Özgür olmanın, özgür kalmanın getirdiği ödenmesi gereken bedeller düşünüldüğünde, köle olmanın dayanılmaz hafifliğine ve cazibezine karşı koyarak, yaşadığı dönemdeki hakim efendi-köle diyalektiğini kalbine bırakılan teslimiyet (islam) duygusuyla ironinin ateşinde hiçliğe mahkum eden ve çağını aşan kimliğiyle tarihin kaydettiği en büyük sembol isimlerden biridir Bilal.
Bazı islam ülkelerinde müezzinlere "Bilal" veya "Bilal-i gayr-i Habeşi" denilmesinin; Amerika'daki bazı zenci müslümanların da kendilerini "Bilaliler" manasında "The Bilalians" şeklinde isimlendirmelerinin kendisinde kaynağını bulduğu kişidir Bilal.
Çünkü, Peygamberin "Bilal! Bu gece cennette, önümde senin pabuçlrının tıkırtısını duydum." diyerek cennetle müjdelediği, Mekke'de müslüman oldduğunu açıkça ilan eden ilk yedi kişiden biridir Bilal.
Bir toprak parçasını İslam coğrafyası kılmanın en büyük alamet-i farikası olan ezanı, gökyüzüne salıveren ilk kişi olması hasebiyle, aslında, her ezan okunduğunda aramızda dolaşan bir şahsiyettir Bilal.
Sabah ezanına eklediği "es-salatü hayrün mine'n-nevm" (Namaz uykudan, uyku halinden daha hayırlıdır.) ibaresiyle her sabah vakti bize seslenmektedir Bilal.
Erbabı bilir Bawyera marka motorsikletiyle Ebu Zer'i. Şimdi ise karşınızda "Uçan Bilal". (Atıf kitaptan)
Çağrı ve Çöl Aslanı (Ömer Muhtar) filmlerinin senaristlerinden H. A. L. Craig'e ait olan eser İslâm'ın ilk yıllarını, Bilal-i Habeşi'yi merkeze alarak ve onun gözüyle çarpıcı bir şekilde anlatıyor.
Ben Bilal - İslâm'ın İlk Müezzininin Hikâyesi, H. A. L. Craig, İnsan Yayınları
H. A. L. Craig
Türkiye'de de çok yakından bilinen Çağrı (The Message, 1976) ve Çöl Aslanı - Ömer Muhtar (The Lion of the Desert,1981) gibi filmlerin senaristlerinden olan Craig ayrıca Airport 77 (1977), Foxtrot (1976), Waterloo (1970), The Adventure of Gerard (1970), Fräule in Doktor (1969), Lo Sbarco di Anzio(1968) filmlerinin senaristidir.
ESATİR
Esatir, dünya tarihinde iz bırakmış çeşitli medeniyetlerin mitolojilerinden örnekler aktaran bir "giriş" kitabı niteliğinde. Ülkemizde bu alanda yayınlanmış ilk kitaplardan olan Esatir, çok yönlü ve son derece çeşitli ilgilere sahip bir yazar olan Şemseddin Sami'nin uzun yıllar gözden kaçmış bir eseridir. Kuşkusuz ülkemizde bu eserden sonra İslâm dışı dinlerle, onların mitolojileriyle ilgili ve dinler tarihi hakkında pek çok eser kaleme alınmıştır. Bununla birlikte Esatir'den sonra yayınlanan onlarca eser Esatir'in bir klâsik olma özelliğini ortadan kaldırmamıştır.
Şemseddin Sami'nin eserde, Yunan ve Roma mitolojisinden sonra en fazla yer verdiği mitoloji Hint mitolojisidir. Bunların dışında yazarımız Mısır, Fenike, Asur, Süryanî, İran, İskit, Etrüsk, İskandinav ve Japon mitolojileri üzerinde de durur ve ana hatlarıyla onlar hakkında da bilgi verir. Bu arada Şemseddin Sami ülkemiz kültür tarihi açısından bir ilki gerçekleştirir ve Anadolu'ya gerek coğrafya ve gerekse kültür olarak oldukça uzak olan Peru ve Meksika inançları ve mitolojik tasavvurları hakkında da bilgi verir.
Esatir - Dünya Mitolojisinden Örnekler, Şemseddin Sami, İnsan Yayınları
Şemseddin Sami
Şemseddin Sami, 1 Haziran 1850'de Fraşer'de (Arnavutluk) doğmuştur. İlkokulu (İptidaî Mektebi) Fraşer'de okuyan Şemseddin Sami ayrıca Doğu kültürüne ait özel dersler alır. Yanya'da bir Rum lisesine devam eder. Burada Rumca, İtalyanca, Eski Yunanca ve Fransızca öğrenir. Bu arada Yanya'da bulunan devrinin önemli müderrislerinden olan Yakub Efendi'den de Arapça ve Farsça öğrenir ve İslam ve Doğu kültürü hakkında derin bilgiler alır. Daha sonra Sami, 1871 ya da 1872 yılında İstanbul'a gelir ve matbuat kalemine girer. Yazı hayatına burada atılan Şemseddin Sami, 1872'de "Tarih-i Mücmel-i Fransa" adlı tercümeyle ilk kitabını yayınlar. Aynı yılın sonlarında hem kendisinin ilk telif eseri olan hem de Türkçe'deki ilk Batılı tarzda roman denemesi kabul edilen "Taaşuk-ı Talat ve Fitnat" adlı romanını yayınlar. Sirâc, Vilayet, Muharrir, Sabah, Tercüman-ı Şark gibi gazetelerde yazarlıktan yöneticiliğe çeşitli görevlerde çalışır. 1878'de Tercüman-ı Şark gazetesinin de kapanması üzerine aktif gazetecilik hayatı sona erer. Fransızca'dan Türkçe'ye Kamûs-i Fransevî'yi tercüme edişiyle onun lügatçilik dönemi başlamış olur. Altı cilt olarak yayınlanan ilk Türkçe ansiklopedi özelliğine sahip olan Kamûs-u A'lâm adlı bir ansiklopediyi hazırlar. Ayrıca Kamûs-i Arabî adlı büyük bir sözlük telif eder. Daha sonra da Tuhfat al-Zakiya fi Lugat al Turkiya ve 1904'de de Lehce-i Türkiye-i Memâlik-i Mısır, adlı Kıpçak Türkçesinin sözlüğünü hazırlar. 18 Haziran 1904'de vefat eder ve Erenköy, Sahrâ-yi Cedid Camisinin karşısında bulunan ilk eşinin mezarının yanına defnedilir.
Yukarıda adı geçenler dışındaki eserlerinden bazıları şunlardır: Besa, Seydî Yahyâ, Medeniyyet-i İslamiyye, Kadınlar, İnsan, Yer, Lisan, Usul-i Tenkid ve Tertib, Arnavutça Gramer, Tasrifat-ı Arabiyye, Yeni Usul Elifba-i Türki, Tatbikat-ı Arabiyye.
BEN BİLAL
Özgür olmanın, özgür kalmanın getirdiği ödenmesi gereken bedeller düşünüldüğünde, köle olmanın dayanılmaz hafifliğine ve cazibezine karşı koyarak, yaşadığı dönemdeki hakim efendi-köle diyalektiğini kalbine bırakılan teslimiyet (islam) duygusuyla ironinin ateşinde hiçliğe mahkum eden ve çağını aşan kimliğiyle tarihin kaydettiği en büyük sembol isimlerden biridir Bilal.