« Anasayfa | Künye | Arşiv 19 Mart 2024, Salı
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
İki Nokta Üst Üste
Esma Ürkmez
Matbaadan Tanıtıma Koş!

Yeşilde Durmak
Hale Sert
Kanaviçe

Olay Yeri İnceleme
Zehir Hafiye Battal Küttab
Tezekten Terazi ya da Çok "hit" Alan Hep "tıklanan" Yazı Budur!

[ Kitap -> "Kitap"lı Sohbetler ]

"Surre-i Humayun'la yaşanan güzelliği yeniden yaşamak mümkün"

Röportaj: Yüsra Mesude

04.07.2008 - 01:39

Medine'ye ulaşan son surrenin üzerinden 90 yıl geçti. Bu süre zarfında ne yazık ki millet olarak yeryüzünün en büyük himmet kervanını hatırlamaz olduk. 90 yılın ardından Topkapı Sarayı'nda bu yıl gösterilen Surre-i Humayun sergisi ve konuyla ilgili yayımlanan hacimli bir kitapla birlikte bu yardım kervanları tekrar gündeme geldi. Kültürümüz adına anlamlı bir adım olan bu eser, Yusuf Çağlar'ın editörlüğünde ve Yitik Hazine Yayınları'ndan çıktı.. Kitap, okurlarını Dersaadet'ten Haremeyn'e uzanan bir yolculuğa davet ediyor. Osmanlı Devleti'nin en şaşalı, en görkemli ve en önemli geleneklerinden birini bizlere hatırlatıyor. Yayınevinin prestij eserlerinden biri olan ve heyecan verici bir sergiyi andıran bu eser, tarih sevenler ve tarih(ini) sevenler tarafından okunmayı bekliyor. Eserin editörü Yusuf Çağlar'la eser çerçevesinde Surre-i Humayun üzerine tarih kokan bir sohbet gerçekleştirdik.

Sizin ciddi bir belge ve bilgi arşivinizin olduğunu biliyoruz. Bilgi ve belgelerinizi böyle bir kitap oluşturmak amacıyla mı biriktirdiniz? Yoksa bunlar zaman içerisinde bir araya geldikten sonra mı bir kitap çıkarmayı düşündünüz?

2005'te Mısır'da kitap fuarına katıldım. Orada Mukaddes Emanetler kitabına sevinçle bakan Mısırlı genç insanların heyecanı bende bir merak uyandırdı. Mukaddes Emanetler Yavuz Sultan Selim'in Mısır'dan bize getirdiği bir hazine. Mısır'ın Mukaddes Emanetler'den sonra en çok değer vereceği şey surreydi. 2005'te Mısır'da başlayan surre yolculuğumuz bir proje haline geldi. Devlet-i Aliye-i Osmani'nin, Yavuz Sultan Selim'den bu yana hiç aralıksız gönderilen bu büyük kervanlarının Mekke ve Medine'ye neler taşıdığını ve neden bu kervanların gönderildiğini merak ettik. Üç yıllık çaba sonunda, sahafların, akademisyenlerin, özel koleksiyonlarından katkıda bulunan isimlerin, müzayedelerin birikimleriyle Yitik Hazine'nin yayın mutfağında bu eser üç boyutlu hale geldi.

Surre ne demektir?

İçine altın para konulan kese demektir. Surre-i Humayun ise Yavuz Sultan Selim'den Sultan Reşad'a kadar surre keselerine konulan altınların bir kervana yüklenilip gönderilmesi. Haremeyn'de hizmet edenlerin maddi ihtiyaçlarını karşılayan paralar bunlar. Surre-i Humayun'la hacı adaylarımız da gidiyordu. Surre, hacı adayları için en son çağrıydı, son davet demekti. Surre-i Humayun'da, hatıralar, mektuplar, hediyeler, birtakım eşyalar, gel gitler, selamlar, karşılıklı yazışmalar da yer alıyordu. Her yıl bir defa gönderilen, Kurban Bayramı'nda orda olmak üzere üç ayda giden, üç ayda da geri dönen bu olağanüstü yardım kervanı sadece birtakım paralar gönderilen bir alay değildi. Sonsuz güzellikleri içine ekleyebileceğimiz buluşmalar, kavuşmalar, hatıralar, hediyeler, topraklar, Devlet-i Aliye-i Osmaniye'nin, yetmiş bir milletten bulunan ve mümin olan insanların neredeyse o dört yüz yıl içerisinde bütün tarihi, aynı zamanda kültürü Surre-i Humayun'a akmış. Surre-i Humayun da Osmanlı'nın hayatına akmış. Etten kemikten bir ilmek olarak birbirlerinin olmuşlar.

