Dokuz Yüz Katlı İnsan, Mustafa Merter, Kaknüs Yayıncılık, 2006, Psikoloji, 443 sayfa.
İnsana dair iki alan: Psikoloji ve Tasavvuf. Bilimsel yaklaşımlar psikolojide, yaşantılara dayalı açılımlar tasavvufta yerini buluyor. Birisi insandan onun gerçeğine gitmeye çalışıyor, diğeri hakikatten insan gerçeğini yönetmeye talip oluyor. Türkiye'de psikolojinin önemli alanlarından transpersonal psikoloji (ben ötesi psikolojisi) ile ilgili çalışan ve psikiyatrinin ben ötesi bir açılım yapmasının gerekliliğini savunan Dr. Mustafa Merter birikimlerini Dokuz Yüz Katlı İnsan'da topladı. Hz. Mevlana'nın "Aziz dost! Sen, tek bir kişi değilsin; sen bir alemsin! Sen derin ve çok büyük bir denizsin. Ey insan-ı kamil! O senin muazzam varlığın, belki dokuz yüz kattır; dibi kıyısı olmayan bir denizdir. Yüzlerce alem, o denizde gark olup gitmiştir!" cümlelerindeki ifadeden adını alan kitap Freud, Jung, James, Horney, Maslow gibi psikolojinin temel taşlarını benötesi bağlamında inceliyor. Psikolojideki yeni arayışları tasavvufun çok katmanlı insan yaklaşımı, haller ve makamlar ile harmanlıyor ve ortaya özgün yaklaşımıyla farklı yönleriyle insanı tanımlayan bir kitap çıkıyor. Hatıraları, teorileri ve yeni tanımlamalarıyla Dokuz Yüz Katlı İnsan, insana dair çalışmalar için güzel bir rehber.
Kitaptan:
"İnsanlığın en sık duçar olduğu ruhsal rahatsızlık depresyondur. Depresyonun temelinde tatmin olmayan istek ve arzular dizisi yatar. Bu arzular öznel veya nesnel dünyaya yönelik olabilir. Arzuyu ortadan kaldırabilirsek, daha doğrusu yönünü değiştirebilirsek, depresyon da kendiliğinden çözülür. Depresyonun en etkili ilacı nedir diye sorarsanız kişinin bulunduğu nefs katından yükselmesi diyebilirim. Bu yeni kat, kişiye bambaşka duygular ve farklı, rasyonel bir bakış açısı kazandırır. Müşahede ışığı, daha önce fark edilemeyen ayrıntılara ışık tutar, değişik görüş açıları oluşur."
(40ikindi Kitap)
İnsana dair iki alan: Psikoloji ve Tasavvuf. Bilimsel yaklaşımlar psikolojide, yaşantılara dayalı açılımlar tasavvufta yerini buluyor. Birisi insandan onun gerçeğine gitmeye çalışıyor, diğeri hakikatten insan gerçeğini yönetmeye talip oluyor...