[ Haberler -> Edebiyat Haberleri ] 73 Şairin Hrant Dink Şiiri 25.02.2007 - 23:42 Türkiye'nin 73 şairi 19 Ocak günü öldürülen Hrant Dink için bir araya geldi ve bir şiir yazdı. Aralarında Akif Kurtuluş, Adnan Satıcı, Haydar Ergülen, Ahmet Telli, Gülten Akın, Arif Damar, Orhan Alkaya, Sina Akyol Küçük İskender'in de bulunduğu 73 şairin yazdığı şiirin adı Yetim Ağıdı...
Yetimler Ağıdı
Bunu sana nasıl söylerim Hata benim günah benim suç benim
Dünyalar içinde dünyalar sevgilim Ateşten çıkardım baktım uzunca kendimdi Bir de başımın üstünde yok bir ülke; kendimdi Dilim yola düştü pupa yelken pınarlarım yas içinde, hey hey Yüzümde kan kalmadı kuraklık can alıyor bir yandan, dan!
Bir travmam var kenarı hâreli Yine hâreli geçti yine zulüm beni
Meydan başaklarım kanıyor Uzun bir yürüyüşüm ben; bakın Anlarsınız yol yorgunu gözlerimden Şiircebimden beslenen tedirgin güvercin Dayamış gagasını yavrusununkine
Eyvah ki hrant, bir vakitte Göğerçinleri yemlemişti, seninki!
Kanı gördük okul dönüşünde ders kitaplarında Seslere karşı çok ilgiliyiz de ondan seslerden olur ölümümüz Sonra büsbütün çıkarız raydan, her vagon kendi cehennemine Kalbimiz doludizgin, kimse avutmasın içimizdeki tren düdüklerini
Toprak insana gömülüyor, bodina da öldü Sınırlar biraz daha kırmızı
Bütün karakamuları alaşağı eden bir bun Bir bayraktın düştüğün yerde patikalar'ın açtığı Bir kısrağın tayını emzirme sesiydi soluğun Şimdi çığ gürlemesidir aşan zamanı
Bembeyaz tırnaklarla kazdığı o görülmedik arkta Kan ve gözyaşının birbirine değmeyen ortaklığı
Yattım yere bakıyorum toprağın hisli eşitliğine Sular sınırları pasaportsuz geçer Asıl azınlık yerkürenin kendisidir Tek millet, gökyüzüdür ölürken yürekli düşünüldüğünde
Çan ve ezan arasına gerili mahyada Acıyı dengeler yazı: ah-ya!
Orda hrant, başı dumanlı ararat'ta Irağı bilmez bir yağız atla vardı oraya Hrant ki, külü bile nemlendirir çorak dünyayı Yine de her damlada ürperir yaşlı ararat
Ne değişir hayatla karşılaşsan Hemen yanında arkadaşın ölüme gülerek bakıyorsa
Gözün arkada değildi, içerideydi a hrant! gözüm İçerdeydi ve sözcükler - ki onlardı ve öldüren idi Ürkekliğin ürperdi karardı boz güruhun Yırtık tabanaltından kaçtı güvercin ruhun
Yaslandığım duvarın uğultusuydun Beni sessizlikle açıklayan
Hüznü giydiğin pabuçlarında bin ahhh! İçini delmiş kuzeyli bir rüzgârın Erguvan kalbine kuzu'layan bir güvercin Beykoz iskelesinde karaya vuruyor göçebe
Ağarmış bir gül var yakamda İçimizdeki bahçelerden goncası
Bir yağmur kenti ne kadar ıslatır? - Kanın insanı ıslattığı kadar ancak! Neden ayakta ölür aylar? - Kim bilir!
