« Anasayfa | Künye | Arşiv 19 Nisan 2024, Cuma
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Kulak Arkası
Nurullah Turan
Birkaç "Bir"

Bolâhenk
Ahmet Çalışır
Mevlevî Âyini: Türk mûsikîsinde bir form

[ Müzik -> Bir Enstrüman ]

Ud

01.04.2000 - 16:00

Ud kelimesinin aslı Arapçadır: "Sarısabır" veya "ödağacı" anlamındaki "el-oud"dan gelir. Türkler bunu okunuştaki "el-" edatını atarak "ud" şekline sokmuşlardır. Dillerinde tanım edatı olan Batılılarsa, 11-13. yüzyıllar arasındaki Haçlı seferleri sırasında tanıyıp Avrupa'ya götürdükleri bu saza, luth (Fr.), lute (İng.), Laute (Alm.), liuto (İtal.), Alaud (İsp.), Luit (Dat.) gibi hep L ile başlayan isimler vermişlerdir. "Adı Arapça olduğuna göre, ud Arap sazı o halde!" Hem çok acele, hem çok yanlış bir hüküm bu. Çünkü bu sazı ilk defa 7. yy'da Horasan'dan Bağdad'a çalışmaya gelen Türk işçilerin elinde görmüş olan Araplar, göğsünün yapılmış olduğu sarısabır ağacından dolayı "el-oud" adını vermişlerse de saz, Türklerin bin yıllık Kopuz'undan başka bir şey değildir; nitekim ta Hunlar'dan beri ozanları ve kopuzcuları olmayan hiçbir Türk ordusu yoktu. Ud'un Macarcadaki adı 'Kobza'dır ve Türk Kopuz'unun biraz değiştirilmişinden ibarettir. Nitekim Dede Korkut'da da yine Kopuz'dan türemiş olan 'kobzaşmak' fiili 'karşılıklı saz çalmak' demektir. Pi-Pa adlı Çinli-Türkistanlı, Barbud adlı İranlı benzerleriyle çağları aşan ud, Kopuz adıyla Asya'dan Anadolu'ya, oradan da ta Rumeli'ye kadar gelmiş, aynı zamanda musikişinas olan Yunus Emre'nin şiirlerinde dahi kutsal nitelikli yerini almıştır. Osmanlı sarayının düğün vd. şenlikleri münasebetiyle yazılan minyatürlü surname'lerde kopuzun iki değişik boyu olan ud ve şehrud, diğer sazlar arasında ön planda görülmektedir.

Tekne (gövde), göğüs (kapak), sap, burguluk ve teller olmak üzere beş esas elemandan meydana gelen udun yapımına, tekne'den başlanır. Udun teknesi; gemi karinasını andıran, enine ve boyuna yapıştırılmış 4-5 cm kalınlığındaki parçalardan oluşan bir kalıp üzerine, dilim (yaprak veya çenber)lerin, çoğunlukla aralarına -hem estetik, hem sağlamlık amaçlı- kontrast renkli tek veya çift fileto'lar konularak işlenmesiyle meydana getirilir. Önceden ısıtılarak kalıbın eğimli profili kabaca verilen dilimler ütü ve ince kağıt yardımıyla kalıba çekildikten sonra, belirli yerlerdeki küçük monte çivileri çıkarılarak kalıptan alınır ve bu defa dilimlerin içbükey yüzeyi, çenber ve filetoların uzun birleşme hattı boyunca kalın kağıt veya ekstrafor yapıştırılarak kuvvetlendirilir.

Tekne bitip kalıptan çıktıktan sonra, sivri uçtaki dip takozunun aksi ucunda, teknenin geniş bas tarafına içten yapışık, bir 'bas takozu' görülür ki, amacı teknenin geniş alt ucunu, sivrilerek gelen dilim ve filetolarıyla birlikte daha iyi koruyabilmektir. Bu arada belirtelim ki udun dilimleri ne kadar çoksa (23-27), tekne yuvarlağı o kadar iyi sağlanır, dolayısıyla sazın kalitesi o nispette artar. Sesin yansıması ışık gibi olduğu için, ses dalgalarının çarpıp geri (kafeslerden dışarı) döndüğü iç yüzeyin kırıksız ve pürüzsüz olması çok önemlidir. Ud almak isteyen okuyucularımıza 23'ten az dilimli udlara el sürmemelerini tavsiye ederiz.

