Enis Batur diyor ki: her biçim bir indirgemedir, sınırlama, kısıt, uzlaşma çizer boyutlarını, özelliklerini. Bir kalıp olduğunu söylüyor zarfın. Bir form, bir gövde, bir oylum. İşlevin belirlediği, biçimlendirdiği bir araca, rulodan keseye uzanan bir tarihin içinden geçip, indirgenmiştir...
Zarf mı anlatır, mazruf mu? Doğrusu her ikisi de işin ustası sayılır. Mazrufa mı takıldınız? Eskilerin bir lâfı var, zarfa değil mazrufa bakmalı diye, mazrufa, yani zarfın içine konana. Enis Batur'un okuyucusuna gönderdiği bu özel postanın, zarfın kendisi Mazruf ancak bu özel kitap, yazara gönderilen mektuplardan değil, o mektupların içinden çıktığı 88 zarftan oluşuyor. EB'yi yeni macerası için harekete geçirense, o nesneyi, yani zarf'ı kullananların içinden geçerek, aralarında dolaşarak bir ölçüde okumak, daha çok okutmak ve göstermek isteği.
Zarf, içindeki kadar çok sözcük, dokunuş, şifre içermese de örtüp sardığının habercisi olan, bir tür sinopsis gibidir. İçindekini ele verir, içindekini söyler... Mazruf'u oluşturan 88 zarf, okuyucunun hayal gücünü harekete geçirmekle kalmıyor, bir dedektif gibi, küçük izlerden hareket ederek, EB'nin tüm bu 'eş dost tanıdık'tan nasıl mektuplar aldığını hayal etmeye sürüklüyor. EB, zarfların yanına düştüğü notlarda mektup içeriklerine dair ipuçlarını da üflüyor zaten insanın zihnine. Sevgi net mesela, özlem bariz, coşku, sıcaklık, mesafe, şefkat, şaşkınlık, itiraz, hayranlık, alışkanlık da öyle. Çoğaltılabilir.
Üst üste birkaç gece boyunca otuz yılın zarfları arasında dolaştı EB. Seçti, eledi, dizdi. Gizemli bir Mazruf çıktı ortaya. Meseleyi çözmek, hikâyeyi yazmak size kalmış.
İSLAM MEDENİYETLERİN YÜZLEŞMESİ - HANGİ MODERNİTE İÇİN HANGİ PROJE?
Tarık Ramazan Anka Yayıncılık
İslam Medeniyetlerin Yüzleşmesi, Tarık Ramazan'ın önemli çalışmalarından birisidir. Bu eserde yazar, modernite ve İslam arasındaki ilişkiyi incelemekte, bu konuda çözümleyici tespitlerde bulunmaktadır. Ramazan'ın sorduğu en önemli sorulardan birisi şudur: İslam alemi, öyle veya böyle kendine ihanet etmeden ve İslam dininin bir kaç temelini reddetmeden moderniteye ulaşabilir mi? Yazar bu soruyu cevaplarken, Batı ve İslam kavramlarının ortak ve ayrı noktalarını belirleme çabasına da girmekte ve şu neticeye varmaktadır: Batı, moderniteye özel bir şekil vermiştir. Bu da, onun tarihine ve referanslarına bağlıdır. Başka bir medeniyet, modernitenin gerçekten farklı olacak gayelerini belirleyip tanımlayabilir
İMPARATORLUĞA KARŞI DURMAK
Noam Chomsky Aram Yayınları
Bush ve ekibi zor yoluyla dünyada ABD hegemonyasını dayatmak üzere işbaşına geldi. 11 Eylül saldırıları bu politikanın açıkça uygulanması için bir bahane olarak kullanıldı. Irak Savaşı'nın hazırlık ve saldırı aşamalarında, ABD'nin hukuk ve ahlakın evrenselliği ilkesini açıkça ve dünyayla dalga geçercesine çiğnediği bir dönemde, inşa edilmek istenen tek kutuplu dünya düzenine karşı direnişin nasıl biçimleneceği tartışması karmaşık bir hal aldı.
Şiirin Aynasındaki Simurg, "gövdem otuz kuşun tüyü" diyen Hilmi Yavuz'u her yönüyle ele alıyor. Şair, felsefeci, üniversite hocası ve köşe yazarı Hilmi Yavuz, bürokrat babası Yahya Hikmet Yavuz'un neredeyse tüm Anadolu'yu dolaşan tayinleri nedeniyle 'mobilyasız' bir çocukluk geçirir. Bursa'dan Siirt'e uzanan bu uzun yolculuktan, bir ceviz sandık, bir de battaniye kalabilmiştir geriye. Liseyi İstanbul Kabataş Erkek Lisesi'nde 'evci leyli' olarak okuyan Yavuz, bundan sonra yıllarını İstanbul'da geçirecek, şairliğine burada başlayacak, Türkiye'nin en hareketli zamanlarına burada tanık olacaktır. Kitapta Hilmi Yavuz'un yaşamöyküsünün yanında şiir kitapları da var; bunlar yayınlandıkları tarih sırasıyla ele alınıyor; anlatıları, denemeleri ve gazete yazılarıyla birlikte inceleniyor. Kitabın sonuna eklenen bibliyografya, konuyla ilgili araştırmacılara kaynaklık edecek; çünkü Yavuz'un eserlerinin yanında, hakkında yazılan yazıları da derliyor. Şiirin Aynasındaki Simurg, genç edebiyatçıların yol açtığı 'Dram Tiyatrosu olayı'ndan, Yavuz'un 'siyasi muhabir'liğine, edebiyat dünyamızın unutulmaz polemiklerinden şiire, müziğe uzanan keyifli bir okuma serüveni.
