« Anasayfa | Künye | Arşiv 24 Nisan 2024, Çarşamba
Gündem: Kültür-
Sanat
Gündem: Hayat
40i Gündem Nöbetçi Köşe
40PENCERE
Kulak Arkası
Nurullah Turan
Birkaç "Bir"

Bolâhenk
Ahmet Çalışır
Mevlevî Âyini: Türk mûsikîsinde bir form

[ Müzik -> Müzikal Sohbetler ]

Manu Chao: "Müzik Endüstrisi İkiyüzlü"

04.05.2008 - 22:23

Manu Chao'yla, yaşadığı Barcelona'da buluştuk. Yeni çalışmalarından, müzik endüstrisinden ve hayattan uzun uzun konuştuk. Yakında arka arkaya yeni albümler çıkartacağını öğrendiğimiz Manu Chao, mp3 çağı hakkında da ilginç şeyler anlattı.

Çoğu kişi 'La Radiolina'nın daha önceki albümlerinden farklı olduğunu düşünüyor. Bu albüm senin için ne anlama geliyor?

Bence de farklı ama bunun üzerine konuşabilecek son insan benim herhalde. Farklı olduğu doğru, çünkü, 'Clandestino' ve 'Proxima Estacion: Esperanza' gibi kaydedilmedi bu albüm. O albümlerde ne varsa, etrafımda olup bitenlerdi aslında. O sıralar tek başıma yolculuk yapıyordum, farklı insanlarla düşüp kalkıyordum. 'Radiolina'yı kaydederkense, yine çok seyahat ediyordum, ama bir grupla, Radio Bemba'yla. Herkes albüme kendi rengini kattı, en büyük fark da elektrogitarlardan geliyor. 'Radiolina', stüdyoda yaptıklarımla, sahnede yaptıklarımız arasında bir orta yol.

Ortaya çıkan bu iki tarz arasında senin bir tercihin var mı?

Hayır. Belki dinleyenler bir tercihte bulunabilir, ama ben her ikisini de yapmayı seviyorum. Aslında 'Radiolina'nın bir rock tarafı var ama, rumba tarafı da eksik değil her şeye rağmen. En sevdiğim rumbaları da koydum.

Albümü dinlerken bu şarkıları mı tercih ediyorsun?

Tek başımayken kendi müziğimi hiç dinleyemem. Sadece kayıt yaparken zevk duyarım, ama sonra, dinlemeye vakit bulamadığım birçok müzisyenin albümlerini dinlerim. Bunların ardından kendi müziğim bana korkunç müzik gibi gelir! Galiba müzisyenler için bu hep böyle. Güzel bir müzik dinlediğimde, çok mutluyum, alkole, biraya, hiçbir şeye ihtiyacım yok. Bazen birileri benim şarkılarımı koyar, işte o zaman kendimi çok kötü hissederim... Bir önceki şarkıdan on kat daha kötü gelir bana. (gülüyor)

Geçen yıl, bazı röportajlarda, sırada üç albüm olduğunu söylemiştin. Birincisi 'Radiolina' oldu herhalde. Geçtiğimiz aylarda yaptığın 'La Colifata' da ikincisi...

Evet, 'Colifata' için, karyerimdeki en iyi çalışma diyebilirim. Radio Colifata, Buenos Aires'teki bir akıl hastanesinde hastaların yıllardır sürdürdüğü bir radyo yayını. Bir tür terapi aynı zamanda. Bizzat Radio Colifata'yı yaratan hastalarla birlikte bir albüm yaptık. Aralarında çok iyi müzisyenler var. Albüm ne zaman yayınlanacak belli değil, ama hazır.

Ya üçüncüsü?

Amadou & Mariam çiftinin oğulları Sam'ın grubu Smod ile birlikte Mali'de yaptığımız kayıt. Umarım yakında çıkar.

Bir de 'Lo Peor de la Rumba' (Rumba'nın en kötüsü) var. Bu albüm internetten indirilebildiğine göre bitti herhalde.

Yok, bu daha yapılmadı. 'Lo Peor de la Rumba' için stüdyo kaydı yapmadık henüz. Los Musicarios adlı bir grup olarak yapacağız bunu ve Barcelona'da Mariatchi Bar'da ve sağda solda çaldığımız şarkılardan oluşacak. Internetten bir senedir indirilebilen 'Lo Peor de la Rumba'yı, bizi çalarken dinleyip kaydeden insanlar koymuş internete. Ayrıca, Brezilya dilinde, daha doğrusu Portunyolca (İspanyolca ve Portekizcenin karışımı bir dil) bir albüm var sırada.

10 Temmuz'da Atina'ya kadar geliyorsun ama programında İstanbul yine yok.

Bin kez söylediğim için artık inanmayacaksınız, ama Türkiye'de bir turne yapmayı, İstanbul'a tekrar gelmeyi çok istiyorum, orada çok güzel günler geçirdim, süper anılar taşıyorum. Fırsat olamadı bir türlü...