Sapın tekneyle birleştiği yuvarlak alt kısmına, tekne kuyruğuna doğru incelerek gelen dilim ve filetoların, birleşme yerindeki pisliğini kapatmak için de, sap yuvarlağını sardığı için 'bilezik' adı verilen, tekne ağacından bir kaplama yapıştırılır. Bileziğin cilâsı en sonda tekne ile birlikte yapılacaktır ve ne kadar ince olursa o kadar zarif olur. Sapın takılmasından sonra sıra, göğüs (veya kapağın) tekneye kapatılmasına gelir. Udun en önemli parçası olan kapak; budaksız akçam (ladin) ağacından kesilip uzunlamasına simetrik olarak ve 1-3 mm genişliğindeki çok düzgün elyafının geniş olanları ortaya, ince olanları kenarlara gelecek şekilde yapıştırılmış bir elemandır. Teknenin iç cidarına çarpan seslerin geldikleri açıyla dışarıya çıkmasını kolaylaştıracak 'kafes' adlı üç delik bulunur. Kapağın altında ise, ustadan ustaya az farkla değişen mesafe ve kalınlıklarda yatık veya gibi, tellerin göğse verdiği yükü teknenin yan duvarlarına aktarmaktır. Göğüsle teknenin yatık L profilli birleşmesi fileto denen süs-fonksiyon elemanıyla kapatılır.

Ud perdeliği gelenekte sapla göğsün birleştiği yere kadar yapılır, geniş olan alt ucu, göğüs oyularak yerleştirilen abanoz ağacından kalp motifli (ve tabiî filetolu) bir parçayla bitirilir. Teknesi-sapı-burguluğu sedef ve fildişi kaba kakmalarla doldurulmuş, ağaç oyma kafesine yazılar yazılmış bol süslü udlar Sam ve Kahire işi olup bizim udlarımızdan 2-3 misli daha ağırdır. Sazın sade (bu yüzden de hafif) olmasını tercîh eden Türk lütyelerin yaptığı udlarda tekne-sap-mızraplık bu sebeple süssüzdür. Çağdaş udlarin bir de 'uzun klavyeli' olanı vardır ki ud virtüözü Şerif Muhiddin Targan'ın (1892-1967), piyanodan sonra üçüncü sazı olan viyolonselin tuşundan mülhem olarak başlattığı bir uygulamadır ve bugün pahalı udlarda oldukça yaygındır. Kalp motifli bitirme parçası yerine paralel genişlemeyle büyük kafese kadar uzatılan klavyenin amacı, kafese kadarki 'ileri' pozisyonlarda göğsü parmak temasıyla sağırlaştırmadan, daha net ses almaktır.

Udun 'burguluk' denen elemanı, ıhlamur ağacından yapılıp, yanakları ve arkası teknenin ağacıyla kaplanan U kesitli bir parçadır. Yanaklarında 'burgu' adı verilen kulaklar için özel havya ile üstte 6, altta beş hafifçe konik delik açılmış, yanak profilleri alt ve üstten aynı veya kontrast renkte filetolarla süslenmiştir. Burguluğun tepe ucu, kalitesiz udlarda olduğu gibi küt ve güdük değil, keman sapındaki 'salyangoz'a muâdil "gaga" adı verilen yuvarlak ve oyuklu (tekne ağacından) ufak bir parçayla nihayetlendirilir. Bu işler yapılırken, ince zımparası yapılmış olan göğüs, kirlenmemesi için kâğıtla kaplanmıştır. Artık sıra cilâdadır. Önceki safhalarda sistreyle temizlenip muntazam hâle getirilmiş olan tekne, sap ve burguluk, son olarak çeşitli kalınlıklarda zımparalarla defalarca işlem görerek iyice pürüzsüz hâle getirilir. Cilâ işlemlerinden sonra tekne kurumaya bırakılır. Abanoz klavye üzerine de mat ve uçucu bir cilâ çekildikten sonra, bir yün kumaş parçasıyla ovularak parlatılır. Udun göğsü de, en son tel takılmasından önce zımparalanıp temizlenir, ancak cilâlanmayıp tabiî renk ve elyâfıyla bırakılır. Tekne cilâsı kuruduktan sonra sıra, en önemli parçalardan biri olan, gürgen ağacından uzun siperlikli şapka kesitindeki 11 delikli 'büyük eşik'in, üzerine ağırlıklar konarak yapıştırılmasına gelir. Pest tellerin kalınlığı sebebiyle, kapak üzerinde tel yüksekliklerinin farklı olmaması için, delikler -inceden kalına doğru çıktıkça- kapağa biraz daha yakın şekilde delinir; yine aynı sebeple, atılan düğümler tel boylarını farklı hâle getirmemesi için, eşik kapak dibine tam paralel değil, üst ucu kapak dibine 1 mm daha yakın olarak yapıştırılır. 'Küçük eşik' (veya Kemik) adı verilen, üstü geriye doğru hafifçe yuvarlatılmış fildişi parça ise, kırlangıç uçlu burgulukla klavyenin birleştiği L profilli açıklığa oturtulur. Çok muntazam hazırlanmış bir şablonla tel yerleri kemiğin üzerinde belirlendikten sonra, beşi çift, biri tek 11 tel için minik oluklar açılır. İlk takılmada ve sonraki akortlamalarda tellerin kopmaması için, hem ileri-geri sürtülen kullanılmış tellerle oluklar belirginleştirilir, hem de kuru sabun tatbîkiyle iyice kaygan hâle getirilir.