Surre göndermek Abbasiler'den Osmanlı Devleti'ne kadar devam eden mühim bir gelenek. Surre, yüzyıllarca Haremeyn'e gönderilen hatırı sayılır armağanların taşıyıcısı olmuştu. İstanbul'dan Haremeyn'e neler gönderiliyordu?

Haremeyn denince iki haremin olduğu yer anlamında Mekke ve Medine'yi, bu iki mukaddes beldeyi anıyoruz. Mekke de harem, Medine'de de Peygamber Efendimiz'in na'şı olduğu için harem. Mumlar göndermişiz, ibadet edilirken akşamları aydınlansın diye... Kandiller göndermişiz. Bazen buğdaylar gitmiş. Hediyeler gitmiş, alimlere, şeyhlere, şeriflere. Dersaadet'te yaşayan, Osmanlı Devleti'nde gücü olan, iradesi olan, ekabirden insanların ya da ulemadan insanların gönderebileceği, göndermeyi dilediği her şey gönderilmiş. Mısır'dan Yavuz Sultan dönemine kadar alaylar gönderilmeye devam etmiş. Osmanlı, surreyle gönderilecek yardımlara hep destek vermiş.

Alayların güvenliği nasıl sağlanıyordu?

Osmanlı döneminde her alay, her protokol her teşkilat ya da her eylemin başında sonunda bulunan askerimiz var. Topların tüfeklerin çok tecrübeli askerimizin oluşturduğu bir kordonda güvenlikli bir şekilde armağanların götürülüp getirilmesi sağlanıyordu. Çünkü zaten Mekke, Medine, Şam, Kudüs, Aksaray, Konya, Adana, Beyrut zaten bizim küçük küçük kalelerimizdi. Osmanlı zaten Arap coğrafyasından asker almıyordu, Osmanlı askeri vazife yapıyordu. Surreler, kalelerimizden top atışlarıyla selamlanıyordu, mektepli çocuklar çıkıp hoş geldinlerde bulunuyorlardı.

Yavuz zamanında Surre-i Humayun tam olarak resmileşmiş ve gelişmişti, değil mi?

Tabi o çok önemli. Sembolik olan gelenekler, çok muntazam, hatırı sayılır bir hale gelmiş.
Yavuz Sultan Selim, Mısır'ı fethettiği zaman Mekke ve Medine'nin sahipleri gelip ona biat etmişler, "Sen bizim şehirlerimizin de efendisin." demiş ve anahtarları ona teslim etmişler. Yavuz da onlara "Bu iki şehri imar etmek, yükseltmek benim görevimdir." şeklinde söz vermiştir. Yavuz'un verdiği sözü son padişahlar dahi yerine getirmeye çalışmışlardır. Mekke ve Medine'ye gönderilen surreler haricinde daima su yolları, birtakım imar planları, düzenleme, bakım ve onarım, Mekke ve Medine'nin çevresinin inşa edilmesi veya oradaki insanların ihtiyaçlarının karşılanması, yolların düzenlenmesi şeklinde pek çok yardımları olmuştur.

Halk arasında bir geleneğimiz var bizim. Hacca veya umreye gidecek olan yakınımızı ziyarete giderken mukaddes topraklarda bizlere de dua etmesini ister ve ona bir hediye götürürüz. O kişi döndükten sonra bize bir hediye getirir. Bu geleneğimiz Surre-i Humayun'a dayanıyor olabilir mi?

Evet, bu geleneğimiz yüzyıllar öncesine dayanıyor. İstanbul'dan ve Anadolu'nun şehirlerinden geçen bu kervan, yeryüzünün en büyük himmet kervanıydı. Hediye edilen onca şeyin karşısında bir küçük şey beklenmiş. Mekke'den gönderilmiş bir koku, bir yüzük, bir tespih, belki oranın tozunu aldığımız bir bez parçası, Kabe'nin örtüsünden bir parçayı herkes beklermiş. Bugünkü adetlerimiz de bu kervanın gönderildiği günlere dayanmaktadır.

90 yıl içinde bu geleneği neden unutmuş olabiliriz?

