Katherine Ashenburg, batıda değişen temizlik davranışlarını analiz ederken, Napolyon'un Joséphine de Beauharnais'ye yazdığı mektupların birinde "Beş gün içinde döneceğim. Yıkanmayı bırak" deyişi gibi pek çok detaya yer verir: Yunanlılar ve Romalılar çıplak haldeyken önce yağlanırlar sonra keselenerek kirlerinden arınırlardı; eski hıristiyan azizleri bitlerine rahat ve ılık bir ortam sağlayan peruklar takarlardı, fakir halk gibi kirli giyinen 16. ve 17. yüzyıl aristokratları keten kıyafetler giyinmenin vücudu temizlediğine inanırlardı; daha sonra ise duşlar ve günümüzün banyoları geldi. Bayan Ashenburg kitabında her kültürün kendi adına kirlilik ve aşırı temizlik arasındaki orta yolu tanımladığını ve başkalarının bu meseleyi yanlış algıladığını düşündüğünü anlatıyor. Örneğin İspartalılar, sıcak suda yıkananların erken uyuduklarını ve bu yüzden mertliklerini kaybettiklerini düşünürlerdi. Eski Mısırlılar, Yunanlıları durağan suda oturup yıkandıkları için murdar olarak nitelendirirlerdi. Amerikalılar, Avrupalıların çarpık ve krem rengi dişlerini çok itici bulurken, Amerikalıların fosfor gibi ışıldayan dişlerle sahte görünümlü gülüşleri de Avrupalılarda öfke uyandırırdı.
Temizlik saflığı sembolize eder. Pontius Pilate'in dediği gibi; ellerimizi yaptığımız kötülüklerden arınmak için yıkarız; İtalya'nın Mafya karşıtı operasyonunun adı 'temiz eller'di. Gelinler geleneksel olarak düğünden bir gün önce yıkanırlar; ölüler mezara konmadan önce gasledilirler.
Yahudilik ve İslamiyet sayısız arınma ritüelini tavsiye eder. Hıristiyanlık ise oldukça farklıdır. İsa, ekmeği ellerini yıkamadan bölerek Farslıları çok şaşırtmıştı ve onun bu davranışı Hıristiyanlığı zaman zaman kirliliğe teşvik etmişti. . Avrupanın hamamları Kara Veba'dan sonra kapanınca ibadetleri kirlilik salgınından muhafaza edecek bir siper kalmamıştı. I. Elizabeth 'ihtiyacım olsa da olmasa da' diyerek ayda bir yıkanırdı. Onun halefi I James'in sadece parmaklarını yıkadığı nakledilir. Yaygın bir inanışa göre yıkanmak gözenekleri açardı ve buradan hastalıklar vücuda nüfuz edebilirdi.
Suyun 18.yüzyılın sonlarında gündeme geri gelişi sağlıkla ilgili olduğu kadar suyun ortadan kayboluşuyla da ilgiliydi. Hastalar, soğuk banyo yapmak ya da denize dalmak gibi şeyleri deniyorlardı. Halk sağlığını koruma tedbirleri Charles Kingsley gibi sosyal reformcular tarafından ön plana çıkartılıyordu. 'Su Bebekleri' adlı kitabında Kingsley, bir baca temizleyicisinin sıkı bir şekilde uygulanan soğuk su ve dua birleşimiyle nasıl kurtarıldığını anlatır.
19.yüzyılda Amerikalılar temizlikte bir numara oldular. Yıkanmak ferahlıktı ve Amerikalılar genel olarak yenilik yapmayı özelde ise sıhhi anlamda icatlar yapmayı seviyorlardı. Bu icatlar övülmeye değerdi çünkü mütevazı geçmişleri olan insanların görünümünü geliştiriyor ve vatansever kılıyordu: göçmenler nasıl yıkanacaklarını öğrenerek Amerikanlaşıyorlardı.
Bayan Ashenburg hikayesini duş alan, tüylerini alan, kokulanan; nar, karabiber ve hatta çam yaprağı gibi kokan ve eskiden bunların hiçbirisini yapmayan insanların ilginçliklerini anlatarak bitirir.
The Economist'in 29 Kasım Sayısından The Dirt on Clean: An Unsanitized History / Temizin Üzerindeki Kir: Sterilize Edilmemiş Tarih North Point Press, 368 pp
Katherine Ashenburg, batıda değişen temizlik davranışlarını analiz ederken, Napolyon'un Joséphine de Beauharnais'ye yazdığı mektupların birinde "Beş gün içinde döneceğim. Yıkanmayı bırak" deyişi gibi pek çok detaya yer verir...