Boğucu Kültür Jean Dubuffet Çeviri: İsmet Birkan Dost Kitabevi Yayınları, Haziran 2005 Sanat - Eleştiri, 90 sayfa
Günümüzde adı geçen, tarih kitaplarında değerli eserler verdikleri yazan, eserleri kütüphanelerde ve müzelerde sergilenen sanatçılar, acaba gerçekten sanatın özüne en yaklaşmış kişiler miydi? Yoksa bu sanatçılar otoritenin çıkarları doğrultusunda kendilerini kabul ettirebildikleri için eserleri değer gören, yıpranmadığı için günümüze kadar gelen ve günümüze ulaştığı için çok değerli kabul edilen o dönemin belki de gerçek sanatından çok daha arka planda kalan, "ürünler" miydi?
Kültürel kalıpların sanatın sesini boğduğu, belirli bir aydın kitlesinin sanat hakkında üst üste yığılmış bilginin dışında kalan özü yok saydığı fikrinden yola çıkan Fransız ressam ve yazar Jean Dubuffet, sanat eserini kültür polislerine beğendirme çabasının sanatın gelişmesine set çektiğine vurgu yapıyor. Eskideki bilinen, onaylanan ve toplum içinde yükselmeye katkı sağlayan eserlerin ortak kararla yüceltilmesine 1960'lardan örnek vererek kültürün belli bir aydın sınıf tarafından yazılmasına, kültür ve ticaret arasındaki ilişkinin sanatsal eylemin ortaya çıkmasına engel olduğunu belirtiyor. Bugün halk sanata "gülünç bir uğraş, beceriksizlerin vakit geçirme yolu, yararsız ve aylak işi ve üstelik sahtekârlığa bulaşmış bir etkinlik" olarak bakıyorsa bunu kültürün sanatçı ile halkı birbirinden ayırıcı kriterlere hapsedilmesinde ve bunu onun korunması ve gelişmesi için destekmiş gibi gösterilmesinde aranması gerektiğine vurgu yapıyor. Sanatın kabullenilmiş bir kurumsallıktan, genel ölçütlerle daraltılmasından ve sadece yönlendirmeyle sevilmesinden uzaklaşma yolundaki "ham sanat" teorisini ortaya koyuyor.
Kitaptan:
"Sıradan insanların kafalarına, alışılagelen kültürel biçimlendirme yollarının sanatsal yaratı için tek kabul edilebilir yollar olduğu fikri yerleştirilecek yerde, kendi başlarına, kendi istediklerine uygun, yeni ve görülmedik biçimlendirmeler, kendi hamurlarının doğasına uygun kalıplar bulmaları önerilip teşvik edilseydi, sanırım pek çok kişinin kendisini sanatsal yaratıya verdiğini görürdük. Onları ürkütüp caydıran, sunulan kalıplardır ki zaten bunlara da ancak belli bir tür hamur, onların hamuruna hiç de uymayan bir hamur dökülebilir. Bu yüzden vazgeçiyorlar. Kültür, yumurtaların çatlamasını engellemekle gerçekten büyük başarı gösteriyor."
Günümüzde adı geçen, tarih kitaplarında değerli eserler verdikleri yazan, eserleri kütüphanelerde ve müzelerde sergilenen sanatçılar, acaba gerçekten sanatın özüne en yaklaşmış kişiler miydi? Yoksa bu sanatçılar otoritenin çıkarları doğrultusunda kendilerini kabul ettirebildikleri için eserleri değer gören...