Ülkemizden Haremeyn'e giden son surre alayı Medine'ye ulaşabiliyor. 1917-1918'de artık harp hali olduğu için Mekke'ye gidilemiyor. Mekke'ye ulaşamayan kervan Medine'ye hüzünle dönüyor. O günden sonra Şam'a kadar gelebiliyor. Sonra Şam'a da gidemiyoruz. "Sure-i Humayun'u unuttuk." demek bana ağır geliyor. Mekke ve Medine'ye himmetlerimizi yapamıyoruz belki ama yeryüzünün birçok yerinde zorda kalan, afet içerisinde birtakım depremler, olağanüstü durumlar içerisinde ihtiyaç sahibi olan mümin kardeşlerimize bu millet yine ne yapıp edip varlıklarından, gönüllerinde olandan gönderiyorlar. Aslında çabuk hatırlayabileceğimiz, yeniden oluşturabileceğimiz alaylar bunlar. Surre-i Humayun'la yaşanan o güzelliği yeniden yaşamak mümkün. Dünyada barışın, muvazenenin, denge unsuru olmanın en alımlı yanını Osmanlı göstermiştir. Zaten Osmanlı eyalet eyalet parçalandıktan, işgal edildikten sonra dünyanın huzuru da kaybolmuştur. Surre-i Humayun bu resmin içerisinde büyük bir parça ama çok şükür bu ülkede yine insanlar himmetlerini, dünyanın bir ucunda acı çeken, ihtiyaç sahibi olan insanlara ulaştırmaya devam ediyorlar.

Surre-i Humayun'u hatırlamakla birlikte kalplerimizi tekrar yoklamalı ve surrelerimizi farklı bir formda hayra sevk etmeye niyetlenmeliyiz belki de.

Bu kültür hizmetine Kaynak Kültür Yayın Grubu ve Bank Asya himmet etti ve surresini açtı. Biz Osmanlı döneminde dünyanın merkezine, Mekke ve Medine'ye, Balkanlara, Türk coğrafyasına, Afrika kıtasının bir ucuna, Trablusgarb'a, camiler, çeşmeler, hanlar, hamamlar, dostluklar, akrabalıklar, sayısız yazılı eserler ve alimler götürmüşüz. Surre-i Humayun sadece bir sembol. Başımıza tac olan, surrenin başında giden, surre devesinin taşıdığı Mahmil-i Şerifle birlikte, Allah Resulü'nün sancağıyla birlikte önce Medine'ye sonra Mekke'ye giden bu kervanın söylediği şey şu: Ne olursa olsun bir bayrak, bir sancak altında bir araya gelmek insanlığın ve imanın, hizmetin olduğu yere koşabilmek. Hangi ülkeden hangi milletten olursa olsun insanlık için hizmete hazırlar. Surre-i Humayun Osmanlı Devleti'ne ait bir gelenekti. Geçmiş, bizim geleceğimizi inşa ediyor. Geçmişi hatırlayıp geleceği inşa etmek adına Surre-i Humayun kitabı önemli.

Bu kitap hangi ilkleri barındırıyor içinde?

İlkleri barındırması hem sevindirici hem üzücü. Bu konuda ilk araştırmayı yapan akademisyenin önemli bir metni var burada. Kethüda Selahaddin Efendi'nin Surre'nin bütün inceliğini anlatan bir hatıratı ilk kez yayımlandı. Buradaki birçok araştırmacı surre meselesine kendi alanlarında araştırmalar yaptılar. Eserde pek çok fotoğraf, belge ve gravür de mevcut. Yitik Hazine Yayınları için de bu konuda bir eser bir ilk oldu.

Ben kitabınızı adeta bir sergi olarak görüyorum. Topkapı Sarayı'nı gezemeyenler için sergiyi evlerinde gezebileceklerini söylemek mümkün zannediyorum.

Evet sergi kadar zengin denebilir ama sarayı da gezmek gerekir. Serginin süresi 16 Haziran'a kadar uzatıldı.

Medine'ye ulaşan son surrenin üzerinden 90 yıl geçti. Bu süre zarfında ne yazık ki millet olarak yeryüzünün en büyük himmet kervanını hatırlamaz olduk.  
EkstraTümü »

» Uykusuzluk / Mehmet Uğurlu
» Bir Yılda Kaç Kitap Okuyoruz?
» Doğu'nun Meyvelerini Batı'nın Tepsisinden Sunmak / Ali Ayten
» Kitapçı / Mehmet Ulusel
» "Aşk Istırapsız Olmaz" / Nuri Altun
Bize GelenlerTümü »

» Kahraman Üzerine Dersler / Oğuz Karakaş
» Görsel Şiirin İlk Kitabı: Dada Korkut
» Makyaj Hatası / Yavuz Altınışık
» Oluş ve Bozuluş / İbn Sina
» Hiç / Merih Günay
Arşivlik HayatlarTümü »

» Asaf Hâlet Çelebi 100 Yaşında / Ömer Faruk Şerifoğlu
» Arşivcilerin Babası: Muallim Cevdet / Zeynep Berktaş

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!