Tarık Buğra'nın 1963 yılında yazdığı "Küçük Ağa" adlı roman bugün hâlâ çok okunan kitaplardan biridir. Bu kitabı şu zamana kadar birçok yayınevi bastı. En son İletişim Yayınları bir daha bastı ki bu da kitabın okunduğunu göstermektedir. Buğra üç yıl sonra romanın devamı olan "Küçük Ağa Ankara'da" adlı kitabı da yayınlayarak nehir romanını tamamlamış.
Aslında roman yazarın hayatından izler de taşımaktadır. Tarık Buğra'nın Türk Dili dergisine verdiği bir söyleşide çocukluğunu Akşehir'de geçirdiğini ve romanda yer alan kahramanların kişilik özelliklerin yakın çevresindeki insanlara göre oluşturduğunu söylemektedir.
Roman, Arabistan Cephesi'nde çarpışan ve bir kolunu da kaybettiği için adı Çolak'a çıkan Salih'in trenle Akşehir İstasyonu'na girmesi ile başlar. Salih burada çocukluk arkadaşı Niko ile karşılaşır. Niko zengin, hali vakti yerinde biri olmuştur.
Yazar burada bir tezada dikkatleri çekmektedir:
Osmanlı toprakları içerisinde yaşayan Rum ya da Ermeni azınlıklar "Osmanlı Tebaası-Halkı"ndan sayılmıştır. Osmanlı müttefik ülkeler tarafından işgal edilince her Türk evladı cepheye koşmuş, vatan savunmasına katılmıştır. Kendini Osmanlı olarak gören azınlıklar ise vatan müdafaasına katılmadıkları gibi Osmanlı'yı içten çökerten unsur olmuşlardır. Halk cephede çarpışırken bunlar servet edinmiş, elindeki malı mülkü cephedeki askere gönderen milletin cebindeki üç kuruşa, üç beş dönüm bağına bahçesine göz dikmiştir. Osmanlı bu olanlara rağmen hoşgörü örneği sergileyerek dünyaya bir ders vermiştir.
Evet romanın ilerleyen bölümlerinde Niko ve Çolak Salih'in konuşması bu söylediklerimizi destekler mahiyettedir.
2.
Küçük Ağa romanı milli mücadele yıllarını anlatan romanlar arasında ayrı bir yere sahiptir.
Halide Edip, "Ateşten Gömlek" ve "Vurun Kahpeye" adlı romanlarında dindar kesimi Kurtuluş Savaşı'na, milletin bağımsızlığına karşıymış gibi gösterir.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, "Yaban" adlı romanında hâkeza dindar ve köylü sınıfı aşağılayıcı ifadelerle anar. Örneğin köylüyü "aklı bir şeye ermez koyun sürüsü", hocaları ve medrese müderrislerini "afyonkeş" olarak niteler.
Kemal Tahir, "Yorgun Savaşçı" adlı romanında Yüzbaşı Cemil'i aşırı alafranga bir Türk kimliği ile tanıtır bize.
Peki Küçük Ağa?
Sadece Küçük Ağa karakteri değil Ali Emmi, Reis Bey gibi tiplemeler dahil halk dindardır ve Kuva-yı Milliye'yi desteklemektedir. Küçük Ağa romanına kadar dindar kimliğe sahip Kuvvacı hemen hiç yoktur.
Tarık Buğra'nın asıl başarısı burada yatmaktadır. Yani bir karakteri hem aydın kimliğe sahip bir imam, hem de Mustafa Kemal'in şahsında başlayan halk hareketinin destekleyicisidir. Evet, başta Kuva-yı Milliye'ye karşıdır; ama daha sonra milletin kurtuluşunun birlik olmaktan geçtiğine inandığından, saf değiştirir.
Aslında bir yazarımızın ifade ettiği gibi bu İstanbullu Hoca adı ile de bilinen Küçük Ağa'nın dramıdır.
3.
Nasıl bir dram?
Tarık Buğra aynı zamanda din adamı olan kahramanının şahsında ikilem içerisinde kalan milleti de tasvir etmiştir aslında.
Küçük Ağa bir değişim yaşar. Bu değişim sırasında Mehmet Reşid'in (Küçük ağa ya da İstanbullu Hoca) içine düştüğü dramatik durum Müslüman Anadolu Türkünün yakın tarihte yaşadığı en büyük çıkmazdır. Bir yanda altı yüz yıllık bir devlet geleneği, uyulması dinin emri olunan bir halife; öbür yanda esarete hayır diyen bir başkaldırı, bir cihat.
Biraz da Yücel Çakmaklı'nın 1984 yılında TRT için yapmış olduğu sekiz bölümlük dizi çalışması üzerinde duralım:
1980'li yıllarda TRT özellikle Amerikan pembe dizileri ile yayın saatini doldurmuş, yerli yapımlara ise hemen hemen hiç yer ayırmamıştır.
Böyle bir dönemde Yücel Çakmaklı'nın böyle bir çalışmaya imza atması Atilla Dorsay'ın da belirttiği gibi "kuşkusuz çok önemlidir".
Sinema eleştirmeni Atilla Dorsay dizi film hakkında şunları söylüyor:
"Öncelikle bu filmin TRT'nin şimdiye kadar gerçekleştirdiği dizi ya da film içerisinde, teknik açıdan en olgun, en seviyeli ve en başarılısı olduğu açıktır." (Sinema ve Çağımız 2, Hil Yayınları)
Ne dersek boş izlemek gerekir; ancak illaki önce okumak gerekir.
1.
Tarık Buğra'nın 1963 yılında yazdığı "Küçük Ağa" adlı roman bugün hâlâ çok okunan kitaplardan biridir.