İnternetin başlattığı değişim hakkında ne düşünüyorsun?

Internet sayesinde tabii ki çok büyük avantajlar elde edildi ama bu alanda hala kazanılması gereken zor bir savaş var. Ses kalitesiyle ilgili bir savaş bu. Bence, bunu verebilecek durumdalar ama vermiyorlar. Mp3'ün kalitesi asla CD'nin kalitesinde değil. Kalite kaybı çok büyük. Hiçbir ses kaybı olmadan internetten CD indirmek ve mesela Radio Bemba'nın internetten canlı yayınını iyi kalitede dinlemek mümkün olabildiği zaman ancak iyi bir gelişmeden söz edebiliriz.

O zaman internet müzikte bir devrim yaratmadı mı sence?

Tabii ki yarattı. Müzisyenler albümlerini internete koysunlar ya da koymasınlar, CD'ler piyasaya çıktığı anda internete giriyor. Birileri bunu yapıyor. Müzik endüstrisinin büyük ikiyüzlülüğü tam da burada. Endüstri bu durumu kabullenmek zorunda kalan değil, aksine piyasayı bu duruma iten taraf aslında. Dikkat edersen son dört-beş yıldır, endüstrinin temsilcileri 'işler kötü gidiyor' diye ağlıyorlar. 'İnternet, müzik için, müzisyenler için, bizim için büyük bir felaket, korsanlığa karşı çıkmalıyız' deyip duruyorlar. Birincisi, korsan kayıt, internetten çok önce de vardı. Gençliğimde arşivimin yüzde 90'ı korsan kayıttı, tek farkı o zaman kasetler vardı. İkincisi, endüstrinin internet yüzünden iflasın eşiğine geldiği kocaman bir yalan! CD satışlarından para kaybetmeyi umursamıyorlar bile. Dünya gençliğine, korsan kayıt yapmak için küçük makineler satanlar kimler? Yine onlar! Endüstri çok ama çok akıllı bir şekilde kendini buna dönüştürdü. Artık kurbanı oynamaktan vazgeçmeliler.

Peki kurban kim?

Tek kurban aslında sadece ve sadece müzisyenler. Endüstrinin bizzat kendisi bilinçli olarak, müzisyenleri kendi kaderlerine terketmeyi seçti. Artık müzik satmak yerine makine satmaya karar verdiler. Böylece de müzisyenlerin sırtından, onlara para ödemeden müthiş paralar kazanmaya başladılar. Makinelerle çalışmak daha kolay, şikayet etmez, menajerleri, sendikaları yoktur. Beş altı yıl öncesine kadar bütün ilan panoları yeni çıkan CD ilanlarıyla doluyken, şimdi tek bir tane bile yok. Artık sadece 'i-pod özgürlük, saniyede onbin şarkı indir!' şeklinde ilanlar var. Gençler artık kendilerine bir CD hediye edildiğinde, yüzüne garip garip bakıyorlar. Bunun ihtiyarlar için olduğunu düşünüyorlar ve bir kenara atıveriyorlar. Onların istedikleri bu minicik aletler.

Gençlerin idolüsün ama yaşımız da malum ilerliyor. Bu seni korkutuyor mu?

Gençliğin idolü demek yanlış, bu biraz indirgeyici oluyor. Ben sadece gençlere hitap etmiyorum, 7 yaşından 70 yaşına kadar beni dinleyenler, izleyenler, sevenler var, çok geniş bir yelpaze. Tenten gibi diyebiliriz. Evet yaşla birlikte değişiyoruz, ama iyi ki öyle oluyor. Bu beni hiç korkutmuyor. Önemli olan kendini iyi hissetmek. Zaten insanlar 46 yaşındayım dediğimde şaşırıyorlar.

Mano Negra'dan sonra ilk solo albümünle çıktığında, seni 'sokakların adamı', 'seyyah' olarak tanımıştık. Hayat bir doğaçlamaydı senin için. Şimdiyse sanki sokakları kaybetmiş gibisin. Gördüğüm kadarıyla çok fazla çalışıyorsun ve daha planlı olmak zorundasın.

O zamanlar da çok çalışırdım, pek değişen bir şey yok aslında. Bugün de yaptığım işe devam ediyorsam eğer, zorunluluk olduğu için değil, bu işe bayıldığım içindir. Ortamımdan kopmadım. Yine sokaklardayım, mahalle hayatım devam ediyor. Ben ancak, sokaklarında yaşayabileceğim şehirlerde yaşayabiliyorum. Sokakları yaşamayan şehirler beni ilgilendirmiyor, bu yüzden de doğduğum kent olan Paris'te yaşamıyorum çoktandır. Arjantin ve Brezilya'dan yeni döndüm ve oralarda iki buçuk ay kadar yine sokaklarda yaşadım. Sokaklarda, barlarda çaldım yine ve bu süre boyunca 'ağustos böceği'ni oynadım...

