Zamansız Yazılar Füsun Akatlı Dünya Yayıncılık, Ekim 2004 Deneme-Eleştiri, 140 sayfa
"Deneme hırçındır zaman zaman. Deneme insan içine çıkacağını düşünerek ötesini berisini çekiştirip kendini deneme kılığına sokan bir yazı olamaz. Öte yandan hem bir mesajı olan, hem de bu mesajı gözünü kırpmadan gelgeç bir esintiye, sevgiye, heyecana, bir gönül çelene feda edebilen, toplumda yeri olmayan bir türdür için için; hiçbir zaman hiçbir şey feda etmediğini bilendir."
Zamansız Yazılar, eleştiri ve deneme türünün yetkin yazarlarından Füsun Akatlı' belli bir zamana, kültüre ve döneme bağlı olmayan, hepimizin dönem dönem gündemine aldığı konulardaki deneme yazılarından oluşuyor. Çekmecelerde kalmış mektupların anlamı, birden bir yol ayrımına geldiğinizi fark ettiğiniz arkadaşlıklar, otellerin büyüsü, zihninizden geçen ayrıntıların yol açıcılığı hakkında ince fikirler sunuyor Akatlı. Diğer taraftan kitapta okuma eylemini, yazarı, kurmaca dünyasını, roman ve denemeyi bir eleştiri yazısının ağır dilini kullanmadan inceleyen, tanıtan, ayrıntılar sunan denemeler yer alıyor.
Kitaptan:
"Kısalı-uzunlu, uzak-yakın dostluklardan fire verdikçe, her seferinde kısalı-uzunlu, geçici-kalıcı acılar yaşarsınız. Bir yol ayrılması bile olmayan, olamayan ayrılışlardır bunlar. Vefanın olmadığı yerde, vedanın hiçbir anlamı yoktur. Vedalaşmazlar. Ama neden hep onlar gider siz kalırsınız? Bir keresinde de siz gitseniz? Belki gidilen o yerlerde daha güzel daha anlamlı bir şeyler vardır da, ona ve onun için gidiliyordur! "Orası" neresidir? Öğrenemezsiniz. Siz hep, kalırsınız.
...Hayat sizin için bir kabare mi, bir panayır mı, bir yangın yeri mi? Ona karar vermeliydiniz önce. "Ne o, ne öbürü, bir yol!" deseydiniz, diyebilseydiniz, sapaklarda katılanların, Dörtyol ağızlarında ayrılanların olması bir kendiliğindenlik taşırdı belki. Belki nerede, kaçıncı kilometrede tali yola çıktığınızı, haritada olsun işaretleyebilirdiniz."
Hayat sizin için bir kabare mi, bir panayır mı, bir yangın yeri mi? Ona karar vermeliydiniz önce. "Ne o, ne öbürü, bir yol!" deseydiniz, diyebilseydiniz, sapaklarda katılanların, Dörtyol ağızlarında ayrılanların olması bir kendiliğindenlik taşırdı belki...
"Vefa'nın olmadığı yerde vedanın hiç bir anlamı yoktur". çok doğru. veda etmiyorum bu yüzden hiç kimseye.
Hiç "son" görmedim hayatımda. Vefa.. Onu da az gördüm.
"Kısalı-uzunlu, uzak-yakın dostluklardan fire verdikçe, her seferinde kısalı-uzunlu, geçici-kalıcı acılar yaşarsınız." cümlesi "bir yangın yeri"ne çevirdi yüreğimi.Belki tahribatı daha fazla olacaktı,belki daha ziyade yanacaktı yüreğim cümlenin çağrıştırdıklarıyla.
Ancak;
"fire" tılsımını birazcık bozmuş gibiydi,yakışmamıştı.
"dostluk" gibi,"acı" gibi sihirli kelimelerin arasında eğreti bir görüntü arzediyordu.
Sanki "dostluk" bir emtia idi,"fire" verdikce "acılar" yaşayacaktık.
Tıpkı, ambardaki zahire "fire" verince basiretsiz tüccarın üzülmesi gibi.
Keşke yazar,"fire" yerine bir başka kelime kullanabilseydi.
Saygıyla...