Ölümün yüzüne gülüyorsun Bedenin kurşun geçirse de
Kanamasın yaprakları güllerin Üşüyen sular ırmakların tenine karışsın Akımını vurdular sözcüklerden kurulu fırat'ın Beyaz bere bile ağlar çamurun işine
İki damla göz yaşı düştü vurulunca sen Pülümür'ün yaşsız kadınının gözlerinden
Oysa küçük bir çocuktum ben de tren raylarında Bozuk para gibi ezilen, hiç gelmeyecek sandığım baba Duydu mu mersinli balıkçı cemal, yağmurun yağdığını Ölümsüzlük denizine sabaha karşı?
Fazlasıyla geciktin, suyu dinle, aynayla ödeş, toprağa dokun Buluşmayı bil kemik fırtınasında; sancınla yüzleş
Şeytan tiryakilerinin sivilcelerindeki irin, Ey! kulak zarımı kanatan antik öfke Topla köpek dişlerini, düşlerini çektir ve git! Ölüm saklar ölümsüzlüğü yaşamın bildik türküsünde; hrant dink'i de
Zehrini yağmalar karanlık Sis peçesine çakılı çöller
Affet! yoksulduk, ezilmiştik; aval aval seyrettik mülk talan kavgasını Kan revan içinde söktüğümüz hayatlar, sözde şanlar sundu bizlere Korkumuz kutsaldı gölgemizden, gönüllü kurşun olduk düş kırımında Sesimizi linç tutup, kazıdık vicdanı, altın ve gümüş kakmalı hançerlerle
Bu kez çatlak bulunca suyunu, yasaklandı İkinci emre kadar dökmek zehirli kanı
Ne cehennemi ne cenneti Gurbeti de sılası da içindedir insanın Ömrümüzün biriktirdiği onca kavram ve sözcük Şimdi işgal altında
Son pankart sokakta gerili birazdan polis kesip atacak Hepimizin ölümü en küçüğümüzün elinden olacak!
Ah ile eyvah ile geçiyor zaman Dönsek kardeşliğimizi kutsayacak ardımızdaki kan Vart'a gül demişler, ağlayan kim İki kalp, iki zehir, yüz yıllık birikim
Bin dereden kanla dolmuş kuyuları hep ıslak Sen, ben, hrant... bu toprak püskürtüyor sevgimizi
Artık kış çiğdemleriyle anacağız seni Onlara kanınla, terin karıştı Yüreğindeki tohumlar Rüzgârlı sözcüklerle girecek türkülere
kırık bir zamanda uçan güvercin üzgün tutar ağzındaki zeytin dalını
Sen dostumdun benim gülünce güneşler açan Bulutlara rüzgâra asarım suretini her akşam Her akşam bir mektup yazarım ararat kadar Unutmadım bırakıp giderken söylediğin sözleri
Günler mi ağdı, ah, sular mı boğuldu Sisten kapılar mı var şehrin gözlerinde
Göğüslerinin arasını şiirlerle süsledim hayatın Aranızdan geçerken incinmeler düştü payıma Güvercin kapaklandığında, yüzüm albatros ve yağmur Borandır, bahardır, uzar sakallarım çıtırtılarla mavi
Kuşların sabahından geçelim hrant Çiçek tozları havalansın göklerimizden
Zalimin gecesi mazlumun gecesiyle birdir Ve daha uzundur zulme karar verenin gecesi Bu yüzden sesini düşürmüş kaldırımlar leylak Kırmızı, kanla gül arasında gidip gelirken kanı çekilmiş yaprak
Işık bilir vuracağı yüzü, konacağı kalbi Güvercin, toprağın düşüne kanat
Kimi ölülerin ayakkabısı delik Ve sakalları saklanmış ertesi güne Kimi silahlı çiçek taşır öldürdüğüne Bayrağa sararlar gözsüz yüzünü Çorabını dikerler suç kime