Demek istediğim, Barselona'da artık çok tanınıyorsun ve sokaklarında yürümek artık senin için giderek zorlaşıyor. Bir Manu Chao turizminden bile söz ediliyor. İnsanlar seni burada görmeye geliyor.

Ama burası benim mahallem ve sokağa ekmek almak için çıktığımda yolda tanıdığım 15 kişiye rastlıyorum. Dönmem bir saat alıyor. Ben bunu seviyorum, mahalle hayatı da böyle bir şeydir zaten. İyi ki de böyle, bu çok pozitif bir şey.

Niye kızdın şimdi bana?

Kızmadım, ama arkadaşlarıma fan dedin! Aslında ben burada rutin bir hayat sürememekten muzdaribim. İki yıldır yine orada burada yaşıyorum, çok geziyorum, burada daha çok vakit geçirebilmeyi isterdim. Hiçbir yerde mahalle rutini kuramadım hayatımda.

Artık gideceğim tek yer İstanbul

Teybi kapattık, sohbete başladık, ama birden "Bana asıl sorulacak soruyu sormadın" diyerek teybin düğmesine bastı ve neredeyse telesekretere mesaj bırakır gibi bir ses tonuyla, mesaj iletircesine konuşmaya başladı.

İstanbul'u iyi tanımıyorum, orada sadece birkaç gün kaldım. Üstelik altı sene oldu. Ama sık sık Barselona'dan konuşulduğunda veya bana 'Barselona'da iyi misin?' diye sorulduğunda, 'evet' diyorum, 'ama Barselona düşmek üzere!' Burada bir savaş yaşıyoruz, para savaşı, emlak spekülasyonu savaşı... Bütün şehirlerin üniform hale getirilmesi savaşı, bütün kentlerin aynılaştırılması savaşı!.. Pek çok yerde benzer şeyler yaşanıyor ve biz şehirleri birer birer kaybediyoruz... Bir gün Barselona'yı gerçekten kaybettiğimize kanaat getirip buradan çekip gitmek istersem, gideceğim şehir İstanbul olacaktır...

Eğer hâlâ Avrupa'da yaşamayı istiyor olacaksam, gideceğim tek yer İstanbul, Avrupa'yı terketmeye karar verirsem gideceğim yer Rio... Avrupa'da şehirler tek tek düşüyor!.. İstanbul'dan çok güzel kareler, anılar kazılı kaldı hafızamda... Umarım o da düşmez, keşfettiğim günlerdeki gibi güzel kalır hep...

(Radikal)

Manu Chao: 'mp3 ve internet döneminin tek kurbanı aslında müzisyenler. Müzik endüstrisi, artık bu cihazları satarak parasını kazanıyor ama bir yandan da sürekli 'satışlar kötü' diye sızlanıp duruyor.'  
Albüm TanıtımlarıTümü »

» İstanbul'a Senfonik Üçleme
» Yıllar Sonra Yeniden
» Dostlar Onu Hatırladı
» İncesaz, Kalbimizdeki Denize Yelken Açtı
» Oralara, Buralara, Uzaklara
Bir EnstrümanTümü »

» Sazende ve Sazı: Kemençe / Muhammet Çiftçi
» Sazende ve Sazı: Ud / Muhammet Çiftçi
» Sazende ve Sazı: Perküsyon / Muhammet Çiftçi
» Sazende ve Sazı: Çello / Muhammet Çiftçi
» Dinle Ney'den / Timuçin Çevikoğlu
EkstraTümü »

» Cohen Nihayet Geliyor / Sadık Yalsızuçanlar
» 'Tom Amca Cazı' Tutmadı, Siyah Müzik Köklerine Dönüyor / Halil Turhanlı
» Neriman Hanım'ın Ölümü / Gökhan Özcan
» Zaman, Mekân ve Müzik / Rengin Soysal
» Ey Vefasız Yolcu! / Gökhan Özcan

Yorum yazabilmeniz için üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayın.

(Üye iseniz sayfanın en üstünde sağ tarafta yer alan kısımdan giriş yapmalısınız.)


Henüz yorum yapılmamış.

Üye Girişi
Kullanıcı adı
Şifre
Beni hatırla
Şifremi unuttum!
Ücretsiz Üye Olun!
Son 10 Yorum
toplantı (10.12.2013 - 17:25)
tek söğüt (26.02.2013 - 01:08)
yok var, var var (26.02.2013 - 01:06)
Hoş bir yazı (17.08.2012 - 00:19)
beklerken (27.05.2012 - 21:07)
bir yorum (21.12.2011 - 20:20)
bir yorum (21.12.2011 - 20:13)
işte tam da böyle (18.11.2011 - 20:37)
Gitmek (18.11.2011 - 19:53)
ELİF LAM RA (28.10.2011 - 00:02)
Yorum için üye olun!