GİZLİ ÖZNE
Nihan Kaya Dergah Yayınları
Oğulları yeni ölmüş yaşlı çiftin kapısı bir gün ansızın çalınır ve hiç tanımadıkları bir genç kız elinde bavuluyla çıkagelir. Durgun hayatlarına beklenmedik şekilde karışan bu esrarengiz kızla günler süren bir sessizlik içinde yaşarlar; ve sonra birden, cam kırıklarından yükselen sütlü kahve kokusunda olağanüstü bir çift geçmiş tekrar canlanır. Sütlü kahve kokusu ve mavi bir esintiyle birlikte tüm romanı iki ayrı koydan saran iki inanılmaz hikaye suskun evin hareketsiz atmosferinde çarpışacak, harmanlanacak ve sonunda tek bir seste birleşerek yeniden doğacaktır.
PSİKO-SOSYAL AÇIDAN DİNÎ İLETİŞİM
Mustafa Köylü Ankara Okulu Yayınları
Kuşkusuz çağımızın en önemli özelliklerinden biri de onun iletişim çağı olmasıdır. Gerek sosyo-ekonomik ve kültürel alandaki gelişme ve değişmeler, gerekse iletişim araçlarının geçmişle kıyaslanmayacak derecede gelişmesi, çağımızı tam anlamıyla bir iletişim çağı yapmıştır. Bu siyasi, ekonomik ve kültürel alanda olduğu kadar dini alanda da kendisini göstermektedir. Zira çok çeşitli dini ve siyasi akımların yaşandığı dünyamızda, farklı inançlara sahip kişiler bir dine çevirmek bir yana, inanan kişileri kendi inanç sistemleri içerisinde tutabilmek bile oldukça zordur.
İSLÂM FELSEFESİNİN SORUNLARI
Kollektif Elis Yayınları
Her halde kalem yahut tasavvuf doktrinleri tarihini yazacakların mesela İbn Sina gibi evrensel bir İslam filozofunun fikirlerini atlayarak eserlerini tamamlaması muhtemel görünmemektedir. Çünkü neredeyse sonsuz ölçüde karmaşık ilişkiler ağı içinde dokunmuş bir entelektüel kanaviçenin bütün desenlerini tek bir perspektiften bakarak görmeniz mümkün değildir. Nitekim İbn Sina'nın (ve tabii ki selefi Farabi'nin) ortaya koyduğu ve daha sonra Sünni dünyada Razi ve Şii dünyada Tusi tarafından yaygınlık kazandırılan entelektüel perspektif, yöntem bilinci, terminoloji ve problematik bakımından kalem ve tasavvuf düşüncesi üzerinde o kadar belirleyici olmuştur ki İbn Sina'ya atıf yapmayan, onun sisteminden geri besleme desteği almayan bir araştırmacı zihninde tamamlanmış bir resim geliştirmekte zorlanacaktır.
DOĞU VE BATI ARASINDA İSLÂM
Ali İzzetbegoviç - Çeviren: Salih Şaban Nehir Yayınları
Otoriteye itaat etmiş ve fakat inanmadığı yasaları hiçbir zaman benimsememiş Alija İzzetbegoviç, yaklaşık yarım yüzyıl ateist ve materyalist bir politik hegemonyanın çoraklaştırdığı topraklarda "Ölümünden sonra Allah'ın yeryüzünü diriltmesi" düşünceleriyle çevresini diriltmiş, onu izleyen ve okuyan insanların acılı ruhlarına Mesih'in kutlu nefesi gibi esmiştir. Bu yüzyılın başlarında Hind Yarım kıtasında nasıl Muhammed İkbal Doğu İslamı'nın derin ve şiirsel bir soluğu oldu ise, onun gibi aynı yüzyılın sonlarında Alija İzzetbegoviç de Batı İslamı'nın soluğu olmaya aday bilge bir kişiliktir. İzzetbegoviç yakın tarihimizin en önemli ve seçkin müslüman bilge düşünürlerinden biridir. Onun entelektüel birikiminin zenginliğini ve derinliğini anlamak için elinizdeki bu kitabını okumak yeterlidir.
MAZRUFEnis BaturOkuyanus YayınEnis Batur diyor ki: her biçim bir indirgemedir, sınırlama, kısıt, uzlaşma çizer boyutlarını, özelliklerini.