Udun 5. ana elemanı olan teller, tarihte önce çeşitli kalınlıklarda ipekten, sonra bazı teller bağırsak, bazıları ipekten yapılmıştı. Günümüzde de alt iki tel nylon'dan, üstteki üçü çift, biri tek dört teli de bakır-nikel-gümüş alaşımlı çok ince sargı ile kaplanmış ipekten yapılmaktadır ki en kalitelileri ud değil, ortaçağ lavtası için yapılan "Pyramid" marka Alman telleridir. Bizimkinden çok geniş Arap pazarı için yapılan Pyramid telleri bizim udlara göre gerekenden çok kalındır, bu da nârin Türk udlarına zarar verir. Onun için satın alırken zarfın üstünde 'Oud Seiten' değil, 'Laute Seiten' yazmasına dikkat edilmelidir. Bizce 20. yy'ın en büyük Türk udîsi Yorgo Bacanos'tur. Onun da öğrencisi olmamıştır, ancak kendisine yaş bakımından yetişememiş olan gençlerimiz dahi, o sağ elin çıkardığı benzersiz 'örse çekiç' sesinin, o müthiş parmak baskılarının ve Batının melodi anlayışıyla klasik Türk zevkini en zarif şekilde birleştiren o geniş varyasyonlu taksim kompozisyonlarının sırrını yakalayabilmek için plak ve kasetlerinin peşinde koşmuşlardır. Ve bu, yüzyılımızda hiçbir udîye nasîb olmamıştır. Günümüzde bazı icracılar, Targan'a özenerek, udu gitar gibi akor ve arpejlerle çalma eğilimindedirler. Bir İspanyol gitarist, gitarında Hüzzâm makamında taksim yapmaya kalkışınca nasıl komik olursa, bir udînin de udu "Batılılar da hoşlansın" diye akorlarla gitarlaştırarak çalması aynı şekilde komik olur. Tazîmattan bu yana müzik kimliğini de kaybetmiş insanımız gitarlaşmış uda bayılırsa da, bu, sadece klasik asliyyetin peşinde olan Batılı için, ancak alaya alınacak bir hafiflikten başka bir şey değildir.

--------------------

Not: Bu metin Cinuçen Tanrıkorur'un Zaman Kitap tarafından yayınlanan "Biraz da Müzik" isimli kitabının "ud"u anlattığı kısmından kısaltılarak elektronik ortama aktarılmıştır.

Ud kelimesinin aslı Arapçadır: "Sarısabır" veya "ödağacı" anlamındaki "el-oud"dan gelir.  
Albüm TanıtımlarıTümü »

» İstanbul'a Senfonik Üçleme
» Yıllar Sonra Yeniden
» Dostlar Onu Hatırladı
» İncesaz, Kalbimizdeki Denize Yelken Açtı
» Oralara, Buralara, Uzaklara
Müzik DünyasındanTümü »

» Abbey Road'un Etkisi Sürüyor
» Cazdan Habersiz Kalmayın
» Albüm Kapaklarında Eskiye Dönüş
» Grammy Müzesi'nde Müziğe Dair Herşey
» Nintendo Wii'yle Orkestramı Kurup Yönettim / Hakan Gence
EkstraTümü »

» Cohen Nihayet Geliyor / Sadık Yalsızuçanlar
» 'Tom Amca Cazı' Tutmadı, Siyah Müzik Köklerine Dönüyor / Halil Turhanlı
» Neriman Hanım'ın Ölümü / Gökhan Özcan
» Zaman, Mekân ve Müzik / Rengin Soysal
» Ey Vefasız Yolcu! / Gökhan Özcan

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Toplam 2 yorum yapılmış. Yorumların tamamını görüntülüyorsunuz.

udun gerçek tarihi

siz burada udun sadece türklere ait olan kopuzdn geldiğini söylüyorsunuz ama bazı kaynaklar udun çok eskiden hz ademin torunu lameş tarsfından bulunduğunu söylüyor buna göre ud türk sazımı yoksa değil mi

vural (25.04.2006 - 19:53)


ud teknesi

verilen bilgiler
günümüz ud yapımına
ait değildir.
ud yapımına 2006
tarihli bir çalgı yapım bilgisi daha doğru
olacağı kanaatindeyim
ilginize ve bilginize
saygılar

necatinyay@mynet.com

gafirr (20.03.2006 - 11:05)

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!