürmeye dayalı 'iletişimsel' etki doğmayacaktı. Şehir merkezindeki bir kamu binasını zaptederek diyelim 50 kişiyi rehin alan eylemciler, harekete geçmek için televizyon muhabirlerinin kameralarıyla çıkagelmelerini beklemeye koyuluyorlar; kameramanlar da apar topar, silahlar [hele ki belagatin zirvesindeki bombalar] konuşmaya başlamadan olay mahalline koşuyorlar. Namlular objektifleri mıknatısın demir tozlarını çektiği gibi 'çekiyor'! Şu halde, medyanın mı terörü kullandığı yoksa terörün mü medyadan faydalandığı merak konusudur. Diyebiliriz ki, terör [kör şiddet] ne kadar medyatikse, medya da o kadar teröristtir."
Aynalı Barikatlar, Murat Menteş, Şule Yayınları
İlginç fikirlerle tanışmak için bir yığın çeviri eser okuyoruz. Bu da belli ki Türkiye'deki düşünce ortamına duyulan güvensizlikten ve belki biraz da telif eserlerin azlığından, ola ki yetersizliğinden kaynaklanıyor.