Ak bir güvercin kanıyla çiziyor ölümünde Ölümsüzlüğün resmini Çocuksu, muzip, yakışıklı Yüzün ki
Canlar içinde bir can Kanlar içinde altı milyar insan! Ve onlar vurdukça sana, alışkanlıklarımız çözülüyordu böylelikle Küçümsediğimiz yollar açılıyordu önümüzde Güvercinlerin dudaklarındaki sıcak rüya, korkularımızı dolduruyordu
Dilini susarken anlıyordum, konuşurken Birden kendimi bir kardeş çavlanında bulurken
Çatılara konan kırmızı Güvercinin bıraktığı vedayı büyütüyordu Gölgesi ansız çekilen bir ağaç gibi yıkılırdım Bir elim ötekini tutmasaydı
O ki bir fincan tuz istemişti yalnızca komşudan Şimdi tuzlu bir nehir akıyor kalan ömürler arasından
Şimdi kim Bu uzak diyen Diyen bu yalan Bu burkulan ruhun üşümesiyle kardeşliğin Şu kurşun dökülmüş zaman
Bir ölüm şiirine eklensin diye Gövdesiyle yazmıştı son dizeyi
Sürgüne okunmuş arguvan havası; ki kan Yüzünü acıya dönmüş duduk, ah! gasparyan Unutulmuş; ötekinin cenneti değil miydi her insan Kim yırttı vicdanımızı, sevgimizi kim düğümledi
Kaç bin kerre öldük seni Seni öyle sevdik, bağışla bizi
Bu evleri borçlu olduğumuz taş ustaları Yürüyecek. Anı: hiçbir şey kalmadığında Su inceliğiyle gülümseyen günahsız kan Masum yüzünün görüntüsüdür dağılan
Kan kabuğun altında fokurduyor yeniden Usanmış acısını sokakta gezdirmekten
Şairleri dinlemek lazım: kabuk, su, tir, naz- Bir nar ki kırılınca hikâyemiz olacak Hadi ölümü tuzlayalım sonsuz deniz Hrant'tan sonra kokmasın bari ülkemiz
Aslında ne türk'üz, ne kürd'üz, ne ermeni'yiz Öyle bir "baba"mız var ki hrant, hepimiz yetimiz!
ŞİİRE İMZA ATAN 73 İSİM: A.Hicri İzgören, Adnan Satıcı, Ahmet Ada, Ahmet Günbaş, Ahmet Telli, Ahmet Uysal, Akif Kurtuluş, Altay Öktem, Altay Ömer Erdoğan, Arif Damar, Asuman Susam, Ataman Avdan, Aydın Şimşek, Betül Tarıman, Bilsen Başaran, Bülent Güldal, Celal Soycan, Cezmi Ersöz, Cihan Oğuz, Dinçer Sezgin, Enver Ercan, Fadıl Öztürk, Fergun Özelli, Fuat Çiftçi, Gonca Özmen, Gülten Akın, Gültekin Emre, Halim Şafak, Halim Yazıcı, Haydar Ergülen, Hayri K. Yetik, Hüseyin Peker, Hüseyin Yurttaş, İlhan Tülman, İlker İşgören, İ.Mert Başat, Kadir Aydemir, Küçük İskender, Mahmut Temizyürek, Mavisel Yener, Mehmet Atilla, Mehmet Can Doğan, M. Mahzun Doğan, M. Mazhar Alphan, M. Sadık Kırımlı, Mehmet Sarsmaz, Mehmet Mümtaz Tuzcu, Metin Cengiz, Metin Kaygalak, Mustafa Özturanlı, Muzaffer Kale, Namık Kuyumcu, Nesimi Aday, Nevzat Çelik, Oğuz Tümbaş, Olcay Özmen, Onur Akyıl, Orhan Alkaya, Özkan Satılmış, Özlem Sezer, Pelin Batu, Rahmi Emeç, Salih Bolat, Sedat Şanver, Selim Temo, Sennur Sezer, Sina Akyol, Tarık Günersel, Tuğrul Keskin, Turgay Gönenç, Veysel Çolak, Yunus Koray, Yücelay Sal ve Zeynep Uzunbay.
NTV
|